Blog | TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ | Sayfa 4/1637
top of page




Bilindiği gibi Aliya İsrail’e göçü, Yerida ise İsrail’den diğer ülkelere gidişi tanımlar. Kudüs’ün civarındaki yöreye ve genelde başka coğrafyalara göre mecazi anlamda daha üst irtifada olduğunu vurgulamak için ‘’İsrail’e yükselmek - Aliya veya oradan inmek - Yerida’’ terimleri kullanılır.

 

 

Ekim 7 ve sonrasındaki Hamas savaşına ek olarak son İran saldırısı ile gelişen durum sonucunda bu yıl ve gelecek yıllarda Aliya mı baskın çıkacak yoksa Yerida mı ?

 

Yakın döneme bakarsak 2022 ve 2023’ün İsrail’e göç bakımından çok yararlı olduğunu gözlemleriz. İki yıl önce 75,000 olan kazanım geçtiğimiz yıl 45,000’e inmekle birlikte daha önceki yılların ortalaması olan 20-25,000’e göre bir hayli başarılı. Bu sayıların yüksek olmasının ardında büyük çoğunlukla Rusya-Ukrayna savaşı olduğu göç edenlerin % 60’ının bu iki ülkeden gelmesinden belli.

 

 

Mesele bundan sonrası. Ekim 2023’den Şubat 2024’e kadar sadece 6000 kadar Olim var, bu gidişle yıllık 20,000 civarını ancak bulur.

 

Neden Aliya yapılır ? Özellikle Hamas saldırısından sonra Diaspora Yahudileri ne düşünür ?

 

 

1)   Bulundukları ülkede kendilerini güvensiz ve rahatsız hissetme - Bu durum özellikle Fransız Yahudileri için geçerli. Daha önceki yıllara kıyasla artış % 300 civarında (düşük düzeyden başlayarak). ABD’den ve Kanada’dan göç ise % 100 artmış fakat İngiltere yalnız % 40. ABD, Birleşik Krallık ve Fransa hava kuvvetlerinin İsrail’e destekleri ve yanında olduklarını teyid etmeleri diaspora Yahudilerini rahatlatır mı ?

 

2)   Yahudi Devleti’ne destek gereksinimi - Yahudilik ve İsrail ile pek bağlantısı olmayan yüzlerce, binlerce Diaspora bireyi birdenbire tek Yahudi Devletinin ortadan silinmesi olasılığının sıfır olmadığını gördüler. Hamas katliamının vahşeti de duygularını tetikledi. Bu ortamda fedakarlıkda bulunmazlarsa ne zaman bulunacaklar ?

 

 

3)   İdeolojik nedenler - Özellikle dindar çevreler için geçerli olan bu durum Batı Şeria’da (Yehuda ve Şomron) yaşayan aile veya tanıdıklarının onlara yıllardır yaptıkları ‘’artık gelin’’ çağrısının gerçekleşmesidir. 

 

Yerida ise nereden kaynaklanır ? Neden İsrail’den ayrılma gereği doğar ? Kesin Yerida rakamlarını bilmiyoruz (Aliya için Bakanlık var, haliyle Yerida desteklenmiyor) fakat araştırmalardan ve anekdotlardan şu sonuçlara varıyoruz :

 

1)   İsrail’de Yahudi olmak yeterli değil, bir gruba aidiyet gerek - Laik yetişenlerin Harediler ile pek bağlantıları yok, dindarlar da kendi aralarında görüşüyorlar, arkadaşlıklar çoğunlukla ayni kökenden gelenlerle yapılıyor. Nitekim Türkiye’den göç edenlere bakıldığında dost çevrelerinin ayni ülkeden gelenler olduğu görülür. Ayni durum Rusça konuşanlar için de geçerli. Gerçekten İsrail’li olmak için orada doğmuş olmak ve en önemlisi askerlik yapmak gerek. Neticede Olim’lerin ilk 5-10 yılı kritik : Uyum sağlamadıkları takdirde ayrılmayı düşünüyorlar. Yordim’in (Yerida yapan) esas itici gücü yakın tarihteki Olim’ler.

 

2)   İsrail’den ayrılma nedenlerinden en önemlisi : Pahalı yaşam. Ortalama maaşla ev sahibi olmak hayal ! Ya iki eş de çalışacak (mümkünse yüksek teknoloji şirketlerinde) veya Diaspora’daki aileden destek alınacak. Ümit kalmazsa Yerida devreye giriyor.

 

3)   Eğitimlilerin dışarıda başarı şansı yüksek - 2008 yılında yapılan bir araştırmaya göre yüksek eğitimi olanların olmayanlara göre İsrail’den göç etme oranı 2,5 misli fazla. Sonuçta ülkeden dışarıya ‘’beyin gücü’’ ihraç ediliyor. Silikon Vadisinde veya Amerika’nın herhangi bir eyaletinde iş bulma ve para kazanma (Avrupa için de geçerli, özellikle yüzbinlerce İsrail’linin Avrupa pasaportları sayesinde) imkanı varken İsrail’de kalmaya devam etmek kararlılık gerektiriyor.

 

Hangi akım daha baskın çıkacak ? Gelenler mi, gidenler mi ? Bir sayı verelim : İsrail istatistiklerine göre 2017 yılı itibariyle ülke dışında yaşayan vatandaşları 720,000 civarında (çocukları dahil değil). Ona karşın 1948 - 2023 döneminde 2 milyona yakın Olim (nüfusun % 26’sı) olduğuna göre Aliya/Yerida oranı 3 civarında.

 

 

Fakat Yordim’lerin gönülleri, özellikle İsrail’de doğan ve askerlik yapanlar, hala Eretz’den yana. Birçoklarının Hamas katliamından sonra ilk buldukları uçakla ülkeye dönmelerinden belli !

 




    









İYT- Gönüllüleri Pesah yaklaşırken çalışmalarını tamamlamakta...

Her sene siz hayırsever dostlarımızın destekleri ile Pesah ve Roş HaAşana bayramlarında ailelerimizin  temel ihtiyaçlarını karşılayaçak alışveriş kartlarını temin edip dağıtmaktayız.

Gönüllü çalışanlarımızın ve sizlerin desteklerinizle toplumumuzun

ihtiyaçlılarına mitzvalarınızı ulaştırmak için çalışmaktayız.


BENDE VARIM DİYORSANIZ!!! 


Mitzvalarınız -Bağışlarınız için …



Pesah Kaşer ve Sameah ‼️



Dün 13 Nisan gecesi oldukça farklı ve endişeli bir geceydi. Gün boyu İran’ın İsrael’e saldırabileceği haberleri geliyor, ABD Başkanı Joe Biden artan gerilim nedeniyle tatilini yarıda keserek; “d’ont!” diye uyarıda bulunuyor, gece saat 23.00’de saldırının başlayacağı uyarıları geliyor ve tam 23.00’de askeri sözcü Daniel Hagari Irak hava sahası üzerinde İsrael’e doğru uçan düzinelerce hava aracı olduğunu duyuruyor. İnsansız hava araçlarının, dronların dokuz, seyir füzelerinin iki saatte ve balistik füzelerin 15 dakikada İsrael’e ulaşabileceği bildiriliyor gün boyu.

 

Askeri sözcü 14 Nisan günü sabaha karşı yaptığı açıklamada 170 dron, 150 kadar füzenin yüzde 99’unun havada imha edildiğini açıklıyor. İran’ın hava saldırısına karşı ABD, İngiltere, Fransa, Kanada ve Japonya’nın İsrael savunma sistemine destek verdiği, Ürdün’ün de hava sahasının içine giren füzeleri jet uçakları ile imha ettiği ifade ediliyor.

 

Bu saldırıda İsrael büyük bir başarı sağlarken, koalisyonda yer alan devletlerle birlikte kurduğu savunma sisteminin güvenliği de test edilmiş oluyordu. İran’a verilen mesaj ise açıktı; “Savunma sistemimize karşı İran’ın saldırı gücünün etkisiz olduğu ortada, ancak İsrael’in bir saldırısına karşı savunma gücü çok zayıf olan İran’ı Gazze’nin akibeti beklemektedir.”  İran saldırısında İsrael’in askeri gücünün yanısıra 7 Ekim’de gösterilen zafiyete karşın istihbarat yönünden de son derece etkin olduğu anlaşıldı.

 

İran’ın Suriye’de Hamas ve Hizbullah’a silah tedarikiyle görevli iki komutanının Muhammed Rıza Zahidi ve Muhammed Rahimi’nin öldürülmelerine misillenme amacıyla düzenlediği bu saldırı, İsrael’in savunma gücünü kanıtlamasının ötesinde Batılı ülkeler ve ABD nezdinde bozulan imajını da düzeltmesi bakımından önem taşımakta. Daha da önemlisi Ortadoğu’da Şii ağırlıkta  Ayetullahlar rejimine karşı daha ılımlı Sünni Arap ülkelerinin de desteğini kazanmış olmasıdır. Sünni tabanlı bir Müslüman ülkesi olan Türkiye’deki iktidarın salt İsrael karşıtlığı nedeniyle bölgede egemen  nükleer bir güç olmaya ve kaos tohumları ekmeye çalışan İran’ın safhında yer alması düşündürücüdür.

 

İran, “konu artık sonuçlanmış sayılır” diyerek İsrael’e karşı başkaca bir saldırıda  bulunmayacağını açıklamasına rağmen konu İsrael açısından da kapanmış mıdır?

 

Körfez savaşında, 1991 yılında  Saddam Hüseyin tarafından scud füzeleri yağdırıldığında İsrael’deydim. Savaş sekiz hafta sürmüştü. Ancak ilk iki haftadan sonra o korkuyu üzerimizden atmış, gaz maskeleri çantalarını rengarenk resimlerle süslemiştik. O dönemde Başbakan İtshak Şamir ülkedeki muhalefete rağmen herhangi bir askeri hareketten uzak kalmış,  Saddam’ı yok etme işini Irak savaşını on yıl sonra başlatan George W. Bush’a bırakmıştı. Bu defa Joe Biden açıkça; “Iran’a bir saldırıda ben yokum” demektedir. Tarihi bir fırsat mı kaçıyor, yoksa şimdilik İran gerekli dersi almıştır mı demek gerekiyor?     





 








Featured Posts
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page