top of page

ree

ABD’nin New York’ta  -ve tabi ülkenin değişik iki yerinde de- yaşamış olduğu en büyük terör saldırısından 24 yıl, İsrael’in tarihinde yaşadığı, (Holokost dışında), en büyük katliamdan iki yıl sonra köktendinci İslam, New York’ta yeni bir zafere imza atıyor...

 

‘’Küresel intifada’’ çağrısı yapmış, İsraeli soykırımcı ilan etmiş, Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmeyen Zohran Mamdani, New York’ta Yahudilerin üçte birinin de oylarını alarak Belediye Başkanlığını  kazanıyor.

 

Zafer  radikal siyasal İslamın, tiktok, instagram, algoritma  ve sosyal medyanın zaferi! (Tabi yaşamında hiçbir iş yapmamış Mamdani’nin karizmasını, takiye ve yalan gücünü, çalışkanlığını  ve başarısını da küçümsemeyelim.)

 

Zafer batılı değerlere karşı çıkanların, Trump’ı hazmedemeyenlerin, antisemitlerin, İsrael’i kolonyalist, ABD’yi ise Hitler’in ilham kaynağı olarak gören üniversite profesörü baba Mamdani’nin, Yahudilikleri’nden nefret eden progresiv /ilerici Yahudilerin zaferi.

 

Daha da ileri gideyim. Bin Ladenlerin, Sinwarların da zaferi bu seçim sonuçları.

 

Öte yandan yedi cephede savaşan, bunların bir kısmını kesin  zafer, bir kısmını göreceli zaferle kapatabilen İsrael’in  kendini anlatma konusunda, kampüslerde, sosyal medyada, algoritma yarışlarında becereksizliğinin ve acı yenilgisinin bir kez daha açığa çıkması.

 

Mamdani’nin zaferi özellikle ABD üniversite kampüslerinde gençler tarafından benimsenen bir toplum mühendisliği sürecinin, On / onbeş yıl öncesinden başlayan ‘’Karpuz Devrimi’’nin sonucu. Karpuz dememin nedeni bir kırmızı, (neo marksist), ve bir de yeşil, (radikal siyasal İslam) iş birliğinin sonucu olması. Bu koalisyonun batı değerlerine karşı ayaklanması, (ki İsrael burda kötü Batının tipik temsilcisi) ve ivme kazanması New York’u bu sonuçlara getirdi.

 

Şimdi bir an icin ‘’zoom in’’ yapıp, iki değişik New Yorklu Yahudinin seçime bakış açılarını irdelemek istiyorum. Zira ABD Yahudi toplumu seçim sonuçları konusunda tamamen ikiye bölünmüş durumda...

Libby L.,  New York’lu, İsraelli, Amerikalı, Kanadalı ve Yahudi solcu bir genç kadın.

Mamdani’ye oy verişini kendi sol görüşleri açısından savunuyor.  Seçimde oy vermek takım tutmak gibi bir olay değildir diyor. Ben Mamdani’ye oy vermekle Yahudiliğime veya İsraelliliğime ihanet ediyor değilim diyor.

Mamdaninin seçim vaadleri onu ikna etmeye yetmiş.

 

Yer darlığından ayrıntılarına giremiyorum ama savunması tipik bir establishment/ kuruluş’a karşı  çıkış. Demokrat, progresiv genç kadın, Mamdani’nin New York’unda Yahudilerle Müslümanların birlik ve uyum içersinde yaşamlarını sürdüreceklerine inanıyor. Mamdani’nin İsrael  ve Hamas’la ilgili görüşleri onun ilgi alanına girmiyor.

Bakalım zaman onu haklı çıkaracak mı?

 

Rav Elliot C. ise Mamdani’ye oy vermeyen üçte ikiye ait.

Mamdani’nin New Yorklu Yahudilerden bu  kadar çok oy almasını anlayamıyor.

Benim için diyor Rav, Mamdaninin  anti Siyonist retoriği, İsrael ile New York arasındaki ekonomik ve araştırma iş birliklerine son vermek istemesi, kendisine oy vermemem için yeterli nedenler. Ayrıca ve ek olarak diğer dindaşlarıma da ona oy vermemeleri için telkinde bulunmama yeterli nedenler.

Belediye  Başkanları gelir geçer diyor ama Yahudi toplumu birliğini her daim korumak zorunda. Ve bu seçim birlikteliğimizin ne denli yetersiz olduğunu  açığa çıkardı diye ekliyor.

‘’Gerek 7 Ekim sonrası ve gerekse bu son seçim sonuçları, Yahudilerin aralarında değişik seçenekleri tartışmak zorunda olmakla birlikte, sonuçta hep birlikte yürümeleri gerektiğini vurguluyor.’’ diye sözlerini bitiriyor.

 

Öte yandan ABD’deki Yahudi örgütlerinin bu seçimlere yaklaşımları da büyük farklılıklar gösterdi.

Öncelikle progresiv Yahudi kuruluşlarından oluşan bir koalisyon, seçilmiş belediye başkanına karşı tavır alan ADL’i ‘’İslamofobi ve ırkçılıkla’’ suçladı...

ADL’in Mamdani’nin icraatlarını izleyecek bir monitörü devreye sokma isteğini şiddetle yerdi.

 

Progresiv koalisyon Jewish Action, IfNotNow,,The Rabbinic Call for Human Rights, J Street NYC, Rabbis for Ceasefire, The American Council for Judaism, The Workers Circle, Bend the Arc gibi hem seküler hem de dindar kuruluşlardan oluşuyor. Mamdani ile iş birliği yapacaklarını  söyleyen koalisyon liderleri, ‘’İsrael Filistin konusunda fikirlerimiz ne olursa olsun, seçimdeki oyumuz ne olursa olsun, bizi temsil ettiklerini iddia eden örgütlerin İslamofobik ve ırkçı yaklaşımlarına şiddetle karşı çıkacağız’’ açıklamasını yapıyor.

 

Diğer yandan ADL Başkanı J. Greenblatt Yahudi Devletine düşmanlık besleyen ve bunu kamu yaşamının şiarı  edinen Mamdani’nin icraatını yakın takibe alacaklarını söylüyor.

Gerek ADL gerekse UJA-Federation of New York, Mamdani’nin İsrael boykotunu ve düşmanca tutumunu New York’lu Yahudiler için bir tehdit unsuru olarak görüyor.

 

İsrael açısından ise olay Mamdani’nin zaferi ile bitmiyor.

Bu olayın emsal teşkil ettiğini algılayan demokrat adaylar geleneksel tutumlarını 180 derece değiştirerek İsrael karşıtı bir eğilime giriyorlar. Kongre seçimlerine adaylığını koyan siyahi Michael Blake bunlardan sadece bir tanesi. Eğilim ivme kazandıkça İsrael karşıtları  artıyor.

 

İYT yazarımız Nelly Barokas, son yazısında bu seçim sonuçları sonrası New York’tan aliya artar mı diye soruyor.

Bense  progresivlerin de etkisiyle İsrael ABD’de önce Demokratları sonra da Cumhuriyetçileri de kaybeder mi diye soruyorum maalesef.

Dileğim birinci soruya evet, ikincisine de hayır cevabını almak.

Son birkaç yıl içinde ABD’de İsrael’le ve Yahudilikle ilgili radikal değişiklikler var.

Hem ABD Yahudileri için hem de ABD ile ilişkileri son derece önem taşayan İsrael için gelecek parçalı bulutlu gibi.

İsrael, ABD ve Diaspora Yahudileri  bu bulutları dağıtmak için neler yapabilir?

Bence hiç gecikmeden araştırılması  gereken  bir durum.

Bondi CHAKIM

 


Geçenlerde bir dostumla uluslararası gazeteci Enrike Tzimermann’ın bir konferansındaydık. Tzimermann geçen ay yaptığı bir ABD üniversite kampusü gezisinde öğrencilerle sohbete girişmiş. Ve sormuş:

-         İsrael - Arap çatışmasında kesin fikirleriniz var. Bu konuda bilgiyi nerden ediniyorsunuz?

-         Genelde tiktoklardan

Hayretini gizleyemeyen Tzimermann tekrar sormuş:

-         Peki bir dakikalık 7-8 tiktoktan mı ediniyorsunuz bu bilgileri?

-         Ne münasebet.? Tiktoklar en  fazla 20 veya 30 saniyeliktir.

Düşünün bir.

30 saniyelik tiktoklarla Yahudilerin bu topraklardaki  üç bin senelik mevcudiyetlerini sorgulayacak bu öğrenciler, yüz seneyi aşan Arap İsrael çatışmalarını analize edecekler ve ondan sonra da

‘’From the river to the sea, Palestine will be free’’

diye vardıkları üstün bilgiç kanaatlerini tüm dünyaya duyuracaklar.

Hadi canım sen de !!........

 

Not:  Mamdani konusunda daha kapsamlı bilgi için yazarlarımızdan Nelly Barokas’ın son yazısına bakabilirsiniz.



Bir önceki yazımı okudunuz mu?

ree


IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.




ree


ree

 

İsak Duenyas bu hafta web sitemizde yer alan, mutlaka okunması gereken “İsrail’de alarmlar çalıyor” başlıklı yazısında, ülkemizi güvenlik alanında değil sosyo-ekonomik açıdan bekleyen tehlikelere değiniyor. Diyeceksiniz ki, şekel dolara karşı devamlı güçlenerek 3,20 seviyelerine kadar yükseldi, Tel-Aviv Borsası sene başından beri yüzde kırk bir yükselme kaydetti, bu ne karamsar bir bakış...

  

Ben bu hafta duruma farklı bir açıdan, sık sık sözü edilen “Yahudi Değerleri” ve “İsraellilik ruhu” açısından yaklaşmaya çalışacağım. Doğru “Altı Gün” ve “Yom Kipur” savaşlarında bu ülkede yaşamıyordum ancak “Körfez Savaşı”, “Lübnan Savaşı” ve “Holokost’tan sonra bu halkın yaşadığı en büyük felaket 7 Ekim sonrasında edindiğim izlenimler bana önemli deneyimler kazandırdı.

  

2006 tarihinde Hamas tarafından kaçırılan Gilat Şalit beş yıl sonra, Netanyahu hükümeti tarafından, aralarında Yahya Sinwar’ın da      bulunduğu 1026 terörist karşılığında serbest bırakıldı. Bu anlaşma oldukça eleştirildiyse de bir Yahudi yaşamını kurtarmanın herşeye bedel olduğunu ortaya koyuyordu. Hele o kişi ülkesi için savaşan bir askerse...

 

Bu defa Hamas 7 Ekim’de bir değil 251 kişi kaçıracaktı. Bunların iadeleri için halk tek vücut Kikar HaHatufim’de, Kaplan’da, ülkenin her köşesinde yılmadan iki yıl boyunca mücadele edecek, bütün ülke onların fotoğrafları ile donatılacak, herkes sarı rozetler taşıyacaktı. Çok zor günler yaşandı, rehine ailelerinin yaşadıkları dramlar anlatılır gibi değil. Herkes meydanlarda, sokakalarda, televizyon başında göz yaşlarına boğuldu.  

 

11 seneden fazla Hamas'ın elinde rehine olan Hadar Goldin'in cenaze töreninde babası Prof. Simha Goldin’in konuşması yürek parçalayıcıydı ve tüm acı gerçeği ortaya koyuyordu. Simha Goldin asker olan oğlu kaçırıldığında 7 Ekim’den yıllarca önce; "Bugün Hadar'ın ölüsünü geri getirmeyen ve siyasi oyunlar peşinde koşan iktidar gelecekte hayatta olan askerleri de gözden çıkarır" demişti. Nitekim de öyle oldu. O babaya kulak asmayan siyasiler 7 Ekim'de de gencecik çocukların hayatına mal oldular. 7 Ekim ve sonrasında aralarında çok sayıda rehinenin de bulunduğu toplam iki bin kişi öldü.

 

7 Ekim ve öncesinde halkın ikiye bölünmüşlüğünden, kamplaşmasından çokça söz edildi. Geçmiş dönem başbakanlardan Naftali Bennett defalarca İkinci Beyt HaMikdaş’ın tam da bu sebepten yıkıldığını söyledi, uyarılarda bulundu.

 

Einav Zangauker rehinelerin kurtulması için iki yıl mücadele etti. Oğlu Natan Zangauker hayatta iade edilen son 20 rehine arasındaydı. Natan bir hafta kadar önce televizyonda başından geçenleri uzun uzun anlattı. Bu arada kendisi ve annesi hakkında dolaşan ve hatta bir televizyon kanalında dile getirilen iğrenç yalanlara, komplo teorilerine de değindi.

 

- “Natan Gazze'de mağaralarda rehin değilmiş de Katar'da lüks otellerde, barlarda keyf yapıyormuş.

 

- Natan Hamas tarafından teslim edilirken taşıdığı sırt çantasında annesine teslim edilmek üzere Katar'ın Hamas aracılığıyla taşıdığı paralar varmış.”

 

Bu iftira dolu satırları üzülerek aktarıyorum. Çünkü utanıyorum. Bunlar benim halkım mı diye düşünüyorum. Bu nasıl bir שנאת חינם" ”(anlamsız kin)

 

Altı aylık gereksiz bir gecikmeden sonra rehineleri geri getirenler başta ordu ve “Kikar HaHatufim”de toplanan on binlerce gerçek vatanseverin iki yıl boyunca yılmadan verdikleri mücadele oldu ve bunun da etkisinde tabi ki Trump'ın dayatması...

 

Sonunda mutlak zafer gerçekleşmediyse de Yahudiliğin en önemli değerleri olan "Pidyon Shvuim" (*) ve "Ezra Hadadi" (Karşılıklı yardımlaşma) kazandı. Yahudilik kazandı... İsrael'lilik kazandı. İki yıldan fazla direnen o anne babalar ve onları destekleyen yüz binlerce kişinin - sağcı, solcu, dindar, laik, asker, sivil fark gözetilmeden- halkın mücadelesi kazandı.

 

*) Pidyon Shvuim esir olan bir Yahudinin kurtarılmasıyla gerçekleşen önemli “mitzva” (sevap)tır.  


Av.Yakup BAROKAS


IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.


Bir önceki yazımı okudunuz mu?


ree



ree

 


ree

Geçtiğimiz günlerde sokakta yürürken yaşadığım bir olay beni derinden etkiledi.

 

Bir bebek arabasını iten genç bir adam gördüm. Çocuklara özellikle bebeklere olan düşkünlüğümü bilmeyen yoktur. Yaklaştım “çok tatlı. Allah bağışlasın” dedim. Genç adam biraz utangaç biraz da muzip gülümsedi. “Allah sahibine bağışlasın. Ben bebeğin bakıcısıyım” dedi. Hikayelere meraklı ben meraklı gözler ile bakınca genç adam bir çırpıda anlattı.” Bebeğin anne ve babası çalışıyor. Ben üst komşusuyum. Üniversite öğrencisiyim. Çok sevdiğim bir ailedir. Bebeğe bakmaya talip oldum. Hem fena mı oldu hem kendi çocuklarım için tecrübe kazanıyorum hem de harçlığımı çıkartıyorum” dedi.


Filim konusu gibi, kamera şakası mı acaba diye düşündüm ve bu durum hemen yüzüme yansıdı. Ama genç adam bana oldukça kırılmış baktı “ne oldu şimdi. Yakıştıramadın mı? Misal ağabeyisi olsam bebeği bana emanet etmezler mi?” diye arka arkaya sıraladı. Mahçup olma sırası bende idi.

  

Cinsiyet ayrımcılığı yapmamak için kendimi zorlayan ben bu kez çocuk bakıcısı bir erkeğe biraz da tekinsiz gözler ile bakmıştım. Utanma sırası bana geldi. Genç çocuk bir şarkı tutturmuş yanımdan ayrıldı. Bebeğin uyku zamanı gelmişti gencin de ders çalışması gerekiyordu.

  

Meslek seçiminde kadın erkek ayrımı yapmamak gerektiğini düşünüyorum. 21.yüzyılda bu ayrımı halen anlamış değiliz. Otobüs şoförü kadınlara hangi gözler ile bakıyor isek bebek bakıcısı erkeklere aynı gözle bakıyorduk.

  

Cinsiyete göre çalışmak doğuştan sahip olunan biyolojik yapıdan ötürü birinin diğerine üstünlük sağlaması gibi algılanabilir. Ancak tarihi süreçte kadınlar ev çocuk aile üçgeni ile sınırlandırılırken, erkek ateş, avcılık ve korumacı görevi ile karşı karşıya idi. Rol dağılımı kesindi. Gün geldi bu durum erkeklerin lehine olarak devam etse de kadınlar da dış hayata açılmaya başladı. Ama ne elinin hamuru ne de saçının uzunluğu konu olmaktan çıkmadı. Cinsiyet ayrımcılığı günümüze kadar uzanan ve her iki taraf için de aşılması zor engeller ile dolu bir yol. Ve maalesef kariyer imkanları için de cinsiyet ayrımcılığı sınırlandırıcı olabiliyor.

 

Kadın işi erkek işi ayrımı toplumsal bir bakış açısıdır. Duygusallık (kadınlar için) ve beden gücünden (erkekler için) kaynaklandığı söylense de günümüzde bunları aşmak zor değil. Cinsiyete dayalı meslek seçimlerinde karşı cinse atfedilen işlerde eşit maddi imkanlar sağlamak zor olduğu kadar zorlayıcı gözükmekte.

 

Bu konuda okuduğum bir makalede insan kaynakları departmanlarının artık iş tanımlarında cinsiyet belirtmemeye çalıştıklarını söylüyorlar. Bu konuda zaman zaman yorumlara hedef olan insan kaynakları, mesleklerinde ilerlemek isteyenlerin bilgi ve deneyimlerini de çoğaltmalarını, meslekleri ile ilgili gözlemler yapmalarını ve gerektiği zaman alt üst ilişkisini usta çırak ilişkisi gibi değerlendirmelerini öneriyor.

 

Günümüzde kadının da her türlü meslekte aktif olacağını düşündüğümüzde Polis amca diye hitap ettiğimiz polisimize Polis Teyze diyebilecek miyiz? Beyaz önlükleri ve yumuşacık elleri ile görev yapan hemşirelere “hemşir” mi diyeceğiz diye muzip muzip düşünceler kafamdan geçiyor. Ve bu arada gece bebeklerin ağlamalarına kalkan biberonlarını hazırlayıp gazını çıkartan babaların çoğaldığını, çocukların babaları ile banyo yapmaktan keyif duyduklarını düşündükçe erkek bebek bakıcılarına neden hayretle baktığımı da henüz bilebilmiş değilim.

 

Feride PETİLON



 Bir önceki yazımı okudunuz mu?


IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.



ree





Featured Posts
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page