Büyükada’nın Cazibesi Anılarda Yükseliyor
- Ralf ARDİTTİ
- 7 saat önce
- 2 dakikada okunur

Gençliğimizin Ada’sı hala çekici, hala hatıra dolu, hala Rum köşklerin teşhir alanı…

Çok bahsettiler güzel Büyükada’nın artık “eskilerde kaldığını”, şimdilerde kalabalıklaştığını, kirlendiğini. Ben öyle görmedim. Nisan sonlarında ada boş, yollar sakin, pislikten eser yoktu. On yıldan beri uğramadığım için atlı arabaların yerini elektrikli araçların aldığına tanık olmamıştım. Asfalt üzerinde nal sesleri kalkmış, bataryaların “vıııın”ları gelmişti. 19. yüzyıl nostaljisinden, 21.yy teknolojisine sıçramış Adamız. Nezih, sessiz, verimli…

150 yıl öncesini köşklerde, malikanelerde, Rum ve Ermeni evlerinde aramak gerek. Orada büyük atılım var: İstanbul Belediyesi ile İstanbul Valiliği yarışıyorlar (bundan böyle ne kadar sürer? Meçhul!). Nizam’a uzanan Yılmaztürk Caddesi boyunca sağlı, sollu büyük restorasyon projelerini izliyorsunuz ardı ardına. Bitirilmiş olanlardan Çankaya meydanında Agopyan Köşkü, Mizzi köşkü, Arvanidis Evi, Mehmet Esat Bey ve Muhiddin Paşa Köşkü, John Avramidis (Con Paşa) Köşkü. Maden’i dönünce Sabuncakis Köşkü (birlikte Küçüktur’u katettiğimiz ve tüm resimleri çeken Barış Telimen’e teşekkürlerimle).

İstanbul gelişiyor mu, geriliyor mu? Kenti 2016’da terkedip, Assos yakınlarına ve Londra’ya yerleştiğimizden beri pek ziyaret etmemiştim. Bu kez Anadolu Yakasını da, Avrupa’yı da biraz daha iyi gezme şansım oldu. Ekrem İmamoğlu’nun imzası her yerde: Tarihi surları ve anıtları onarma, turistleri tabelalarla yönlendirme ve kültürel etkinlikler bakımından ileri giden İstanbul’u, trafiği, kalabalık nüfusu, polis hakimiyeti (1 Mayıs) ve pahalılığı bakımlarından fevkalade olumsuz buldum.

Büyükada’yı yeniden keşfetme mutluluğunu Robert Akademi ‘65 mezunlarının 60. Yıl kutlamasını üstlenen arkadaşlarıma borçluyum. Hepimiz 75-80 arasına sıkışmış gençlerdik okul anılarımız, sohbetlerimiz ve şakalarımızla.
Anadolu Kulübünün binalarının hemen yanıbaşındaki sokakta oturduğumuz evde 6-7 Eylül 1955 olaylarını hatırlamadan geçemedim. Adanın dışından gelen güruh tahribata ve camı çerçeveyi kırmaya başlayınca, babam kızkardeşimle beni uyandırıp hemen Büyük Millet Meclisi’ne ait Kulübe sığınmıştık. Rum ve Ermeni dükkanlarının yağmalanmasını daha sonraları yerinde gözlemlemiş ve ürkmüştük.

Bir daha olur mu böylesine azınlık düşmanlığı? Avrupa yolunda ilerlerse ülke, tahmin etmiyorum. Zaten saldırılacak pek Rum ve Ermeni yeri de kalmadı. Fakat daha büyük tehlike çoğunluğun çoğunluğa diş bilemesi. Dinsel simgelere kast edildiğini sanan halkın seküler kesime olan husumetinin nereye varacağı bugünden bilinemez. “Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur” (Montaigne).

John Avramidis (Con) Paşa Köşkü (1880)
Gönlüm demokratik, özgür, rekabetçi, seçimleri bileğinin hakkıyla kazananın yönettiği, iktidarda kalmak için yurt dışında maceralara girişmeyen bir Türkiye’den yana.
Ralf ARDİTTİ
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
