top of page

Anneler Günü





Merhaba Sevgili okuyucularım,

Bugün Anneler Günü... 60 yılın içinden süzülerek gelen bir anne olarak, kalbim geçmişe, anılara, çocukluğa ve büyümeye doğru yol alıyor. Ellerimde hâlâ evlatlarıma o ilk dokunuşun sıcaklığı var; minik ellerin parmaklarıma sarıldığı o an... Küçük adımlarla peşimde koşturan, gözlerindeki merakla dünyayı keşfeden iki can.

 

Şimdi onlar yetişkin, kendi yollarında ilerleyen, hayallerini gerçekleştiren bireyler. Onların adımlarını uzaktan izlemek, başarılarına tanık olmak, verdikleri mücadeleleri görmek—bu, tarifi olmayan bir gurur. Ama bir annenin kalbi her zaman biraz nostaljik, biraz özlem dolu. Seslerini duymak, sarılmak, o eski günlerin neşesini hatırlamak, içimi ısıtan bir mutluluk kaynağı.

 

Bir ömür boyunca annelik, sevgiyle yoğrulmuş anlar, fedakârlıkla şekillenmiş günler ve sonsuz bir bağın içinde büyüyen sevgidir. Bugün, bu yolculuğa dönüp baktığımda içim huzurla doluyor. Onların varlığı, annelik denen mucizenin en büyük hediyesi. Ne kadar zaman geçerse geçsin, kalbimde daima onların annesi olmanın sıcaklığı olacak.

 

Ve annem, bizim annelerimiz, benim ve daha yaşlı nesillin artık anılarımızda kalan anneleri, onları rahmet ve sevgi minnetarlık ile anıyorum. Hepimizin annelerimizle farklı farklı bağları var ve bu bağlar, kişisel karakterimizin gelişiminde büyük bir rol oynuyor. Annelerimizden aldığımız etkilerle şekillenen karakterimiz, hayatımız boyunca bizlerle birlikte büyüyor.

 

"Aynı durum yazarlar için de geçerli; her yazarın annesiyle olan bağı, doğrudan ya da dolaylı olarak eserlerine, yazılarına ve anlatım biçimine yansır, çoğu zaman eserlerine derin izler bırakır. bu bağ, yazarın yaşamındaki travmalar, sevinçler, kayıplar ve özlemler üzerinden şekillenir.  Bugün severek okuduğum yazarları düşündüm. Bu yazarların cümleleri arasında gezinirken,  kelimelerden örülen cümlelerin, aslında anneleriyle kurdukları bağı kitabın sayfasına taşıdığını fark ettim. Zaman zaman o kitapları okurken, satır aralarında bu derin bağın izlerini hissetmek beni düşündürdü."

 

Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk eserlerinde annesini sıkça anan bir yazar; “İstanbul” adlı kitabını okurken yazarın annesi ile olan derin ama destekliyici bir o kadar da çatışmalı bağını hissetmemek mümkün değildi, “İstanbul: Hatıralar ve Şehir” kitabında annesinin onu nasıl yazmaya teşvik ettiğini ama aynı zamanda annesinin hayatında baskı unsuru olduğundan bahseder. Annesi, Pamuk’un yazar olma arzusunu hem desteklemiş hem de sorgulamıştır.

 

Elie Wiesel’in Annesi yazar için sessizce kaybolan bir anıdır.

Elie Wiesel’in annesiyle ilgili anıları, özellikle Night (Gece)_ adlı anı kitabında yer alır. Yazarın, Annesiyle ilgili anılar çok çok azdır, çünkü Wiesel daha çok hayatta kalma sürecine odaklanır.  Wiesel’in annesi kitabın başlarında, ailece Auschwitz’e gönderildiklerinde, kadınlarla erkeklerin ayrıldığı yerde oğlundan ve kocasından sonsuza dek ayrılır. Wiesel daha sonra annesinin ve küçük kız kardeşinin doğrudan gaz odalarına gönderildiğini öğrenir. Annesi onun için kaybın simgesidir — bir gecede kaybedilen aile, güvenlik, çocukluk ve insanlık duygusunun. Duygusal olarak, Wiesel’in annesi bir boşluk ve kayıp anıtı gibi durur. Kitap boyunca bir daha ona dair ses, mektup, iz gelmez.

 

Virginia Woolf – Kaybın Gölgesindeki Bağ

Virginia Woolf, annesi Julia Stephen’ı çok genç yaşta kaybetti. Bu kayıp, Woolf’un ruh sağlığını derinden etkiledi ve eserlerinde sıkça annesini yeniden yaratmaya çalıştı. Deniz Feneri (To the Lighthouse) romanında Mrs. Ramsay karakteri, kaybedilen anne figürünün güçlü bir yansımasıdır.


Elif Şafak – Güçlü ve İlham Verici Bir Bağ

Elif Şafak, annesiyle kurduğu bağı sıkça vurgular. Annesinin yalnız bir kadın olarak onu büyütme çabası, Şafak’ın eserlerindeki güçlü kadın karakterlerin ilham kaynağıdır. Siyah Süt kitabında, annelik ve yazarlık ikilemi üzerinden annesine duyduğu sevgi ve hayranlığı işler.


Franz Kafka – Zorlayıcı ve Mesafeli Bir Bağ

Kafka’nın annesi Julie Kafka, babasının gölgesinde kalan, pasif bir karakterdi. Kafka, annesiyle yakın bir bağ kuramamış, babasının baskın kişiliği karşısında annesini güçsüz ve etkisiz olarak görmüştü. Bu mesafeli ilişki, Kafka’nın eserlerindeki yalnızlık, varoluşsal kaygı ve anlaşılmama temalarında hissedilir.


James Joyce – Suçluluk Duygusu İçeren Bir Bağ

Joyce, annesinin ölüm döşeğindeyken onu ziyaret etmeyi reddettiği için hayatı boyunca büyük bir suçluluk duydu. Bu duygu, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi (A Portrait of the Artist as a Young Man) ve Ulysses eserlerinde, kaybedilen anne ve pişmanlık temalarıyla kendini gösterir.

Bugün, tüm anneler gibi, içim sevgiyle, anılarla ve teşekkürle dolu. Anneler Günü’nü kendi içimde, yaşadıklarımın sessiz şükranını duyumsayarak kutluyorum.

Sevgilerimle

Rahel Behar

 

 


IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.



 











Commentaires


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page