
İngiltere Coronovirüs ile mücadelede kıta Avrupası ülkelerinden farklı bir yöntem izliyor. Tüm ülkeyi karantinaya almak yerine sinemaları, restoranları ve okulları açık tutarak halkın % 60’ının (tercihen gençlerin) virüsü kapmasını, sonuçta iyileşerek ve bağışıklık kazanarak nüfusun geri kalanını hastalanmasını geciktirmek istiyorlar.
Bu politikayı İngiliz Sağlık Baş Sorumlusu ve diğer bilimsel medikal uzmanlar destekliyor. Salgınların nasıl yayıldığını açıklayan matematiksel modellere dayanmakla birlikte riskli bir yaklaşım. Ya tutmazsa!
Londra hükümetinin bu metodu benimsemesinde rol oynayan faktörler:
Çin ve İtalya istatistiklerine göre Covid-19’dan ölenlerin büyük çoğunluğu 65 yaş ve üstü. Gençlerin virüsü yenmeleri büyük olasılık. 70 ve üzerindekilerin devamlı evde kalmalarını mecbur kılacak kararlar yakında alınıyor. Onların ilaç ve gıda ihtiyaçlarını giderecek “gönüllüler ordusu” seferber edilecek.
Esas amaç: NHS (National Health Service – Ulusal Sağlık Kurumu) hastanelerinin kapasitelerini aşmamak. Bunun için virüsü kapanların kişisel karantina uygulamaları. Hasta sayısının artışı zamana ne kadar yayılırsa o nispette sağlık kurumları üstesinden gelebilir.
Ekonominin felç olmasını istemiyor Boris Johnson. İtalya ve İspanya’da tüm ülkenin karantinası küçük ve orta işletmeleri iflasa sürükleyerek merkezi bütçe üzerinde çok büyük baskılara neden olabilir. “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” misali.
İngiliz Hükümeti virüsün 2021’e kadar devam edeceği inancında. Eğer 2020-21 kışına gelindiğinde halkın büyük çoğunluğu bağışıklık edindi ise Kasım 2020’den sonrasını daha kolay atlatacaklar demektir.
Biraz da kıta Avrupa’sından Brexit misali ayrı politikalar izlemeyi de benimsemiş olabilirler.
Tüm bugünkü sıkıntılara ve risklere rağmen Corona’nın 20 - 25 yıl önce gelmemiş olmasına sevinelim mi? Elbette!
Ofis dışından çalışma imkanları 20 yıl içerisinde dağlar kadar gelişti, internet ve altyapısı sayesinde.
Seyahat etmek yerine görüntülü iletişim (Facetime, Whatsapp, Zoom vb) kişisel ve kurumsal canlılığı sağlıyor.
Akşamları evlerimizden izlenebilen ‘streaming video’ (Netflix, Amazon, Disney + vb.) eğlence dünyamızı canlandırıyor.
25 yıl önce dünyada faizler % 5’in üzerindeydi. Bugünse sıfıra yakın. Devletlerin borçlanarak vatandaşlarına ve şirketlere yardım etmeleri veya ekonomiye para enjekte etmeleri için ortam daha uygun.
Kamusal Sağlık olanakları tüm dünyada arttı. Dünya Sağlık Örgütü’nün bilgi birikimi çok daha güçlü. Virüsün genetik yapısının süratle keşfedilmesi ve küresel çapta açıklanması olası aşının bulunmasını hızlandıracaktır.
Borsaların dökülmesine rağmen piyasalarda (kişi veya kurum, özel veya kamu) para bol. Aşı peşinde koşan onlarca firma ve laboratuvar var. Eninde, sonunda insanlığa sunulacak.
Benimkisi züğürt tesellisi! Yaşadığımız kentleri saran bu belanın daha önce sırıtmamış olmasına seviniyorum. Fakat teselli beraberinde ‘tevekkül’ü de getirir (gerekeni yapıp sabırla beklemek). Çaresini bulacağız. Beklerken ruh ve akıl sağlığımızı koruyalım. Virüs bize gelse de ya dış kapıda beklesin, veya içeride yan odaya alalım, anasalona girmesin. Odasını da iyice havalandıralım, belki kaçar gider.