İsraellileri Anlamak-2
top of page

İsraellileri Anlamak-2


“Bu memleket her zaman tehlike halinde ama burada yaşayanlar üst katta yasayan komşular yüzünden ülser olur.”

İsrael’in gelmiş geçmiş en büyük mizah ustası Ephraim Kishon işte böyle demiş. Bence bu durum günümüzde hala geçerli… Örneğin, sinemada bir filme tam kendinizi kaptırmışken geç gelenlerin yerlerini bulana kadar yüksek sesle konuşması, bir türlü sessize alınmayan bazı cep telefonlarının uzun uzun ve tekrar tekrar çalması havada uçuşan roketlerden daha fazla mı stres yaratıyor bilemedim.

İsraellileri anlamakla ilgili ilk yazımda (*) toplumu daha çok kendi deneyimlerime dayanarak anlatmıştım. Bu konuda yazılanlar ise şöyle: İsraelliler dosdoğru, dümdüz, dolambaçsız konuşurlar. Sohbet ederken göz temasında bulunurlar, sizden de bunu yapmanızı beklerler. El kol hareketleri yaparak, yüksek sesle konuşurlar. Bu bazen kaba ve agresif görünse de onların iletişim şekli.

Kişisel alanınıza girerek eviniz sizin mi, kira ise ayda ne kadar ödüyorsunuz, maaşınız ne kadar gibi sorular bu kültürde ters karşılanmaz, aynı şekilde kendileri de harcamalarını paylaşırlar.

Bu davranışlar mesafeli, dolaylı konuşan, kişisel sınırlara girilmesini sevmeyen, formaliteye alışık olan, sinemaya gitmek için bile üç hafta öncesinden randevulaşan Britanyalılara şok etkisi yapıyordur. Biz Türkiye’den gelenler için bazı kültürel benzerlikler var. Örneğin; kardeşim, canım gibi kelimelerin sıkça kullanılması, sıcak, cana yakın, arkadaş canlısı olmaları, sevgilerini fiziksel temasla göstermeleri, kişisel alanlara girip ahretlik sorular sormaları gibi.

Geçenlerde konusu İsrael toplumu olan bir konuşmaya gittim. Dinleyiciler “olim hadaşlar, yani göçmenlerdi. Anlatan, bir ulpanın kurucusuydu. İsrael kültürünü kabullenmekle kalmayıp benimsemeyi, kucaklamayı önerdi. İsrael’de doğup büyüyen, askerliğini yapan; ancak uzun seneler değişik memleketlerde yaşamış konuşmacı bir zamanlar yaşamak istemediği İsrael’e onbir sene sonra geri döndü. Neden mi? Hamas tarafından esir alınan on dokuz yaşındaki asker Gilad Shalit için İsrael halkının beş seneden fazla süreyle üzülmeleri, televizyonda okullarda hep bundan söz etmeleri ve kendi güvenliklerini tehlikeye atıp hapisteki binlerce teröristi hiç tanımadıkları Gilad için takas etmelerinden çok etkilendi. Kendi deyimiyle, “mükemmel olmayan kültürüme aşık oldum”... Ardından İsrael toplumunu anlattı, ayrıca Gilad Shalit olayı konusunda iki belgesel filim yaptı.

İsrael bazı olumsuzluklara ve anlaşmazlıklara rağmen her bir üyesinin çok değerli olduğu kocaman bir ailedir. Bu arada, Gilad Shalit’in bu hafta nişanlanmasıyla müthiş bir sevincin yaşandığını belirtmeliyim.

Nereye göç edersek edelim yeni bir kültüre alışmak hiç kolay değil. Bulunduğumuz toplumu önce anlamaya çalışalım. Bununla kalmayıp benimseyelim. Bize ters gelen bazı davranışları kişisel almayıp yasadığımız memleketin kültürüyle ilgili olabileceğini hatırlayalım.

Benim önerim, bir adım daha ileri gidip dikkatimizi İsrael toplumundan neler öğrenebileceğimize, kendimizi nasıl geliştirebileceğimize vermektir. Örneğin, anı yaşamayı, kendimiz gibi ve açık olmayı, çok çalışıp çok eğlenmeyi, sosyal bağlara özellikle de aileye değer vermeyi, negatif ya da pozitif duygularımızı dolu dolu yaşayarak hayatın tadını çıkarmayı öğrenebiliriz. Bir de kadehlerimizi minnetle, yaşam sevinci ile “lehayim” (hayata) diyerek kaldırmayı…

Açık sözlü İsraellilere bir örnek:

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page