Sene 1987, Yeruşalayim’de Israel Müzesindeydim. Müzenin bir bölümü olan Kutsal Kitap Tapınağı’nda (The Book of Shrine) loş ışıklı bir ortamda, camlı bölmenin içindeki 360 derecelik ışıklı pano hiç ilgimi çekmemis, pekte sıkıcı bulmuştum. Ortamın serinliği için tahammül gösterebilmiş, rehberin anlatıklarını hayal meyal dinlemiştim. Ta ki rehberden bunların ezber bozan yazıtlar olduğunu duyana kadar. Yaşım itibariyle isyan döneminde olduğumdan olsa gerek, hemen not almış ve ilerki dönemlerimde konuyla ilgili kitaplar okumuş, belgeseller seyretmiş ve nice konferanslar dinlemiştim. Israel’e yerleştikten sonra da gezilecekler listesine eklenmişti. En nihayetinde sizlerle paylaşma şerefine erişmenin mutluluğuyla bir mini yolculuğa çıkartıyorum sizleri. Hem de o gün benimle müzede olan aynı arkadaşımla. 35 yıllık dostluğumuzun baki olduğu arkadaşımla.
Yer, dağ ve taştan baska hiç bir şey olmayan çölün ortası… (Judean Desert)
Burası Kumran. II. Demir Çağı, MÖ 8.-9. yüzyıllardayız.
Önceden ayırdığımız biletlerimizle çöl sıcağından serin binaya giriyoruz ve diğer kapıdan çıkarken güneş bizi ablukaya alıyor. Nefes almak zorlaşıyor ama görseller büyüleyici. Önümüzde alabildiğine Ölü Deniz’in mavisi, etrafa dikilmiş bir kaç serinlik veren palmiye ağacı ve aklımızın almakta zorlanacağı mükemmellikte şehrin kalıntıları. Arkamız olabildiğine yüksek dağ. Insandan eser yok. Her şey durgun, zaman donmuş gibi.
Bugünkü adını, 20. yüzyılın ortalarında, mağaralarda gizlenmiş parşömenleri (Ölü Deniz) bulup üne kavuşturan Bedevi'den almıştır. Hikaye şöyle:
Yıl 1947, Yer Ölü Deniz yakınları. Antik Kumran Yerleşkesinin hemen yanı. Genç bir Bedevi çoban, Muhammed Ahmed eHamed namı diğer Edh-Dhib. Bir mağaraya kaçan keçisini aramaktadır. Keçisini mağaradan çıkartmak için de o mağaraya taş atar. Ve kırılan bir çömlek sesi duyar. O zamanlar çömleklerde altın saklandığı için de sevinir ve hemen heycanla o mağaraya tırmanır ve sesin geldiği çömleği bulur. Çömleği kırar ve içine bakar ki ne görsün; altın yerine birtakım yazmaların olduğu deri rulolar. Bazısı İbranice, bazısı da artık ölü bir dil olan Aramice ile kâğıt, deri yahut bakır plakalar üzerine kaydedilmiş 600 civarında elyazması. Tabii ki sukutu hayale uğrar. Parşomenlerle ne yapacaklarını şaşıran Bedeviler ilk başta yazıtları çadır direkleri üzerine astılar sonra da belki bu rulolar para eder diye bir antikacıya götürdüler. Antikacı Khalil Iskender Shahin, ruloların değerini anlar ve az bir para ile bu ruloları genç çobandan satın alır. Elden ele dolaşan parşomenler en sonunda 1948 yılında Amerika’lı profesör Dr. John Trever (Incil uzmanı ve arkeolog) tarafından satın alınır ve böylece dünyanın bu yazıtlardan bilgisi olur.
Yıl 1954, The Wall Street Journal gazetesinde bir ilan yayınlanır.
Dört Adet Ölü Deniz Yazması Kutsal Kitaba ait elyazmaları, müracaat…
Bu keşfin ardından, Kumran'ı ve onun birçok kafa karıştırıcı hatta çelişkili keşiflerini ve teorilerini anlamak için, akademisyenler ve arkeologlar bir hayli zaman harcadılar. Keşifle beraber, Yahudi literatürünün önemli bir kısmı olan Tanah’ın oluşturulma aşaması, yazmaların sahipleri, yazmaların nasıl yazılıp saklandığı ve Eski Ahit metinleri ile bağlantısı gibi onlarca soru araştırmacıların; hazine bulma merakı ise definecilerin yollarını Ölü Deniz bölgesindeki bu ıssız mağaralara yöneltmiştir. Keşif tarihi 1947 olmasına rağmen, İsrael Antika Bölümü, kendi elinde bulunan parçaların bilim adamlarınca incelenebileceği iznini ancak 1991 yılında vermiş, çevrilmiş ve yayımlanmıştır.
Çok organize bir şehir planlamasının kalıntıları sizleri Esseniler’in 1 yaşamını keşfetmeniz için davet ediyor. Her yerde çanak çömlek, aletler…
Binaların çoğu Haşmonai Dönemi'nde (Makkabi Hanedanları) inşa edilmiş. Çeşitli odaların arasından yürürken fırınlar görüyoruz. Çanak çömlek yapıp satan bölge sakinlerinin geçimlerini aynı zamanda tarımdan sağladığını gösteren bulgular var. Hurma balı gibi yerel olarak yetiştirilen ürünleri işleyerek satıp kazanç sağlamışlar. (Sitede 100.000'den fazla hurma çukuru bulundu.)
Başka bir odada hokka ve birçok tüy kalemin bulunması, belki de topluluk için başka bir gelirin, Kutsal Kitap tomarlarının kopyalanması olduğunu göstermekteydi.
Ayrıca Yeruşalayim (Kudüs) bölgesinden akan yağmur suyunu yönlendirme şekilleride büyük bir mühendislik becerisi ve yaratıcılığına örnek. Topladıkları sularla Mikveh'i (Yahudi ritüel arınma banyosu) inşa etmiş olmalarıda ritüllerine ne kadar bağlı olduklarının kanıtıydı.
Peki Kumran Yazıtları adı verilen bu yazıtlar niçin önemlidir?
Yaklaşık 2000 yıl önce yazılmış bu yazıtlara atfedilen önemin sebebi nedir?
Acaba arkeolojik bakımından mı değerlidirler; yoksa bugüne kadar bildiğimiz bazı bilgilerin doğru olmadıklarını gösterdikleri için mi önemlidir?
Yazmaların 2 hangi dönemlere ait olduğunun tespitine dair ilk çalışma 1950 yılında radyo karbon testi ile yapılmıştır. Bu çalışma sonucu MÖ. 200- MS. 100 olarak teyit edilmiştir. Böylelikle Ester kitabı hariç, Tevrat’ın tamamını barındıran yazmaların, Yahudilerin ellerinde bulunan ve 10. yüzyıla ait olan en eski İbranice Tevrat nüshasından on asırdan daha fazla bir zamana ait olması, bu keşfin önemini bir kat daha arttırmıştır. Bedevilerin sürekli yazmalar getirmeye devam etmesi, deri ve parşömenlerin dışında bir de devesa bir hazinenin kaydedildiği Bakır Parşömen’in 3 bulunması hem bir takım önlemlerin alınması hem de yeni ve daha akademik mahiyetli arkeolojik kazılar yapılması ihtiyacını doğurmuştur.
Yazılı kaynakların yetersiz olduğu bu zaman diliminde kayda geçen yazmalarda kullanılan dil, üslup, kullanılan materyal, Romalılara ait bilgiler ve bahsedilen haritalar, dönemin karanlık tarihine ışık tuttuklarından azami önem arzediyorlar.
Yazmaların Kodlanması El yazmalarının numaralandırılması bulundukları mağara, bölge ve içerdiği bilgiye göre yapılmakta. Dolayısıyla birinci mağarada bulunan yazmalar, Roma rakamı ile ‘I’ simgesiyle başlar. Devamında yer alan ifadedeki Q harfi yazmaların Kumran (Qumran) bölgesinde yer aldığını gösterirken en son kısımda yer alan harf ya da harfler ise yazmanın İbranice ya da Latince kısaltmasını simgelemektedir. Örneğin IQapGen ifadesi bu yazmanın Kumran bölgesindeki birinci mağaradaki bulunan Genesis (Yaratılış-Tekvin) Apokronu’na ait olduğunu göstermektedir. Kodlamaların sonunda yer alan rakamsal ifadeler ise bu yazmanın o mağarada ele geçen kaçıncı materyal olduğunu bize göstermektedir.
Bu kadar özenli ve derin bir çalışmaya sahip bölgeyi gezerken aklımda şu soru vardı; Neden kendilerini bu kadar uzaklaştırmış ve yalnızlıklarında huzurla yaşamayı seçmişlerdi? Acaba bizler her şeyi bilerek yaşamaktan mutlu muyuz?
Gezi listenize ekleyin ama kış veya erken bahar dönemine denk gelmesine özen gösterin. Bölgeyi keşfettikten ve şaşkınlıkla izledikten sonra, kafanızdaki sorularla Ölü Deniz’deki ilginç bir sergiyi görmek için 6 dk’lık bir yolculuğa çıkın. Galeri Minus 430 4… Bölgedeki hiçliğin çokluğa dönüşebildiğine şahit olun.
------------------------
1 Esseniler kimdir? Esseni kelimesinin kökeni bilinmemektedir. Doğu Aramice metinlerde dindar olanlar anlamına gelen "Hesi'im" kelimesinden geldiğine gibi önermeler olsada, gerçek anlamı bilinmemektedir. Esseniler, MÖ 2. asırdan MS 1. asra kadar olan dönemde gelişmiş olan ve Yahudiliğin İkinci Tapınak Dönemi'ne denk gelen bir mezheptir. Özellikleri: Beyaz Giyinirler, suyla arınma törenleri yaparlar, değişik dini uygulama ritüelleri vardır. Az konuşurlar ve genellikle evlenmezler. Ruhsal tedavi ve şifacılık bilirlerdi. (İsa’da olduğu gibi) ve bu özellikleri Hristiyan ruhbanlığı ile eşleştirilmektedir.
2 Meraklısına- Metinler, Kudüs’te bulunan İsrail Müzesi önderliğinde başlatılan ‘Dead Sea Scrolls Dijital Project’ kapsamında İbranice ve İngilizce olarak http://dss.collections.imj.org.il internet adresinde yayımlanmıştır. Ayrıca, yazmalar, İngilizce tercümeleri ve açıklamaları ile beraber, bu alanda önemli isimlerden biri olan Geza Vermes’in, ‘The Complete Dead Sea Scrolls in English’ adlı eseri ile Florentino Garcia Martinez’in, ‘The Sea Scrolls Translated The Qumran Texts in English’ adlı eserlerinde yayımlanmıştır.
3 BAKIR RULO Ölü deniz yazmaları içinde en ilginç olan yazma ise kuşkusuz bakır rulodur. Bu rulonun diğer rulolardan olan farkı bakır üzerine yazılmış olması dışında saklı bir hazine hakkında bilgi vermesidir. 1952 yılında yürütülen arkeolojik kazılar sırasında 3. Mağarada bulundu. Ancak yüzyıllar boyunca okside olan bu parşömen açılamadı.4 yıl sonra Prof. Wright b ruloları uzunlamasına keserek bu rulolardaki yazıları çözdü. Kısaca günümüzdeki değeriyle, 65 ton Gümüş ve 20 ton altına denk gelen bir hazineden bahseder. Tabiidir ki ilk zamanlar bunu açıklamadan korktular fakat daha sonra açıklandı. Bu keşif bilim dünyasını da ikiye bölmüştür. Bir bölüm araştırmacı burada gerçekten bir hazine olduğunu savunurken başkaları da bunun sembolik bir anlatım olduğunu iddia etmişlerdir.
4 Galleri hakkında bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Comentarios