ŞELAH LEHA - NEDEN OLMASIN?
- Moşe PASENSYA
- 11 saat önce
- 3 dakikada okunur

"Bazı insanlar her şeyi olduğu gibi görür ve "NEDEN" diye sorar. Diğerleri hiç olmayan şeyleri hayal eder ve "NEDEN OLMASIN?" diye sorar. (George Bernard Shaw)
"Bizi gönderdiğin ülkeye geldik”. “Gerçekten süt ve balın aktığı (bir yer. İşte) bu da meyvesi. Ne var ki Ülke’de oturan halk azılı, şehirleri de çok büyük ve güçlendirilmiş. Orada Devleri de (Anakim) gördük. Kendi gözümüzde çekirgelere benziyorduk.” dediler. (Bamidbar 13:27 - 13:33)
Kenan'ı keşiften olumsuz bir raporla dönen on casus, gördüklerinin ağırlığı altında ezildiler. Güçlü ve güvenli bir toplum, korkutucu savaşçılarla dolu verimli bir ülke gördüler.
YisraEL halkının vaat edilen diyara geri dönme kapasitesinden şaşkına döndüler ve korktular. Ağır bir “NEDEN?” çökmüştü yüreklerine; Neden, özgürlüğün belirsiz ve egemen bir devletin öngörülemez olduğu bu yer için savaşalım?
Tanrı'nın koruma bulutlarından ve besin kaynağından (man) vazmı geçelim?
Olumlu bir raporla dönen iki casus, Yoşua ve Kalef, Avraam’a vaat edilen geleceğin hayaliyle doluydular. Onlar, İlahi Takdir tarafından yönlendirilen "NEDEN OLMASIN" ikilisiydi. Bu ikili, on kişinin aksine cesaretle şöyle derler; "Bunu kesinlikle yapabiliriz" (Bamidbar 13:31)
Stanford Psikoloğu Carol Dweck'in tezi, iki tür insan olduğu üzerinedir…. (Mindset kitabından) "SABİT" bir zihniyete sahip olanlar, yeteneklerini doğuştan verilmiş ve değiştirilemez olarak görürler; başarısızlık korkusu nedeniyle zor ve olağandışı eylemlerden kaçınırlar.
"GELİŞME" zihniyetine sahip olanlar, çabalarımız ve deneyimlerimizle büyüdüğümüze inanırlar. Aktif olarak zorlukları gögüslerler ve gelişirler.
On casusun “sabit” zihniyetleri vardı ve başarısız olmaktan ve prestijlerinin bir kısmını kaybetmekten korkuyorlardı. Sonuçta onlar halkın prensleriydi.
Tabi ki Kalef ve Yeoşua da ülkenin zorluklarından habersiz değillerdi. Harekete geçmenin diplomasi ve yaratıcılık gerektireceğini biliyorlardı. Gözü kapalı iyimserlerden değillerdi ama inançlarına güveniyorlardı. Kolaycılığa kaçıp 'yapamam' demediler.
Bazılarımız, iyimserlerin her zaman haklı olmadıklarını söyleyebilir ve bu düşünce doğrudur. Ne var ki; başarıyı pozitif oldukları için yakalarlar. Çünkü yanlış olduklarında bile olumludurlar…
Karamsar olmak sadece haklı olmanın boş gururunu sunabilir. Ama eğitimli - açık gözlü iyimserlik uzun vadede daima kazandırır.
Belki……… büyüme zihniyetine bir unsur daha ekleyebiliriz. “BAKIŞ AÇISI” (duygusu)
Sadece GÖRMEK inanmak değildir. Çünkü iki kişi aynı şeyi görüp tamamen farklı şekilde yorumlayabilir. Parmaklıkların ardından bakan iki kişiden biri kaosu görürken diğeri pekala yıldızları görüyor olabilir. Kalef ve Yeoşua gördükleri şeyin genleri tarafından belirlendiğini takdir etiller.
BAKIŞ AÇIMIZ, (gördüklerimiz) sadece deneyimlerimizle değil yetiştirilme tarzımızla da şekillenir. Yaşı 60’ları henüz geçmiş olan genç delikanlılar, özgürce oynamak üzere sokaklarda geçirdikleri çocukluklarını hatırlayacaklardır.
“UZUN EŞEK” sayesinde kaç pantalon yırtıldı, kaç omuz incindi bilinmez ama oyunun sonuna kadar eşek olmadan kalan oyuncu, oyunu ve ortaya konan ödülü kazanırdı.
Hele “BİRDİRBİR” oyununda birbirimizin üstünden atlarken kaç kere arkadaşlarımızın başına tekme atma riski ile karşı karşıya bıraktık. Ya kafa kafaya vermis dort kisilik bir takimin uzerinden diger takimin takla atarak gecmeye çalıştığı “GÜVERCİN TAKLA” ya ne demeli?
Oyun sonrası üstümüz başımız perişan bir şekilde evin yolunu tuttuğumuzda annelerimizin karşılama ritüelini hatırlayınız. Risk almanın her zaman tehlikeli olduğuna ve ebeveyinlerimizin beklentilerini yerine getirmezsek birey olarak başarısız olacağımıza inandırılmaya çalışılırdık.
Şayet bunları ciddiye alsaydık, o zaman eylemlerimiz de muhtemelen korkak ve bakış açılarımızda sınırlı olacaktı. Ancak kimimiz bunları bir meydan okuma ve özğür yetiştirilme fırsatı olarak gördü ve muhtemelen daha cesur ve geniş bir bakış açısına sahip oldu.
“Dünyada büyük bir güç var ve buna 'HAYAL ETMEK' (neden olmasın) deniyor. İnsana milyonlarca mil yürüme yeteneği veren - çölde yolları döşeyen - denizleri yaran bu güçtür.…”.
Hayal etme gücü, Bene-YisraEL’in tarihini dönüştürdü. Sürgünde, kurtuluş hayalini hiç bırakmadılar. Nerede olurlarsa olsunlar, Kudüs’e doğru dua ettiler. Pesah Seder'lerini "gelecek yıl Kudüs'te" diye ilan ederek sonlandırdılar.
Atamız Yaakov Avinu bize en kötü zamanlarda, insanın en çok hayal (rüya) görmeye ihtiyacı olduğunu hatırlatır. İşte bu yüzden hayal kurmanın tam zamanı!
"Hayallere sımsıkı tutunun. Çünkü eğer hayaller ölürse hayat, uçamayan, kanadı kırık bir kuşa dönüşür."
Sevgilerimle - Shabat Shalom
Moşe PASENSYA

コメント