Toprağa ellerini değdir ...
- Rahel Cela BEHAR
- 24 saat önce
- 3 dakikada okunur

Eğer bir yıl mutlu olmak istiyorsan evlen,
Eğer on yıl mutlu olmak istiyorsan bir köpek sahibi ol,
Eğer ömür boyu mutlu olmak istiyorsan bir bahçen olsun...
Alıntı
Temmuz ayındayız sevgili dostlar; özgürlük, neşe, biraz tembellik
zamanı, sanki yılın bize dur biraz keyfini çıkar dediği zamandır temmuz
ayı, bana göre yaz aylarının sarılar, yeşillerle donanmış prensesidir;
hava sıcaklığı tam kıvamına gelmiştir; ektiğimiz fideler artık baş
göstermeye başladı, uzun bir kıştan sonra etraf yemyeşil, iki yıl kadar
önce komşu bahçeden utangaç utangaç çitimi aşıp dallarını bahçeme
doğru uzatarak bana kıpkırmızı meyvelerini ikram eden
yaban mersini, iki yıl kadar sonra artık saltanatını bahçemde kurdu. Geçtiğimiz yıllarda mersinlerin tadına bakarken, zihnimden ‘Yaban
mersinleri, keşke benim bahçemde de olsalar, nasıl yetiştirebilirim
acaba’ diye geçiyordu. Ve biliyor musunuz yaban mersinini ekmeme
gerek kalmadı, yani komşu bahçeden zihnimde davet ettiğim yaban
mersinleri davetimi kırmayıp ağır ağır bahçemin merkezine geldiler
yerleştiler; ve olgunlaşmaya kırmızı kırmızı meyvelerini vermeye başladılar.
Günümüzde artık çok moda, her birimiz sıkı bir doğa sever olduk. Ama
ben doğuştan bir doğa severim. Günlerce hiç kimse ile tek kelime
konuşmadan, sıkılmadan doğada, kuş cıvıltıları arasında toprağa elerimi değdirip ekip biçerek zamanımı geçirebilirim. Bu çocukken de böyle idi, genç iken de şimdi de aynı.
Son yıllarda gençlik yıllarımın koşuşturmasını biraz da olsa geride bıraktığımdan artık vaktimi daha fazla toprak ile doğa ile geçirir oldum.
Ve biliyor musunuz belki size garip gelecek ama gün içinde nekadar farklı işlerde yorulmuş, koşturmuş olsam, ne zaman kendimi arka bahçeme atıp ama ellerimi toprağa gömüm toprakla uğraşmaya, ve küçük oyuklar açıp bir şey ekmeye başlasam sanki vucudumdan günün tüm yorgunluğu çıkıp yerine taze bir enerji doluyor ve içimde bir şeylerin düzeldiğini hissediyor gibi oluyorum; stresim adeta toprağa karışıyor.
Peki gerçekten bana ne iyi geliyor; bilimsel araştırmalar artık bu hissin boşuna olmadığını söylüyorlar, toprakta bulunan bazı bakteriler –örneğin Mycobacterium vaccae- serotonin üretimini destekliyor, serotonin, ruh halimizi düzenleyen o meşhur mutluluk kimyasalı. Yani toprağa dokunmak sadece rahatlama değil; gerçekten beyindeki dengeyi etkileyen bir iletişim.
Sabah erkenden uyanıp iki çapa salladığınızda hem bedenim çalışıyor hem de zihin boşalıyor, zamanı unutuyorum, sürekli geçmişle, gelecek arasında sıkışmış olan zihnimiz zamanı unutuyor, toprağa dokunduğunuzda anda kalmak kaçınılmaz oluyor, bitkileri sularken sadece suyun tanelerinin toprağa ve yapraklara değmesini izliyorum bu da aslında bir farkındalık pratiği.
Ve şehirlerde insanlar meditasyon yapmak için özel kurslara onlarca para veriyor, ama doğa zaten iyleştirici olanı bize bedava sunuyor, bahçede veya doğada geçirilen zamanda fark etmeden hareket ediyoruz, yere eğil, kaldır, sulama kabını taşı, ağaç buda, toprakta ufak veya derin oyuklar aç, bir de bakmışız ki saatler geçmiş, üstelik toprakla temas bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Geçmişte çocukların toprakla uğraşması pislik olarak nitelendirilirken artık bir nimet olarak görülüyor.
Ve bir de topraklanma denilen bir teori var, çıplak ayakla toprağa bastığımızda vucut elektriksel dengesini buluyormuş, bu da kronik baş ağrısından bir çok şeye iyi geliyormuş. Şehirde betonların içinde yaşayanlar için bu ayrı bir terapi.
Ve tabi en önemlisi kendi kendine yetme hissi, bir domates, bir biber, ya da nane yetiştirmek. Küçücük bir tohumun büyüyüp açtığını meyve verdiğini görmek, insana sabrı ve yaratma çoşkusu yaratıyor.
Bu gün nisandan beri uğraş verdiğim ekme biçme çabalarımın sonucunda sabah kendimi ilk iş bahçeye attığımda gördüğüm iki bebe domatesin güne başlarken bana yaşattığı çoşkuyu kelimelerle anlatamam.
Toprağa yakın olduğumda içimde oluşan huzuru kelimelerim yeterli değil size anlatmaya, belki bu yüzden eski çok eski kültürlerde toprak’ana’ olarak anılmış. Toprak hem doğurtuyor, hem büyütüyor, hem iyleştiriyor.
Toprakla uğraşmak kesinlikle hobi değil ihtiyaç, bahçe şart değil, bir fide alın, bir saksı bulun, balkonunuzun köşesine küçük bir dünya kurun. Ya da çıplak ayakla bir parkta yürüyün. Farkı sadece bedeniniz değil, ruhunuz da fark edecek.
Sevgi ile doğa ile kalın Eylül ayında görüşmek üzere,
RahelÇela B.
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Comments