HA’AZİNU – SENİN HAYATIN
- TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ התאחדות יוצאי תורכיה
- 28 Eyl
- 3 dakikada okunur

Bir seneyi daha geride bıraktık. Tora’nın beş kitabı tamamlanmak üzere. Bu geçen sürede hayatımızda neler değişti? Heycanlarımızı, yeni başlangıçlarımızı veya kayıplarımızı tekrar hatırlama zamanı……
Bir şekilde yanlış şarapla sarhoş olduk…….
BİLGELİK, şu andaki davranışlarınızla kendiniz için yarattığınız geleceği anlamaktır… ve yanlış şarap…… bu anlayışı yok eder. Ha'azinu bizi uyararak meydan okuyor: "BU SENİN HAYATIN"
Hayatın acılarından kaçmak mümkün değil… ama hayatın zorluklarına kırgın ve yargılayıcı davranarak ya da başkalarını suçlayarak tepki verdiğimizde… o zaman acımızı ıstıraba dönüştürürüz ve hayatlarımız “değersiz bir şey” haline gelir.
Parçası olduğumuz evreni gözden kaçırıyoruz. Kendi gücümüzle ve temel iyiliğimizle bağlantımızı kaybediyoruz. Ha'azinu ayağa kalkıyor ve şöyle diyor: “Bu senin hayatın! Şimdi bununla ne yapacaksın?”
Ağzımızdan çıkan her sözcük, yaptığımız her eylem, Sonsuz Yaşam Kitabı’na yazılır. Seçim yapma özgürlüğüne sahibiz ve seçimlerimiz yargı ve merhametin karışımıyla değerlendirilerek, ümit ettiğimiz geleceği elde edip etmeyeceğimizi belirler.
Bu dünyada kazandıklarımızı yanımızda götüremeyiz. Elimizde kalacak olan tek şey, başarılarımızın kendisi değil, EYLEMLERİMİZİN IŞIĞIDIR.
Farkındalık kazanmış olan uyanmış insanlar hayatlarını bu bilgiye göre yaşarlar. Peki uyanmış olan insan derken neyi kast ediyoruz?
Uyanmış olan insanlar farkındalığını değiştirebilen kişilerdir. Bu kişilerde düşünce ve farkındalık birbirinden ayrıdır.
Hayatlarının kontrolünü ellerinde tutmak yerine, düşüncenin farkındalığa hizmet ettiği bir yaşam biçimini benimserler. Bu kişilerin evrensel zekayla ilgili farkındalığı kesintisizdir.
Moşe, Ha’azinu adı verilen şarkısının sözlerini İsrail Halkı’na okuyor. “ŞARKI” anlamına gelen “ŞİRA” sözcüğü, aynı zamanda bir kehanet şeklidir. Zira Şira sözcüğü, “KEHANET” anlamına gelen “ŞİUR” sözcüğünden gelir. Nitekim ilahi kehanet bilgilerine ulaşmanın bir yolu da şarkıdır. Bu ruh haline farkındalık diyoruz.
Kahin Samuel’in Şaul’le söylediği gibi… “Orada önlerinde arp, tambur, flüt ve lir çalanlarla birlikte bir kahinler topluluğuyla karşılaşacaksın” (1. Samuel 10:5).
Mistikler sessizlik kalkanlarını delmenin ve evrenle farklı bir iletişim kurmanın yolunu bulmuş olan kişilerdir. Bu iletişim şekli Tanrı’nın önce Evren’i yaratmak için, sonra da insanoğluna hitap etmek için seçtiği araçtır.
Çünkü “Düşünce insana aittir, ama konuşma Tanrı’nın hediyesidir”.
Mistik olanlar ve olmayanlar aynı kitabı okur, aynı dua kitabını kullanır, aynı konuşmaları dinler ve inançlarını aynı terminolojiyle ifade ederler ama, mistikler sözcükleri ilahi bir ilhamla dolu olarak görürler.
Kutsal metinlere Duyusal-Zihinsel bir yaklaşımla eğilmek hiçbir sonuç getirmez. Sadece mistikler Sezgisel-Zihinsel, Entelektüel ve Metafizik algılarıyla gizli gerçeklerin bir kısmını da olsa görebilirler.
Ancak vakıf oldukları gizli bilgileri diğerlerine açıklayamazlar çünkü gerçek ancak sözsüz bir şekilde algılanabilir. Bu yüzden Hasidizm akımı, hikayeler, masallar ve şarkılardan (nigun) oluşan bir kültür etrafında gelişmiştir. Benzetmelerle aktarmaya çalışmışlardır….
Moşe’nin son iki eylemi HALKI KUTSAMAK ve onlara bu ŞARKIYI SÖYLEMEK olmuştur. Bu şarkının bir bölümü şöyledir;
O KAYADIR! YAPTIKLARI MÜKEMMEL, EVET BÜTÜN YAPTIKLARI ADİLDİR... Sanki çöl nesline değil gelecek nesillere seslenmektedir.
KAYA, emirlerin sahibi, insanları zulümle yargılamayacaktır. Tanrı insanları sahip olduğu iki büyük özellikle yargılar ve Adalet (mişpat) dağıtır; bunlar HESED ve DİN’dir, yani Sevgi Dolu İyilik ve Sert Yargıdır. Moşe YAPTIKLARI MÜKEMMELDİR ifadesiyle bunu anlatmak istemiştir.
Tanrı’nın bu iki önemli özelliğinin özü şöyle yansıtılmaktadır. “TAMİM” sözcüğü, “İKİZ” anlamına gelen “TUMİM” sözcüğünden gelir ve Moşe göksel varlıklardan bahsederken “TAMİM”, dünyevi konulardan söz ederken “TUMİM” sözcüğünü kullanmaktadır.
Şarkının bir bölümü de şöyledir. “Yeşurun (İsrail) semirdiler ve isyan ettiler, yağ bağlayıp şişmanladılar. Kendilerini yaratan Tanrı’ya sırt çevirdiler ve Kurtarıcıları’nı küçümsediler.”
Onları bekleyen tehlike, çöldeki kampın kutsal ortamından çıkıp kendi topraklarına girdikleri zaman Tanrı’yı unutacak olmalarıydı. Bunun tehlikesi ise Tanrı korumasını kaybedip kendi kendimizi korumak zorunda kalmamızdır.
İşte farkındalık sahibi olmamanın trajedisi de budur, yani önümüzdeki tehlikeleri görememektir. Çünkü farkındalığımızı değiştirme kabiliyetimizi kaybetmiş olmamızdır.
Galiba günümüzde yaşadığımız trajedi de budur.
G’mar Hatima Tova
Yaşam Kitabına Mühürlenmemiz Dileğiyle…..
Rabi Yishak BİLMAN (z”l) & Moşe PASENSYA
Geçen haftanın peraşasını okudunuz mu?

Yorumlar