Düşünüyorum… Öyleyse Varım… Öyleyse…
top of page

Düşünüyorum… Öyleyse Varım… Öyleyse…



Bu hafta sizinle Rav Asher Sinclair’in bir yazısını paylaşmak istiyorum.


Fransız filozof René Descartes “Düşünüyorum; öyleyse varım” demişti. Bu fikri belki biraz genişleterek çoğu insanın içinde bir yerlerde hissettiği duyguyu dile getirebiliriz: “Düşünüyoruz – bu sayede her şey var”. Başka bir deyişle, insanoğlu dünyadaki varoluşun bir bakıma kendi varoluşuna bağlı olduğunun bilincindedir. Eğer ben varsam; dünya da var olur. Ve eğer ben olmazsam; belki de dünya da benimle birlikte yok olup gidecektir.



Yahudi felsefesindeki temel düşünce “Varım; öyleyse sorumluyum” şeklindedir. Maneviyat adı verdiğimiz kavramın başlangıç noktası da işte bu basit ama anlamlı prensiptir. “Benim sadece var olmam bile, belirli bir sorumluluğu üzerime yüklemektedir”. İşte bu prensibe, “Tanrı’nın krallığının otoritesini (Ol Malhut Şamayim) kabullenmek” adı verilir.



Bu hafta okuduğumuz Naso peraşası, tüm Tora içindeki en uzun peraşadır. Naso, aynı zamanda sayıca en çok Midraş’ın bağlı olduğu peraşadır da. Genel olarak çeşitli benzetmeler, açıklamalar, şifreli mesajlarla yüklü olan Midraş öğretileri; Tora’nın en gizli mistik derinliklerinin eğitsel dışavurumlarıdır. Naso peraşası bunun yanında mutlak çoğunlukla, Sinay Dağı’nda Tora’nın verilişini kutladığımız Şavuot bayramından sonraki ilk Şabat günü okunur. Acaba arada bir bağlantı var mıdır? Varsa nedir? Tora’yı kabul ediş tecrübemizi tazeleyişimizin hemen ardından; her yıl bu denli yüklü bir peraşayı okumamız bir rastlantı mıdır?



Sinay Dağı’nda Bene-Yisrael “Naase VeNişma Yapacağız ve dinleyeceğiz” sözleriyle; Tanrı’nın kendilerine vermekte olduğu Tora’yı kayıtsız şartsız kabullerini ilan etmişlerdi. Kendinizi nasıl olur da, hayatınızda duymadığınız, dinlemediğiniz bir şeyi “yapmakla” sorumlu kılabilirsiniz? Cevap şudur: Bene-Yisrael’in Tora’yı kabul edişi, onu “dinlemelerine” – yani anlamalarına bağlı değildi. “Yapacağız” sözcüğünün anlamı “Bizim sadece varoluşumuz bile üzerimize zaten bir sorumluluk yüklüyor. O yüzden bu sorumluluğumuzu, kendimiz belirleyeceğimize, bizi ve tüm dünyayı Var Eden’in belirlemesini kabul ediyoruz. Her ne olursa olsun, biz anlamasak bile, bunun en doğru ve en yerinde sorumluluk olduğuna şüphe yok. Zira her şeyi Tanrı yarattığına göre, yaşam için hangi yolun en doğru yol olduğunu da elbette O biliyor olmalı” şeklindedir. Bene-Yisrael Tora’yı sadece iyi bir felsefe olduğunu düşündükleri, hoşlarına gittiği, kendilerini manevi açıdan mutlu edeceği fikrinde oldukları için değil, “varoluş amaçlarına tam olarak uygun olduğu için” kabul etmişlerdir.



Manevi düzeyi oldukça düşük bir nesilde yaşıyoruz. İnsanlar genelde kendilerini manevi “hissetmeyi”, şahsen manevi “olmaya” tercih etmekteler. Hepimiz şipşak maneviyat ister duruma gelmişiz. Çünkü hayatımız şipşak üzerine kurulu. Çağın kültürü “hızlı ise iyidir; anında ise mükemmeldir” felsefesi üzerine kurulu. Gerek yiyeceklerimiz fast food; gerekse de arabalarımız, bilgisayarlarımız, internet bağlantılarımız hızlı olmalı. Anında görüntü; canlı bağlantı. Anında din; anında “kendini-iyi-hisset” maneviyatı. Anında mistisizm; anında Kabala.



Hız çeşitli alanlarda gerekli olduğu kadar; çeşitli alanlarda da bir o kadar uzak durulması gereken bir kavramdır. Örneğin; hızlı bir maneviyatın yakalanması nereden bakılırsa bakılsın, makul değildir.



Yahudilik dışarıdan bakıldığında tam bir kısıtlamalar sistemi olarak görülebilir: Şunu yap, şunu yapma; bunu ye, bunu yeme… Fakat dış görünüşündeki aldatıcılığa karşın, Yahudi yaşamındaki her şey, her bir mitsva, bizleri maneviyata ulaştırır. Aklımıza gelebilecek en fiziksel insan davranışı bile, manevi düzeyde çıkılmış bir basamak demektir. Zira öyle olmasaydı o mitsvaya Tora’da yer verilmesine bile gerek olmazdı. Fakat maneviyata mitsvalar yoluyla bağlanmaya başlamadan önce yapmamız gereken bir şey vardır: Kendimizi, düşüncelerimizi belirli bir yola yöneltmek. Varoluşumuzun bir sebebi ve amacı; en önemlisi bir Kaynağı olduğunu görebilmek. Bunu günde iki kez “Dinle Yisrael, A-Şem Tanrı’mızdır; A-Şem ‘Bir’dir!” sözleriyle gerçekleştiririz.



Şavuot’ta “yapmayı” taahhüt ettiklerimizi “dinlemeye” başladığımız peraşadır Naso – bu yüzden yüklüdür. Midraşlar bizleri eğitirken; “Dinle Yisrael”i de kişiliğimizin bir parçası haline getirir. Tüm bunların tek bir amacı vardır: “Düşünüyorum; öyleyse varım”ın ötesine geçip; “Varım; öyleyse sorumluyum”a ulaşabilmek. Maneviyatın başlangıç noktası budur.


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page