top of page

Bu dünya benim için yaratıldı


ree

בשבילי נברא העולם


Hayatımız boyunca çok kez kendimize şu soruyu sorarız:

Hayattaki çeşitli şeylerle ve zorluklarla başa çıkmak için gereken gücü nereden alabiliriz?

Enerjiyi, İlhamı nereden alırız?

Hayat bizi bazen yorduğunda, nasıl yeniden canlılık ve coşku kazanabiliriz?

Hepimiz biliriz ki, hayatın gücü sadece insanların bize söylediklerinden doğmaz.

İçsel bir güce, içimizden gelen bir kuvvete, özümüzde bulunan bir ilhama ihtiyacımız vardır.

Peki bunu nereden alırız?

Bunu nasıl yaparız?

Geçtiğimiz Haftanın peraşası Peraşat Vayişlah’ta şöyle bir pasuk var.


ויותר יעקב לבדו ויאבק איש עמו עד עלות השחר


Ve “Yaakov yalnız kalmıştı, şafak sökünceye kadar bir adamla güreşti.”

Esav’ın meleğiyle savaşır.


Hepimizin içinde bir “Yaakov” var.Ve hepimizin karşısında, bizi aşağı çekmek isteyen, ruhani olarak öldürmek isteyen Esav’ın meleği vardır.


Peki Yaakov ile Esav’ın meleği arasındaki mücadeleden hayatımız için ne öğrenebiliriz?

Her birimizin ruhu, daha çok yükselmek  için  bu dünyaya inmiştir.


Ve herkesin kendine göre zorlukları vardır. Bu yazıda bu zorluklarla nasıl başa çıkabileceğimizi öğrenmeye çalışacağız.


Esav’ın meleğine ister (Yetser Ara) kötü dürtü, ister Şeytan deyin, sonuç olarak bu içimize işlemiş olan metaforik güç, bizi bir şekilde düşürmek istemektedir ve çok kurnaz olduğu için değişik yöntemler kullanır.


Bu Melek bize üç değişik kılıkta gelebilir.


1.      Haydut gibi gelip, bizi öfkeye, yalana  sürükler ve manevi hassasiyet leri bozarak, bizi kötü yola düşürmeye çalışır. Bunu yaparken de bize “iyi bir şey yapıyormuşuz” hissi verir.

Kalbe bir arzu, bir istek yerleştirir.

 

2. Saygın bir tüccar gibi gelip, Bizi “iş ve para bataklığına” çeker.

 

•           Geçim sıkıntısı

•           Daha çok kazanma arzusu

•           Zengin olma hayali

•           Sürekli meşguliyetgibi şeylerle bizi maddi dünyaya boğar.


3. Bilge bir Haham olarak gelip, yaptığın duanın, manevi çalışmalarının hiç bir değeri olmadığını, senin kesinlikle Teşuva yapamayacağını ve umutsuz vaka olduğunu, zihnine sokar.

Böylece bize depresyon, umutsuzluk, öz-nefret verir.

İnsanları utandırır, küçültür.


Bizlere mükemmeliyetçi zihniyeti sokmaya çalışır.  “Ya hep ya hiç.”

Ve bu da büyük düşüşe yol açar. Kişi kendini beş para etmez tam bir “Loser” olarak görmeye başlar.

 

**Peki bu düşüncelere gerçek cevap nedir?

Gerçekte dünyada hiçbir şey %100 temiz değildir.Hiçbir elmas kusursuz değildir.

En pahalı taşlar bile büyüteçle bakıldığında lekesiz görünür…

Ama mikroskopla bakarsanız tümünde kusur vardır.

Dünyanın doğası böyledir. Bu dünyada 100 % hiçbir şey yoktur. %100 temiz hava yoktur.

Bu dünya, eksiklikler dünyasıdır.

Bu dünyanın doğası örtme, gizleme, eksiklik ve gölgedir.

Yaradan, Bizden “çok iyi” olmamızı istemez.

Bizden “iyi” olmamızı ister — kusurlarımızla birlikte.

Kusurlarınla dünyada yaşa, onları dönüştür, içindeki gerçeği ortaya çıkar.

Bu yüzden bu dünya “yalancı dünya” (Olam Haşeker) olarak adlandırılır. Çünkü bu dünyanın Özü yalandır , doğası yalandır.


**Peki insan kendi içindeki eleştirinin, iyi olmadığını hissettiğinde,

Yetzer Tov’dan mı, Yetzer Hara’dan mı geldiğini nasıl anlar?**

Altın kural: Sonucun ne olduğuna göre değişir.

Bu eleştiri beni ileri mi götürüyor, yoksa düşürüyor mu?

 

•           Eğer eleştiri beni bilinçlendiren, geliştiren, ilerleten bir eleştiri ise → Yetzer Tov’dandır.

•           Eğer eleştiri beni depresyona sokuyor, umutsuzluğa götürüyor, “ben bir hiçim” dedirtiyorsa → Yetzer Haradır.

Eleştiri tuz gibidir:

Azı yemeği lezzetli yapar, fazlası yemeği yakar.

 

**Peki Yaakov, Esav’ın meleğini nasıl yendi?

Biz bu savaştan ne öğrenebiliriz?

 

Midraş Tanrı’yı ve Yaakov’u yalnız olarak tanımlar. Peki sonsuz her şeye Kadir Yaradan ile Yaakov nasıl kıyaslanabilir , nasıl aynı çerçeveye konabilir ?


Cevap, Gemara’nın şu sözlerinde saklıdır:

“Her insan şöyle demekle yükümlüdür:

Tüm dünya yalnızca benim için yaratıldı.” KOL AOLAM LO NİVRA ELA BİŞVİLİ.

Gemara’nın bu sözü, insan için büyük bir ahlaki yol göstericidir.


Eğer bir insan gerçekten şöyle düşünürse:

“Tüm dünya yalnızca benim için yaratıldı.

O zaman ben dünyada tekim;

Dünyanın varlığı benim iyiliğime, benim doğru davranışıma bağlıdır.

İyi davranırsam dünyayı ayakta tutarım;

Kötü davranırsam — Tanrı korusun — dünyayı yıkarım.”

Bu algı insanın içine büyük bir sorumluluk yerleştirir.

Her insan eşsizdir.


Her insanda, yalnız o kişiye ait bir dünya vardır.

Hiçbir insan bir diğerine benzemez:

Düşünceler farklı, anlayış farklı, hisler farklı, mizaç farklıdır.

Bu yüzden her insan şöyle demelidir:


“Benim için yaratıldı dünya.”

Çünkü senin bir görevin var.

Bu dünyaya o görevi yerine getirmek için geldin.


Bir söz vardır:

“Bir gemi limanda güvendedir.

Ama gemiler limanda durmak için yapılmaz.”

Bu dünyaya bir görev için geldik — güvenlik için değil.

“Nasıl ki Tanrı ‘tek’ ve ‘benzersiz’ ise, insan da kendi iç dünyasında benzersizdir.”

“Yaakov yalnız kaldı” — yani Yaakov kendi özünü, eşsizliğini hatırladı.

İşte bu, onun Esav’ın meleğiyle savaşma gücünün kaynağıydı.

O güç nereden geldi?

Görev bilincinden.


Kendisinin benzersiz olduğunun farkındalığından.

Bu dünyaya bir amaç için gönderildiğini bilmesinden.

İnsan görevini bildiği an, içinden güç fışkırır. Sen seyahat eden bir gemi gibi olmalısın. Görevini yapmak için çalışan.


“Bazen durumu değiştiremiyorsak, bu bizim değişmemiz gerektiği anlamına gelir.

Kendimizi değiştirdiğimizde her şey değişir. Kendi bakış açımızı değiştirmemiz lazım.

İçimizde bir ışık vardır.


O ışık içeriden parladığında hiçbir karanlık onu söndüremez.

Bazen o ışık bize şöyle der:

“Durumla barış, ama yoluna devam et.”

Bizim, gerçekten ne olduğumuzu ve görevimizin ne olduğunu anlamamız gerekir.

Her insan özeldir, ve  “Benim için yaratıldı dünya” diyebilmelidir. “BİŞVİLİ NİVRA AOLAM”

Bu bizim temel dayanağımızdır.

 

Bir insan bu dünyadaki misyonunu hayata geçirmeye çalışırken kendini “yalnız” hissederse

 —“ yani ben tekim, her şey Yaradan’a  ve benim eylemime bağlı “ bilincine bürünürse,

 — artık insanların övgüsüne, ilgisine, onayına ihtiyaç duymaz.

“İnsanların beni övmesine gerek yok.

Ben onların “parçası” değilim, onlara bağımlı değilim.

Benim dünyam benimle ayakta duruyor.”

İşte insanı toplum baskısının büyük kafesinden kurtaran şey budur:

Başkalarının ne diyeceğine olan bağımlılığından kurtulmak.

Herkes “Hakkımda ne derler?” diye düşünür.

“Ne düşünecekler? Bana ne iltifat edecekler?”

İnsanın, onaya ve eleştiri almaya ihtiyacı olduğu zaman, kendisi olmaktan çıkar. Fakat   Tanrı ile özel ve tekse, yalnızsa, bütün dış harici düşünceler ondan ayrılır ve dolayısıyla onu etkilemez. 

Bu çok yüksek bir seviyedir. İşte Bu Tanrı’ya yalnız çalışmak demektir.

 

İşte “Vayivater Yaakov levado — Yaakov yalnız kaldı” ifadesinin anlamı budur.

Yaakov bu seviyeye yükseldi.


O anda yalnızlığının anlamı şuydu:

“Dünya benim üzerimde duruyor.

Benim görevim var.

Ben Tanrı ile birlikte ve bu şekilde tekim.”

 

Hayattaki güç, insanların bize ne dediğinden doğmaz.

Kendi içimizden doğar. İçsel bir kuvvettir.

O zaman kişi artık sistemde bir vida değildir.

Tanrı’nın dünyayı aydınlatmak için gönderdiği bir elçidir. Dünya senin için yaratılmıştır.

 

“Yaakov yalnız kaldı” tek başımıza kalmamız, bizim zayıflığımız değil, tam aksi:

Dünyanın merkezinde durduğumuzun keşfidir. Onun eylemleri, gerçekliği değiştirmektedir.

Böyle olunca, o sadece dünyaya ihtiyacı olmamakla kalmıyor, ona enerji vermesi de gerekmiyor.

O an, insan kendi iç gücünün kaynağı olur. Dünyadaki o muazzam enerjinin kaynağı oluyor.

İnsanın tüm bereketi ve İlahi desteği, kişi kendisi bir adım atmıyorsa fayda etmez.

Önce insan kendi başına yapmalıdır.

 

 

‘Benim için yaratıldı dünya’ demek:

Dediğimiz gibi,  LEVADO tarafından. Benim üstüme gelen örtüler, engeller, karanlıklar — hepsi benim içimdeki “İlahi ışığı” ortaya çıkarmam için yaratıldı.”

Yani kişi karşılaştığı engelleri, örtülerini, zorluklarını aşmak için yaratıldığını söylemiş olur.

“Benim için yaratıldı dünya” —

yani benim gizliliğimi aşıp Tanrı’nın ışığını ortaya çıkarmam için yaratıldı.

“Dünyanın sen olmadan mükemmel olabileceğini, sakın ha düşünme !

Sen bu gerçekliğin çok önemli bir parçasısın.


Bu ego değildir;

bu gerçek öz saygıdır, İlahi benlik hissidir.

Gerçek öz saygı, insanın içindeki ilahi kıvılcımın fark edilmesidir.

Sahte öz saygı ise,  EGO’ dur — bulut gibidir, rüzgâr gibi geçicidir.

Ego olduğunda, en küçük aksaklık bile insanı altüst eder.


Gerçek öz saygı ise şöyle haykırır:

“Tanrı bana inanıyor.

Benim kusurlarıma rağmen, görevim var.”

Dünya sen olmadan eksiktir.

Sen bu bütünün önemli bir parçasısın.

Tanrı hepimize bu mesajı içselleştirme gücü versin.

O zaman “Masiah’ın gelişi — Ein Od Milvado — O’ndan başka güç yoktur” gerçeği dünyada tamamen açığa çıkacaktır.


Ve Tanrı’nın yüceliği bu maddi dünyada bile görünecektir.


Efraim ÖZŞARDAŞ

 

 

 

Bir önceki yazımı okudunuz mu?




ree







Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page