top of page

Nazik Dil – Ne Zaman?


Hahamlarımızın Noah peraşasıyla ilgili ünlü bir öğretisi vardır. Bu öğreti, düzgün ve olumlu konuşmanın önemiyle ilgilidir ve pasuklarda geçen bir ayrıntıya dayanır.

Tanrı Noah’a gemiye hayvan çiftlerini alması konusunda talimat verirken şöyle der: “Her temiz hayvandan kendine, erkek ve eşi olmak üzere yedişer çift al. Temiz olmayan hayvanlardan ise, erkek ve eşi olmak üzere ikişer tane al” (Bereşit 7:2).

Dikkat edileceği üzere Tanrı bir yandan “temiz hayvanlar” demişken, diğer yandan “kirli hayvanlar” dememiş, bunun yerine biraz daha uzun bir ifadeyle “temiz olmayan hayvanlar” ifadesini tercih etmiştir. Hahamlarımız bu ayrıntı üzerinde dururlar:

“Rabi Yeoşua ben Levi şöyle dedi: Daima – kişi ağzından kaba söz çıkarmamalıdır. Zira işte, Tora, kaba bir sözcük çıkarmamak için [fazladan] sekiz harflik dolaylı bir ifade kullanmıştır” (Talmud – Pesahim 3a).

“Temiz” olarak çevrilen “teora” sözcüğü, manevi saflığı belirtir. Burada, Tora’nın daha ileride (Şemini ve Ree peraşalarında) kaşerut kuralları çerçevesinde “saf” [yani kaşer] addettiği hayvanlardan bahsedilmektedir. Diğer hayvanlar ise Tora’nın daha ileride “temea” [yani “manevi açıdan kirli; mekruh”] olarak nitelediği kaşer olmayan hayvanlardır. Ama Tanrı burada, bu sözcüğün belirtme önekli hali olan ve beş harfle yazılan a-temea sözcüğü yerine, on üç harfle yazılan “aşer enena teora” ifadesini tercih etmiştir. Bu da, Tora’nın asıl kullanmasını beklediğimiz olumsuz ifadenin “etrafından dolanmak” amacıyla “gereksiz” [görünen] sekiz harflik bir ekleme yapmış olduğu anlamına gelmektedir.

Bu sapma neden önemlidir? Çünkü genel bir prensibe göre Tora, sözcük, hatta harf kullanımında çok cimridir ve Talmud’un yaptığı analiz eşliğinde Tora öğrenen kişilerin gayet iyi bildikleri üzere, Tora’nın birçok önemli kuralı, fazladan bir harf veya sözcükle yapılan imalardan öğrenilir. Oysa buradaki anlatımda Tora normal tarzının dışına çıkarak, tam sekiz harf fazla yazmıştır. Bu da pasuktan öğrenilen dersin önemine işaret eder.

Sanırım yukarıdaki öğretiyi hepimiz daha önce bir şekilde duymuşuzdur. Ancak eğer yukarıda yazılanları dikkatle okuduysanız, yazılanlarda bir çelişki olduğunu görmüş olmanız gerekir. İsterseniz devam etmeden önce bir kez daha okuyun ve mantıksal bir uyumsuzluk görüp görmediğinizi, aklınıza bir soru gelip gelmediğini kontrol edin…

……….

Olasılıkla fark ettiğiniz üzere, söz konusu uyumsuzluk üç paragraf önce yazdığım bir cümlede: “Diğer hayvanlar ise Tora’nın daha ileride temea olarak nitelediği kaşer olmayan hayvanlardır.” Burada bariz bir soru sormak gerekir: Madem Tora bize, fazladan kullandığı harfler yoluyla “olumsuz ifadeler kullanmamak gerektiğini” öğretiyor, öyleyse daha ileride neden kendisi aynı hayvanlar için temea sözcüğünü kullanıyor? Neden orada da “temiz olmayan” ifadesini tercih etmiyor? Tora’nın zarif lisan kullanmak gerektiği konusundaki öğretisine ne oldu?

Bir yazısında Rabi Mordehay Kamenetsky bunu şöyle açıklar: Bir olayın anlatımı ile bir kanun serisinin açıklaması arasında temel bir fark vardır. Tora, gemisi için hayvanlar toplayan Noah’ın başından geçenleri anlattığı sırada, kelimeleri seçerken özenli olmayı ve dolaylı ifade kullanmayı önemli sayabilir, çünkü pratikte bu anlatımdan türeyen herhangi bir kanun ya da uygulama mevcut değildir. Buna karşılık, Tora kaşer ve kaşer olmayan hayvanlarla ilgili “kanunları” verirken, mümkün olduğu kadar doğrudan ifadeler kullanmayı gerekli görmüştür. Kibar ve ince bir lisan kullanmak iyidir, ama yasaklar söz konusu olduğunda, en ufak bir belirsizlik pahasına bunu gerçekleştirmek mümkün değildir. Kanunları sunarken, açıklık, diğer bütün etkenlerden daha önemli hale gelir. Zarif bir belirsizliğe yer yoktur.

Gerek Tora ve Yahudilik bağlamında, gerekse de gündelik yaşamda ağzımızı, ifadelerimiz, konuşmamızı temiz, kibar ve tatlı konuşmaya alıştırmamız şüphesiz çok önemlidir. Olumsuz şeyleri dolaylı olarak ifade etmek, birçok kez kilitli görünen kapıları açabilir. Ancak konu kanunlar ve kurallar olduğu zaman ifadeleri hafifletmek, yarattıkları sert ve caydırıcı atmosferi dağıtmak doğru olmayabilir – hatta, yanlış, zararlı ve tehlikeli olabilir. Bazen bu gibi ifadeler kullanıldığı zaman, bazıları “Niye insanları korkutuyorsunuz?” gibi tepkiler gösterebiliyorlar. Ancak tekrar belirtmek gerekir ki, kanunlar ve kurallar birçok kez insanların yaşamları ve refahları ile doğrudan bağlantılıdır ve PC (politically correct; siyaseten doğru [üslup]) kültürünü burada kullanmak birçok kez uygun kaçmayacaktır.

Herhangi bir rahatsızlığı olan bir hastaya doktorun, sırf kibar olma adına, “filanca yiyecekleri yemesen daha iyi, filanca faaliyetlerden kaçınmak hayrına olur” gibi ifadeler kullanması bir seçenektir. Ama eğer gerçekten hastayı caydırmak istiyorsa – ve tabii ki eğer bu caydırma gerçekten gerekliyse – “Eğer yememen gerekenleri yersen, yapmaman gerekenleri yaparsan, ÖLÜRSÜN!” demesi daha doğru olabilir. Bir şişe zehrin üzerinde “içmeniz tavsiye edilmez” diye bir ibare olmasını mı tercih edersiniz, yoksa çapraz konmuş iki kemikten oluşan bir fon üzerindeki bir kuru kafa eşliğinde iri ve kalın puntolarla en göz alıcı kırmızı renkle “DİKKAT! ÖLÜM TEHLİKESİ!” yazmasını mı?

Sonuç olarak iletişim önemlidir; temiz lisan kullanmak, kaba ifadelere başvurmamak önemlidir; ama mesele hayatsa, o zaman dolaylı değil, doğrudan; yumuşak değil, sert ve kesin ifadeler kullanmak gerekebilir.

Tora’nın yasaklarının hepsi hayat-memat meselesidir. Bu nedenle en sert cezaları açıkça yazmaktan, en ağır lanetleri açıkça ifade etmekten, yasakları da en keskin dille, örneğin kaşer olmayan şeyler için “temea” gibi nahoş sayılabilecek bir ifadeyle vurgulamaktan kaçınmaz. Çünkü bu yasakların ihlali, her şeyden önce ihlal eden kişinin – ama bazen başkalarının da – zararınadır.

Bu bağlamda, korona gibi ağır bir salgın için alınan önlemlerin de birer tavsiye değil, kayıtsız şartsız emir ve kanun şeklinde uygulanması son derece önemli. İnsan hayatı ile nispeten daha az öneme sahip başka konular arasında paralellik kurarak bunu hafifletmeye ve önemsizleştirmeye çalışan konuşmalara kulak tıkamamız gerekiyor. Hiçbirimiz gereksiz kısıtlamalarla yaşamak istemeyiz. Ama gerekli olduğu zaman bunları hafife almamalıyız. Devletin görevi de, gerektiği zaman sert önlemler alarak, bazen hayatlarımızı kısıtlamayı bilerek, insan yaşamını mümkün mertebe korumaktır.

Kısmetse bu hafta, neredeyse bir ayı bulan oldukça kısıtlı bir dönemden çıkıyoruz. Bu dönem boyunca konan birçok yasaklama yavaş yavaş kaldırılacak. Bunu daha önce de yaşadık, ama kurallar açıkça ifade edilmiş olmadığından mı, yoksa biz kuralları sadece birer tavsiye olarak görüp kulak arkası ettik diye mi bilinmez, ülkemiz “kırmızı” bir ülke haline geldi ve bu ikinci kapanma dönemine ihtiyaç oldu. Bu gibi bir kısıtlama döneminin ardından bir an önce normal hayata dönme isteği gayet anlaşılır bir şey. Ama bu isteğin, mantık çerçevesini aşmaması gerekir. Kuralların açıkça, gerekirse sertlikle ifade edilmesi ve halkın da buna uyması, uymuyorsa uydurulması son derece önemli.

Böylesi kısıtlı bir dönem yaşayan ilk kişi kimdi dersiniz? Cevabı haftanın peraşasında: Noah [ve ailesi]. Hayatının 600. yılında Noah bir 17 Heşvan günü bindiği gemiden, bir yıl sonra 27 Heşvan tarihinde çıkmıştı – yani tamı tamına bir güneş yılı! [Çünkü ay takvimine göre bir yıl, güneş takvimindeki bir yıldan 11 gün kısadır]! Bizim bir ay zor dayandığımız duruma, o koca bir yıl boyunca katlanmış, üstelik bunu her türden hayvanla dolu, büyük ihtimalle pek de havadar olmayan ve son derece gürültülü bir ortamda tecrübe etmişti. Belki de bu nedenle en nihayet dışarı çıktığı zaman yaptığı ilk iş bir bağ dikip şarabından içmek oldu. Ancak bunun getirdiği sarhoşluk Noah için hiç iyi olmadı (bkz. Bereşit 8:20-27). Bir “iş tsadik” (Bereşit 6:9), yani tüm Tanah’ta sadece kendisiyle ilgili kullanılan bir ifadeyle, “tsadik bir adam” olarak başladığı peraşayı, bir “iş a-adama”, yani “toprak adamı” olarak tamamladı (Bereşit 8:20). Bu onun adına ciddi bir düşüştür.

Kısıtlı ortamdan özgürlüğe çıkıldığı zaman tamamen tüm zincirleri kırma isteği gayet doğaldır. Ama bizi sarhoşluğa ve yanlışa sürükleyebilir. Özellikle de salgının henüz kontrol altına alınmadığı bu ortamda, normale dönüş de bir anda değil, açıkça ve kesin dille ifade edilen aşamalı kurallara uyarak olmalıdır. Umarım ilk seferde düştüğümüz yanlışa bu kez düşmeyiz. Çünkü düşersek ÇOK KÖTÜ OLABİLİR!

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page