Egonun üç ana damarı ve onarımı
top of page

Egonun üç ana damarı ve onarımı


Egonun üç ana damarı vardır... SAHİP olma duygusu HAKLI çıkma duygusu ve ÜSTÜN olma duygusu. Bu üç duygu, insanın cennetini cehenneme çevirir. İnsan ömrü boyunca sahip olmak, üstün olmak ve haklı çıkma adına çalışır didinir durur. Sonunda sahip olmanın da, üstün olmanın da, haklı olmanın da birer yalan olduğunu görür. Bunlara öyle odaklanır ki, hayatın diğer lezzetlerini, güzelliklerini kaçırır.

Örneğin sahip olma duygularından olan mal, mülk, para, çocuk, eş sadece insanın bir zannıdır. İnsan bunlara sahip olduğunu zanneder. Hâlbuki insan sahip olduğunu zannettiği her şeyin esiridir. Bu esaretlerinden kurtulup Tanrı'ya yüzünü dönemez. Artık nefsini ve çevresindekilerinin nefsini memnun edeceğim diye çırpınıp durur çünkü egosu beğenilmeyi ve takdir edilmeyi arzular.

Sahip olma duygusu ‘‘ben’’i besleyen en kuvvetli damardır. İnsanın bebekliğinde başlayan "benim" duygusunun düşüncesi ömrü boyunca devam eder. Hiçbir şeyin kendisinin olmadığını anladığında da iş işten geçmiş olur. Kainatta sadece bir sahip vardır o da Yaratan’dır. Yani bir tane ev sahibi vardır gerisi misafirdir. Kendini ev sahibi zanneden bütün misafirler hayatlarının son anlarında gerçeği anlar, yanılmışlardır, dünya onları kandırmıştır. Sahip olma duygusuyla insan uzun emeller, hayaller kurar. Uzun emeller kurmakla oyalanıp dururken birde bakar ki sonsuz zannettiği dünya yaşamı sonlanıvermiş…

Elul ayı, Yahudi takviminin son ayı da manevi anlamda bir muhasebe zamanıdır. Elul kelimesi Aramice arayış anlamına gelir. Yeni bir seneye başlamadan, Tanrı'nın bizi yargılanmasından önce, yapmış olduğumuz iyi ve kötü hareketleri ararız. Daha iyi bir insan olabilmek için neleri değiştirebileceğimizi ararız. Sahip olduğumuz halde kullanmadığımız, geliştirmediğimiz güçlerimizi ararız. Bizi ilerlemekten alıkoyan, gücümüzü, zamanımızı meşgul eden olumsuzlukları ararız. Sene içinde her şeyin kaynağını kendimiz sanarken, gücün asıl sahibini Tanrı'yı ararız.

Ego bütün sene boyunca bu arayışlara engel olmaya çalıştıkça, kullanabileceğimiz üç silahımız vardır:

Tefila, Tsadaka ve Teşuva…

Tefila yapacağımız dualarla, kalbimizi açarak bazen isteklerimizi bazen kırgınlıklarımızı dile getirerek Tanrı’ya dönmektir. Tsadaka, sahip olduklarımızın bize verilme amacını daha anlamlı hale getirmek için başkalarına dönmektir. Teşuva ise bu dünyada var oluş sebebimizi anlama, bir Yahudi ruhunun sorumluluk ve kapasitesinin farkına varmak ve öze dönmektir.

Tefila’dan faydalanmak için duanın gücüne inanmak gerekmektedir. Birçok kez çareyi -kurtuluşu doktorda, mazalda, segulada, ravda ararken bizi kurtaracak şeyin Tanrı'dan gelen bir aracı olacağına inanarak dua etmek, duanın gücünü arttıracaktır.

Tsdaka’dan faydalanmak için karşımızdaki verdiğimiz şeyi verme şeklimiz önemlidir. Biraz para vereyim de başıma gelecek kötü bir şeyden beni korusun, biraz zaman ayırayım da sonra beni rahat bıraksın, biraz bağış yapayım da cemaat üyeleri beni yardımsever olarak bilsin diye düşünerek değil karşımızdaki insanda iyiyi görerek, içindeki potansiyeli ona hatırlatarak, bu dünyada bir şeyler yapabildiğimiz zaman özellikle de veren tarafında olduğumuzda "aracı" olduğumuzu hatırlamak Tsadaka’nın gücünü arttıracaktır.

Teşuva’dan faydalanmak için, günah işlemeyi beklemek hatalarımızı fark etmeye gerek yoktur. Tanrı insanın Kendisiyle tekrar bağlantı kurabilmesi, Kendisine yaklaşabilmesi için ilk adımı atan taraftır. Onu aramak, ona yakınlaşma isteği duymak Teşuva adı altında yapılacak her hareketin, Mitsva’nın, düşüncenin gücünü arttıracaktır.

Roş Aşana ve Kipur günlerine hazırlık olarak nitelendirilen Elul ayının bizde uyandıracağı düşüncelerle sahip okuduklarımızı başkalarıyla paylaşabilme, haklı olduğumuz konularda bile karşımızdakinin gözüyle de olaylara bakabilme, üstün hissettiğimiz zamanlarda gücün asıl kaynağını hatırlayıp üstünlüğün getirdiği sorumluluğu fark edebilmek egomuzu bu şekilde onarmak dileğiyle...

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page