Moşe Rabenu Neden Yok?
top of page

Moşe Rabenu Neden Yok?


Önümüzdeki hafta kutlayacağımız Purim bayramının hikâyesini bilmeyen yoktur. Pers İmparatoru Ahaşveroş’un baş veziri Aman, Yahudi halkını imha etme amacıyla bir kura çekmiş ve tarih olarak 13 Adar tarihini uygun görmüştü. Rabi Yaakov Hulli tarafından İstanbul’da yazılmaya başlanmış olan ünlü eser Meam Loez’in, 1865 yılı civarında İzmir’de yaşamış Rabi Refael Hiya Pontremoli’nin hazırladığı Ester kitabına dair bölümü, bu kura işleminin nasıl yapıldığını anlatır. Buna göre Aman, bu kura işleminde Adar ayının çıkmasından memnundu, çünkü Moşe Rabenu’nun bu ay içinde – 7 Adar tarihinde – vefat ettiğini biliyordu.

Ünlü şair Rabi Yeuda A-Levi, “Şabat Zahor” (Purim’den önce, haftanın peraşasına ek olarak, Amalek’in Mısır çıkışının ertesinde Bene-Yisrael’e yaptığı kalleşçe saldırıyı hatırlamayı emreden “Zahor” peraşasının da okunduğu Şabat) adı verilen önümüzdeki Şabat günü sinagoglarda okunması gelenekselleşmiş olan “Mi Hamoha” adlı manzumede bu konuya şu sözlerle değinir:

“Zar attı ve elini kuraya uzattı;

Ve gördü ki Adar’da ölmüştü Kanun’un babası (Moşe Rabenu)

Ama bilmiyordu ki, o [aynı zamanda Moşe’nin] doğum zamanıydı.

Doğumdaki bir kadının sancıları gelecekti (Aman’ın) başına.”

Hahamlarımız, tsadiklerin, yıllarını gününe kadar doldurduklarını öğretirler. Moşe Rabenu, 7 Adar tarihinde doğmuş ve tamı tamına 120 yıl sonrasında 7 Adar tarihinde vefat etmişti. Aman, kurada Moşe’nin öldüğü ayın çıkmasını kendisi açısından iyi bir işaret olarak değerlendirmişti; zira kendince bu, Adar ayının Yisrael halkı için talihsiz bir zaman olduğuna işaret ediyordu. Ama bilmediği şey, Moşe’nin aynı ay içinde doğmuş da olduğuydu. Ve sonuçta hepimizin bildiği gibi, Aman’ın yaptığı hesapların bir faydası olmamış ve olaylar, Aman’ın tüm planının tersine dönmesi ve kendini darağacında bulmasıyla son bulmuştur.

Bu yazıyı 7 Adar tarihinde yazıyorum. Önümüzdeki Şabat günü okuyacağımız Tetsave peraşası, çoğu yılda Moşe Rabenu’nun vefatının [ve doğumunun] yıldönümünü işaretleyen bu tarih civarında okunur. Bu peraşanın bilinen bir özelliği de, Moşe Rabenu’nun doğumunu anlatan Şemot peraşasından itibaren, isminin hiç geçmediği ilk peraşa olmasıdır. Bunun gibi Moşe’nin ismini içermeyen birkaç peraşa daha vardır, ama Tora’nın son dört kitabı boyunca bu çok enderdir ve belirttiğim gibi bu özelliğe sahip olan ilk peraşa Tetsave’dir.

Baal Aturim (Rabi Yaakov ben Aşer) bunun, gelecek hafta okuyacağımız Ki Tisa peraşasında anlatılan Altın Buzağı olayıyla ilgili olduğu görüşündedir. Bu ağır günahın ardından Tanrı, tüm halkı imha etme planını Moşe’ye bildirmişti. Avraam, Yitshak ve Yaakov’a onların soyuyla ilgili verdiği açık sözleri olduğu doğruydu, ama bu vaatlerini pekâlâ sadece Moşe ve soyu yoluyla da yerine getirebilirdi.

Hayatı boyunca halka liderlik ve öğretmenlik etmiş olan Moşe Rabenu bu durum karşısında sessiz kalmayarak bu kez avukatlık rolüne büründü ve Tanrı’ya dua ederek şöyle dedi: “Yalvarıyorum! Bu halk büyük bir günah işledi. Kendilerine altın bir ilah yaptılar. Şimdi; eğer günahlarını bağışlarsan [çok iyi]. Yoksa, lütfen beni yazmış olduğun kitabından (misifreha) sil!” (Şemot 32:31-32).

Genel bir prensibe göre bir tsadikin bedduası, şarta bağlıysa bile ve bu şart yerine gelmediyse bile tutabilir. Bunun bir örneğini Moşe’nin “kendisi hakkındaki” sözlerinde görmekteyiz. Moşe, şarta bağlı da olsa isminin kitaptan silinmesinden bahsetmiş ve bu şart yerine gelmemesine rağmen bu konuda Tanrısal kararın çıkması sonucunda, ismi, tamamen olmasa da, Tora’nın bu kısmından, yani Tetsave peraşasından “silinmiş”, başka bir deyişle, ismine ilk kez bu peraşada yer verilmemiştir.

Bunun için neden özellikle Tetsave peraşası seçilmiştir? Yukarıda belirtildiği üzere, bu peraşa neredeyse her yıl, Moşe’nin ölüm yıldönümünü işaretleyen 7 Adar tarihi civarında okunur. Dolayısıyla isminin özellikle bu peraşada yer almamasının belli bir anlamı vardır.

Diğer bir açıklamayı da çağımızın en büyük hahamlarından Rabi Ovadya Yosef (z.ts.l.) yapmıştır. Buna göre Moşe’nin “beni… kitabından sil” şeklindeki sözleri farklı bir şekilde anlaşılabilir. İbranice “kitabından” anlamına gelen sözcük, “Misifreha” (מספרך) şeklindedir. Bu sözcük מספר-ך (misefer – haf) olarak ayrılabilir. Haf (ך) harfinin sayısal değeri 20’dir. Bu bakışla Moşe’nin sözleri “beni, yazmış olduğun 20. kitaptan sil” şeklinde anlaşılabilir. Ve Tetsave peraşası, Tora’nın 20. peraşasıdır.

Ancak bu açıklamaya bakıldığında, Moşe’nin, isminin yer almaması yönündeki Tanrısal karar doğrultusunda, bu kararın Tetsave peraşasında uygulanmasını istediği sonucu çıkmaktadır. Moşe neden isminin özellikle Tetsave peraşasında yer almamasını istemiştir?

Bu soruya bir cevap önermek için Şemot peraşasına geri dönmemiz gerekiyor. Orada Tanrı’nın Moşe’yi halkı çıkarmak üzere Mısır’a göndermesi anlatılmaktadır. Kaynaklarımıza göre Tanrı, tevazuuyla ünlü olan Moşe’yi ikna etmek için yedi gün boyunca onunla konuşmuş ve kendisini bu göreve layık görmeyen Moşe’nin bu konudaki tüm çekincelerine cevap vermişti. Artık öne sürecek tezi kalmayan Moşe, buna rağmen “Yalvarıyorum, lütfen [mesajını,] göndereceğin kişinin eliyle gönder” (Şemot 4:13) dedi. Başka bir deyişle Moşe bu görevin kendisinden daha uygun biri tarafından yapılmasını istiyordu. Ve aklındaki kişi de ağabeyi Aaron’du, çünkü Mısır’daki kölelik döneminde Yisrael halkının liderliğini, aynı zamanda Levi kabilesinin de başkanı olan Aaron yürütmekteydi. Aaron bir peygamberdi ve gerektiği zaman O’nun mesajını halka iletiyordu. Moşe, ağabeyinin bu konumuna rağmen, halkı Mısır’dan çıkarma görevinin kendisine verilmesinin Aaron’u gücendirebileceğinden endişe ediyordu. Bu yüzden “mesajını, şimdiye kadar kiminle gönderdiysen onunla, yani Aaron’la gönder” demekteydi.

Ancak bu noktada Tora, Tanrı’nın Moşe’ye öfkelendiğini kaydetmektedir: “İşte ağabeyin, Levi Aaron! Onun konuşmayı pekâlâ becerdiğini biliyorum. Ayrıca; seni karşılamak üzere çıkıyor ve seni gördüğünde kalpten sevinecek…” (Şemot 4:14). Tanrı burada da Moşe’nin endişesine cevap vermekteydi. Moşe’nin, Aaron’un gücenebileceğinden korkmasına yer yoktu; çünkü Aaron öyle biri değildi. Tanrı’nın emri üzerine Moşe’yi karşılamaya çıkacaktı ve küçük kardeşi bu görevi aldığı için kalpten, samimi, bir sevinç duyacaktı.

Tanrı’nın buradaki sözleri içinde bir vurgu dikkati çekmektedir: “Levi Aaron!”. Biz Aaron’u genellikle “Koen Aaron” olarak tanıyoruz, çünkü Aaron, daha sonraları, Mişkan ve Bet-Amikdaş’taki kutsal ibadetten sorumlu olacak olan Koenlerin başı olarak atanacaktı ve bundan böyle onun soyuna mensup olan herkes – gerekli şartları karşılayan tüm Koenler – bu ibadette rol alacaktı. Zaten Tetsave peraşasının ana konusu da Aaron ve oğullarının “Koenler” olarak seçilmeleridir. Bu bağlamda peraşa, Koenlerin ve özellikle de Koen Gadol’un (baş Koen) özel ibadet giysilerinin nasıl üretileceğini ayrıntılarıyla açıklamakta, ayrıca onların Koen olarak atanma töreninin nasıl gerçekleştirileceğini bildirmektedir. Ama Tanrı’nın Moşe’yle konuştuğu o aşamada Aaron henüz sadece bir “Levi”ydi. Ve Tanrı’nın Moşe’ye yönelik öfkesiyle bunu vurgulamasının bir amacı vardı. Raşi, Rabi Yose’nin Talmud’da (Zevahim 102a) aktarılan sözlerinden yaptığı alıntıyla bunu şöyle açıklar:

Koenlik payesi aslında Moşe’ye ve soyuna verilecekti. Ama Moşe, Tanrı’nın bu aşamada vermek istediği, halkı Mısır’dan çıkarma görevini sürekli olarak reddedip, kendisi yerine Aaron’un görevlendirilmesini isteyince, bu noktada Koenliği kaybetmiştir. Bundan kısa bir süre öncesine kadar Aaron Levi olarak kalacak ve Moşe de Koen olacaktı. Ama Tanrı’yı öfkelendirmesinin sonucunda Moşe cezalandırılmış, roller değişmiş ve şu anda “Levi” olan Aaron’un ileride Moşe’nin yerine “Koen” olmasına karar verilmiştir. İşte, Tetsave peraşası, Aaron’la ilgili bu kararın uygulandığı peraşadır.

Ama hikâye bununla sona ermiş değildir. Gelecek haftaki peraşada okuyacağımız üzere, Altın Buzağı günahında, Aaron’un, istemeden de olsa bir rolü olmuştur. Moşe Rabenu’nun Ekev peraşasında anlatacağı üzere, Aaron bu nedenle en ağır cezaya çarptırılmanın eşiğine gelmiş ve ancak Moşe Rabenu’nun duaları sayesinde kurtulduğu gibi, Koenlik de Aaron’da ve soyunda kalmıştır (bkz. Devarim 9:20)

Şimdi kendimizi Moşe’nin yerine koyalım. Acaba “En başta Koenliğin bana ait olması öngörülüyordu. Ne var ki cezalandırıldım ve Koenlik Aaron’a verildi. Ama şimdi de Aaron yanlış davrandı. Öyleyse Koenliğin tekrar bana verilmesi doğru olmaz mı?” şeklinde bir tez öne sürmeyi düşünmez miydik?

Ama “yeryüzündeki en alçakgönüllü insan” (Bamidbar 12:3) olan Moşe böyle yapmamıştır. Aksine, Aaron’un uğruna kendisini tamamen hiçe saymış ve onun cezalandırılmaması için Tanrı’ya yalvarmıştır. “Koenlik Aaron’a ait. Onda kalmalı. Koenliğin doğru adresi o.”

İşte, Aaron’un Koenliğe yükselişini ve bu görev çerçevesinde giyeceği görkemli giysilerin tarifini içeren Tetsave peraşasının Moşe Rabenu’dan hiç bahsetmemesinin – Moşe Rabenu’nun “isminin silinmesi” için özellikle bu peraşayı tercih etmesinin – bir sebebi bu olabilir. Konu ağabeyinin onuru ve onun Koen Gadol olarak bu yüksek mevkie yükselişi olduğu zaman Moşe kendisini sanki hiç yokmuş gibi bir duruma sokmuştur. Aaron’un manevi kariyerinin doruğuna yükseldiği peraşada, Moşe isimsizdir; spot ışıklarının, kendisi en ufak bir gölge yapmadan, bütünüyle Aaron’un üzerinde olduğundan emin olmak istemiştir.

İnsan öne çıkmaması ve sahneyi başkalarına bırakması gereken yeri ve zamanı iyi bilmeli ve buna göre hareket etmelidir. Moşe’nin isminin özellikle Tetsave peraşasından silinmesini istemesinden öğrenebileceğimiz bir ders budur.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page