Yaakov’un Sıkıntısı
top of page

Yaakov’un Sıkıntısı


Gerilim had safhadaydı. Yaakov yirmi iki yıl önce tek başına ayrıldığı baba evine, kalabalık ve varlıklı bir ailenin reisi olarak geri dönüyordu. Ama yirmi iki yıl önce oradan ayrılmasına sebep olan etkeni unutmuş değildi: Esav.

Babasının hayır duasını elinden aldığından bu yana geçen bunca zaman sonra Esav’ın tavrı acaba nasıl olacaktı? Gönderdiği ulakların raporu pek parlak değildi. Esav yanındaki dört yüz adamıyla Yaakov’u karşılamaya geliyordu. Yaakov işi şansa bırakmadı. Önden Esav’a çeşitli armağanlar gönderdi. İkinci olarak Tanrı’ya dua etti. Ve üçüncü olarak en kötü ihtimale, savaşa hazırlandı.

Pasuk şöyle demektedir: “Yaakov çok korktu ve içine sıkıntı düştü” (Bereşit 32:8). Raşi bu pasukta iki farklı şeyden bahsedildiğini söylemektedir: “Yaakov çok korktu” – öldürülebileceği için. “Ve içine sıkıntı düştü” – başkalarını öldürmek zorunda kalabileceği için.

Tanrı göstermesin, herhangi bir savaşta insan hayatı dünyanın en ucuz şeyi haline gelir. Karşınızdakinin iyi mi, kötü mü olduğunu bile bilmezsiniz. Hayatta kalabilmek için tek çare can almaktır. Nefsi müdafaa Yahudi kanununun da en temel kavramlarından biridir. “Aba leorgeha, aşkem leorgo – Seni öldürmeye geleni öldürmekte erken davran.” Bir insanın, kendisini öldürmeye gelen bir kişiyi ondan önce davranarak öldürmesi bir hak, hatta belki de bir görevdir. Öyleyse acaba Yaakov neden “başkalarını öldürmek zorunda kalabileceği için” sıkıntıya girmiştir?

Or A-Hayim (Rabi Hayim ben Atar; 1696-1743), Ree peraşasıyla ilgili açıklamalarında genel olarak adam öldürme konusuna değinir: Bir insan bir başkasını öldürdüğü zaman, bu olay onun kişiliğinde yıpratıcı, kötücül bir etki bırakır. Bir insanı öldürmek, bunu yapan kişiyi ebediyen değiştirir. Bu sadece kasıtlı olarak adam öldüren canilerle sınırlı değildir. Savaştan dönen kişilerin post travmatik savaş bunalımı durumlarına yol açan etkenlerden biri de budur. Kişi buna mecbur da olsa ve öldürdükleri kendisini öldürmeye gelmiş düşman askerleri de olsa, öldürme eyleminin ta kendisi onun karakterini sertleştirir, onu bir şekilde daha gaddar biri haline getirir.

İşte Yaakov’u sıkıntıya sokan buydu. Öldürülebileceği için korkuyordu. Ama aynı zamanda Esav’ı veya yanındaki dört yüz adamdan birini öldürmek zorunda kalabileceği fikri de onu son derece rahatsız ediyordu. Evet, bu örnekte, karşı taraftakilerin Yaakov’u ve ailesini kadın-çocuk demeden yok etme niyetini taşıdıkları varsayıldığında, karşısındakilerin masum insanlar olmadığı açıktı. Buna rağmen, her ne kadar nefsi müdafaa prensibi nedeniyle onları öldürme hakkı ve zorunluluğu var idiyse de, bunun kendi kişiliğinde sebep olabileceği sonuçlardan korkmaktaydı.

Ne yazık ki, hiçbirimiz istemesek de, yaşadığımız bölgede savaş ortamı, uzun veya kısa aralıklarla bize uğrayıp duruyor. Karşımızda bizi yok etmek isteyen düşman, saldırma ve öldürme fırsatını eline geçirdiği anda hiç tereddüt etmeden bunu yapıyor. Bunu önlemek, caydırmak veya sindirmek için biz de askeri operasyonlar düzenlemek zorunda kalıyoruz.

Yaakov’un evlatları olarak iki tane sorunumuz var: Her şeyden önce, saldıranların sivil halkı kendilerine kalkan etmeleri nedeniyle, ne kadar özen göstersek de bazen masum insanlar da ölebiliyor. İkincisi, bu durum bizim karakterimize de zarar veriyor. Belki de Golda Meir’in ünlü sözünü bu bakış eşliğinde daha iyi anlayabiliriz: “Barış geldiğinde, çocuklarımızı öldürdükleri için Arapları belki zaman içinde affedebiliriz. Ama bizi kendi çocuklarını öldürmek zorunda bıraktıkları için onları affetmemiz daha zor olacaktır.”

Hahamlarımız, Avraam, Yitshak ve Yaakov’un soyundan gelenlerin üç temel özelliği olduğunu öğretirler: Merhametlidirler, ar duyguları vardır ve iyilikseverdirler. Tora’nın rehberliğinde, Yisrael halkının hedefi, ahlaka, merhamete, sevgiye, şefkate dayalı bir toplum olmak, bu temel üzerinde ilerleyerek “tüm uluslar için ışık” olmaktır.

Ne gariptir ki, hem çocuklarımızı bu değerlere göre yetiştiriyor, hem de savaşa mecbur kaldığımız zamanlarda bile karşı tarafa en az zararı vermek için normalde başka hiçbir halkın almadığı tedbirlere başvuruyor olmamıza rağmen, dünyanın hakkımızdaki görüşü bunun tam aksi yönde. Ama güneş balçıkla sıvanmaz. Peygamberin dediği gibi:

“Sana karşı bilenecek hiçbir silah başarılı olmayacak ve seninle yargıda [boy ölçüşmeye] kalkan tüm dilleri haksız çıkaracaksın. Bu, A-Şem’in kullarının mirasıdır ve dürüstlükleri Ben’dendir – A-Şem’in Sözü” (Yeşayau 54:17).

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page