Hafızanın Tanrı inancıyla ilgisi var mı?
Bazı insanlar için inanç kolaylıkla gelir. Küçük yaşlardan itibaren Tanrı’ya inanırlar ve bu hayatları boyunca değişmez.
Ancak her zaman inançla mücadele edenler var. Geçmişte Tanrı'ya inanan ancak şimdi ciddi şüpheleri - soruları olan ve bu inancın onlardan kaçtığını görenler……
“BEN seni Mısır Ülkesi’nden - köle evinden - çıkarmış olan Tanrın Aşem’im” (Şemot 20:2)
On Emir'in ilkidir. Bize Tanrı'nın var olduğu bildirilmektedir. Eğer bir kişi Tanrı'ya inanmıyorsa, bu emir ona nasıl anlatılır? İman, insanın irade gücüyle elde edebileceği bir şey değildir.
Tora’da kullanılan tabir “aseret ha'devarim”dir; Yani onlar On Emir değil, On Sözdür. Üstelik bu ayette herhangi bir emir de bulunmuyor. “Yapmalısın” diye bir şey de yok. Çünkü bu bir başlangıçtır, Tanrı'nın kim olduğuna dair bir beyandır ve ilişkimizin çercevesidir.
Bu, inançla mücadele eden birine ne ifade eder?
“Credo” Latince “İnanıyorum” anlamına gelir. İbranice'de “Ani Maamin” deriz. İnanç her zaman mevcut kanıtların ötesine geçen temel bir güven tutumudur, ancak o olmadan hiçbir şey yapamayız.
Geleceğe inancımız olmasaydı çocuk sahibi olmayı tercih etmezdik. Evrenin anlaşılırlığına olan inancımız olmasaydı bilim yapmazdık. Yurttaşlarımıza olan inancımız olmasaydı özgür bir topluma sahip olamazdık.
İman etmeye istekli olmadan önce kanıt isteyen kişi, imanın her zaman risk içerdiğini anlamaz. Finansal kurumlara olan inancımız olmadan yatırım yapmayı bırakırız ve ekonomiler çöker.
Anahtar, Tora'nın anlattığı şekliyle inancın neyle ilgili olduğunu anlamaktır.
Genelde “İNANÇ” olarak tercüme edilen Tora’daki “EMUNA” kelimesi bu anlama gelmez. Bu, doğru olduğuna inandığınız bir şey anlamına gelen bilişsel bir özellik değildir.
Tamamen farklı bir söylem alanına aittir. Ahlaki bir niteliktir ve evlilikte olduğu gibi “SADAKAT – GÜVEN” anlamına gelir. Tora’da olan inanç bir aşkın hikayesidir.
Bazen Moşe’nin beş kitabında olduğu gibi bir ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişki gibi anlatılır. Bazen Peygamberlik literatüründe, bir koca ile çoğunlukla sadakatsiz bir eş arasındaki aşk olarak tasavvur edilir.
İşte bu nedenle Kutsal Kitap, Tanrı hakkındaki şeyleri mantıksal veya felsefi olarak nasıl kanıtlayabileceğimize odaklanmaz. Defalarca tekrarlanan odak noktası, bir ilişkiyi ve çerçeveyi nasıl geliştirebileceğimizdir.
Bunun merkezinde hafızayı nasıl geliştirebileceğimiz yer alıyor. Bize "Mısır'dan ayrıldığınız günü hayatınızın tüm günleri boyunca hatırlayın" deniyor. (Devarim 16:3)
Peki deneyimlemediğimiz bir şeyi nasıl hatırlarız? KONUŞMA - RİTÜEL ve HAYAL ETME yoluyla.
Şema'da her gün Tanrı'nın bizi Mısır'dan çıkardığı ayetini okuruz. Pesah'ta kendimizi hikayeyi yeniden anlatmaya ve olanları hayal etmeye - kendimizi "Mısır'dan ayrılmış gibi" görmeye odaklarız. Bu tarihle değil bellekle ilgilidir.
Devarim 4:10 bize Sina Dağı'nda Tanrı'nın huzurunda durduğumuz günü asla unutmamamız gerektiğini söylüyor. Teknik olarak bunu unutamayız çünkü bunu kişisel olarak hiç yaşamadık!
Dolayısıyla geriye tek bir seçenek kalıyor; onu hayal etmeliyiz, onun hakkında düşünmeliyiz, bunun hakkında konuşmalıyız, onu dünyaya ve hemcinslerimize yönelimimizi şekillendiren bir anı haline getirmeliyiz.
İman yaşayarak anlaşılır ve yaparak kanıtlanır. İlahi Varlık'la dua ve ritüelde, hikaye (Haggadah) ve şarkıda karşılaşırız. İman, bizi Tanrı'ya ve O'nun aracılığıyla insanlığa bağlayan sadakat ve güven bağıdır.
İnanç krizi yaşayanların anlamakta zorlandığı şey inancın şüpheyi kabul edip yine de “risk alacağını” söyleyebilme yeteneğidir. Hatırası mübarek olsun Rabi Sacks’ın ifade ettiği gibi; “dürüst şüphe, sahtekâr inançtan daha güçlü olabilir”.
Yüce Tanrı sizden anlamadığınız bir şey yapmanızı istiyor; görerek değil imanla yürümeyi öğretiyor ve anlayışınızın ötesindeki şeyleri korumanızı istiyor.
"İnanç, merdivenin tamamını göremediğinizde bile ilk adımı atmaktır."
Sevgilerimle - Shabat Shalom
Rabi. Yishak BİLMAN (z”l) & Moşe PASENSYA
Kommentare