Yaşamak Şakaya Gelmez!
top of page

Yaşamak Şakaya Gelmez!







Geçen sefer, sizlerle geçen yazılı sohpetimde, eski kitaplarımı karıştırmaktan, onları tekrar okumayı sevdığimden bahsetmiştim. Geçen hafta yine eski kitaplarımı karıştırırken, bu sefer karşıma Nazım Hikmet ve o çok sevdiğim şiiri çıkıverdi ve bir anda yaşadığım mekan şiirin dizeleri ile doluverdi.



Şiiri, tekrar okuduğumda her sefer okuduğumda olduğu gibi yine çok etkiledim.

Her satırında kendimden bir duygu parçası bulduğum şiirde, işte dedim kendime okumak böyle bir şey, hiç tanımadığın aynı dönemde bile yaşamadığın bir kişi ile kelimelerde ve cümlelerde kesişmek ve dizeleri okurken ‘Hah işte tam böyle’ demek!



Şiiri, daha önce defalarca okumama rağmen dikatimi çekmeyen nokta, bu sefer dikkatimi çekmişti, şiirin ilk bölüm dizeleri 1947’de ikinci bölüm dizeleri ise 1948 yılında yazılmıştı.

Yani farklı zamanların yansıttığı farklı duygular idi kaleme yansıyan…



Şiirin geniş kitlelere hitap ederek pek çok kişiyi etkilemesinin bana göre ortak bir nedeni vardı. Sebebi, benim görüşüme göre; Nazım’ın şiirde değindiği noktaların aslında insan hayatının çeşitli dönemlerinde hissetiği duygular olması, ve bizler büyüdükçe bu duyguları içimizde taşıyıp, olgunlaştırıp hayatımıza taşıyoruz, aslında veya yansıtıyoruz diyelim, ama taşıdığımız o duygular genelde yazılı kayıt tutmadığımız için anlık hissedişler olmaktan öteye gidemiyor. Umutulup gidiyor.



Ama ‘Yazar-Şair’ dediğimiz kişi ne yapıyor? Bütün insani duyguları, hatta olayları kayıt altına alıyor, ve biz de herhangi bir şiiri veya romanı okuduğumuzda “Hah tam işte böyle hissetmiştim” duygusunu yaşıyoruz ve o nedendendir ki bazen bir şiir dizesi veya bir şarkı sözü ya da okuduğumuzun romandaki hikaye duygularımızın taşıvermesine neden olabiliyor.


Fazla söze gerek yok, gelin tekrar Nazım’ın bu evrensel şiirini okuyalım ve hayatlarımızı şöyle bir gözden geçirelim, neden derseniz, bence de ‘Yaşamak Şakaya Gelmez’…

Hepinize sevgiler…



Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yanı ağır bastığından.

1947

2

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan,

bir daha kalkmamak ihtimali de var.

Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz

en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,

diyelim ki, cephedeyiz.

Daha orda ilk hücumda, daha o gün

yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla

yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım

hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

3

Bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya

"Yaşadım" diyebilmen için...




















Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page