Yazmak, bir nevi düşünceleri kağıda damıtmak….
top of page

Yazmak, bir nevi düşünceleri kağıda damıtmak….







Beden hareketlerimizi isteğimize bağlı durdurabiliriz; ama en zoru hatta imkansızı düşüncelerimizi durdurmaktır. Zincirler, hapishaneler, kilitli duvarlar hiçbir şey ama hiç birşey düşünme eylemini durduramaz…



Bu köşedeki yazılarıma ‘Düşünceler’ adını vermek istemiştim, sebebine gelince, insanoğlunun maddesel bedeninin ötesinde, aslında düşüncelerinden var olduğu kanısındayım. Bedenimiz, bu dünyadaki, elle tutulan maddeden oluşan kılıfımız, bedenimiz ile dış dünyaya kendimizi anlatmak için, çeşitli giysiler giyer, süslenir, saçlarımızı modaya uygun yaptırır, makyajımızı yapar dış dünyaya hazırlarız kendimizi. Bütün bu gayret ve amaç benliğimizi, kim olduğumuzu dış dünyaya bizi en iyi ifade eden şekilde anlatmaktır ve tabii bir de geride bekleyen düşüncelerimiz vardır. Düşünceler sadece kişiye aittir. Düşüncelerimizin sadece istediğimiz bölümünü dış dünya ile paylaşır geri kalanın büyük bir bölümü kişiye ait özel bölümde yaşadığımız sürece saklı tutar ve bu gezegendeki görevimiz tamamlanınca bedenimiz ile birlikte sonsuzluğa uğurlanır.



Düşüncelerimizin yüzde kaçını dış dünya ile paylaşırız, yüzde kaçını kendimize saklarız?


Pek tabbi bir çok nedenden ötürü tüm düşüncelerimizi dış dünya ile paylaşmak pek mümkün olmaz, karşımızdakini incitmekten kaçınmamız, yaşadığımız sosyal topluma ters düşme kaygısı, veya üstünde yaşadığımız toprakların siyasi görüşüne karşı bir düşüncede olmanın getireceği olumsuz durumlar gibi nedenlerle düşüncelerimizi kendimize saklar, ve sohpet ederken etliye sütlüye dokunmayacak konuları tercih ederek konuşmalarımızı belli sınırlar içinde sürdürürüz ve konuşmalar uçar gider.



Ama yazılanlar baki kalır, ve yazarların yazdıklarından bize aktardıkları düşünceleri, aktardıkları kadarını okur, bize aktardıkları kadarını diyorum çünkü yazarlar dahi kendi düşüncelerine kendi sansürlerini koyuyorlardır mutlaka, ve bizler de yazarların bize aktardıkları kadarını okur, benliğimize aktarır, sindirir, kendi görüşlerimizle harmanlayarak hayat görüşümüzü oluşururken, bir yandan da geçmişimizi, yaşadığımız anı ve geleceğe ait hayat resmimizi çizeriz.



Yazarlar, yani düşüncelerini kağıda aktaranların biz okuyucular üstünde emeği çoktur, hele ki kalemi cesur yazarı okumanın tadına doyum olmaz, ve yazarlardan bize aktarılan okuduğumuz o düşüncelerdir bizi biz yapan, atalarımızı anlamamızı sağlayan, yaşadığımız anın farkına varmamızı sağlayan ve geleceğimize yön veren tüm okuduklarımızdır, yani kısaca kağıda aktarılan düşüncelerdir bizleri biz yapan…



Geçen hafta Teksas’da bir ilkokulda genç bir adamın açtığı ateş sonucu ondokuz minik öğrenci ve iki öğretmen hayatını kaybetti.

Hastalıklı bir düşüncenin sonucunda gerçekleşen bir olay, böylesi olayları duyduğumda kızgınlık duygusu ötesinde, elimde olmadan şu soru geliyor aklıma; “Bu eylemi yapan genç adam kimbilir nasıl bir ortamda yetişti ki böylesine korkunç bir düşünce yapısına sahip oldu?”

Düşünmek istemsiz bir eylem ama sağlıklı ve güzel şeyler düşünerek hayata geçirmek istemli bir eylem, o nedenle beden eğitimi kadar düşünceleri de eğitmek ehlileştirmek için kendi üzerimizde çalışmak, ‘Bu dünyadaki görevim nedir?’ sorusunu kendimize sorarken, aslında en önemlisi yetişecek çocuklarımızı; ama sadece kendi çocuklarımızı değil tüm çocuklarımızı temiz, parlak ve güzel düşüncelere sahip olmaları için eğitmek ve eğitimlerine yardımcı olmak asıl görevimiz olmalı, benim düşünceme göre bu dünyayı güzelleştirecek olan politikalar ve politikacılar değildir, dünyayı, berrak ve temiz zihinlere ve düşüncelere sahip çocuklar güzelleştirecektir.…

Hamiş: Biliyor muydunuz, bedenimizin yaşam fonsksyonları sonaerse dahi, sonraki on dakika kadar hala düşünmeye devam ediyormuşuz, Mart ayında, doktorlar, bir Kanada yoğun bakım ünitesinde, dört kişiyi gözlemledi. Bir kişi yaşam destek makineleri kapatıldıktan sonra 10 dakikaya kadar kalıcı beyin faaliyetine devam etti fakat, diğer üç hastanın bu faaliyeti sergileyemediklerini, ortaya çıkardılar. Doktorlar, hastanın klinik olarak öldüğünü ilan ettikten 10 dakika daha fazla bir süre sonra tıpkı uyuduğumuzda olduğu gibi, beyin dalgaları oluşmaya devam ettiğini yani kısaca düşünmeye devam ettiğini söyledi.

Sevgi dolu düşüncelerle sahip olmamız dileği ile,

Montreal’den sevgiler…

Rahel-Çela Behar
















Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page