YARI ŞAKA YARI CİDDİ BÜTÜN KILLILAR BU TARAFAAA!!
- TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ התאחדות יוצאי תורכיה
.jpg/v1/fill/w_320,h_320/file.jpg)
- 29 dakika önce
- 4 dakikada okunur

YARI ŞAKA YARI CİDDİ
(Bu başlık altındaki yazılar yaklaşık 2000-2005 yılları arasında İsrail'deki Türkiye'liler Birliği'nin tarihi Bülten gazetesinde yayınlanmıştır.)
BÜTÜN KILLILAR BU TARAFAAA!!
Bundan 1-2 ay önce bir alışveriş merkezinin girişinde, güvenlik görevlisinin kontrolundan geçmiştim. ’Silâhın var mı?’ diye sordu. İşini ciddi yapıyordu adam. Üzerimde saklı bombayı bulabilmek için elleriyle her tarafımı yokladı, çantamı karıştırdı. O üzerimi ararken, kendi kendime ’ben herhalde hiçbir zaman böyle bir görev yapmak istemezdim’ demiştim.
Hatırlayacaksanız, geçmişte sizlere, arada bir gönüllü polis olarak vazife aldığımı anlatmıştım. Bir akşam bizim kesimdeki gönüllülerden sorumlu Doron telefon etti. Beni, iki gün sonra Park Hayarkon’da kurulacak ‘yemek festivali’nin güvenliği için göreve çağırıyor. Kırar mıyım Doron’u?
Kararlaştırılan akşamüzeri, sarı fosforlu polis vestimi giyip Park Hayarkon’a gittim.
Yemek festivali için parkın bir kısmının etrafını çitler ve barikatlarla kapatmışlar. Şehirdeki tanınmış lokantalar reklâm gayesiyle orada ucuza satış noktaları kurmuşlar. Lokantada, oturarak ve iyi bir servis alarak yediğin yemeği, festivalde ayaküstü ama yarı fiyatına yiyebileceksin. İsrail’in her bucağından insan selleri oraya akıyor. On binlerce arabalık park yerleri nerede ise dolmuş. Yemek kokuları etrafı sarmış, ızgara dumanları göklere yükseliyor. Her stantdaki sağır edici müzik bir diğerinkine karışıyor.
Yolda rastladığım yine bizden 3-4 gönüllü polis ile birlikte, önceden kararlaştırılan buluşma noktasına vardım. Oradaki polisler bizi çölde serin bir su kaynağı bulmuş gibi sevinçle karşıladılar: ‘Ohh iyi ki çabuk geldiniz, giriş noktalarındaki sivil güvenlik görevlileri bu işin altından kalkamayacaklar, acele yardıma ihtiyaçları var!!’.
Ben başıma gelebilecekleri idrak etmeye başlamakla beraber, o safhada hala soğukkanlılığımı muhafaza etmeye devam ettim.
Sorumlu polis, bakışlarını benim tarafa doğrultarak ‘sen, sen ve sen - benimle gelin’ dedi. Parkın belki 10 değişik giriş noktası varken, bizi aldı esas büyük giriş kapısına götürdü.
Giriş noktasında, sırada bekleyenleri düzene sokmak için parmaklıklı portatif barikatlardan bir huni oluşturulmuş. Polisler sıranın başında bekleyenleri 15’er 15’er içeri doğru bırakıyorlar. Girenler, 4 güvenlik memurunun önüne geliyor (ikisi erkek- erkekleri kontrol için-, ikisi kadın- kadınlar için). Üzeri arananlar festival alanına geçebiliyorlar.
Bizi oraya getiren polis ‘güvenlik memurlarına kontrol için yardım edeceksiniz’ diyerek vazifemizi özetledi. Bu işi nasıl yapacağımızı göstermek için de önümde durdu (şansa bak!), elleriyle göbeğimi, belimi, affedersiniz popomu, yine affedersiniz apış aramı, taa ayakkabılarıma kadar bütün bacaklarımı aradı. ‘İskonto yok, istisnasız herkesi böyle titizlikle kontrol edeceksiniz, çantalar didik didik edilecek, bir terörist sızarsa yandık!!’.
Şöyle bir bakıyorum, giriş noktasından geriye belki üç kilometrelik yılan gibi bir sıra uzuyor. Ne yalan söyleyeyim, üzerime bir hüzün çöktü. Kendi kendime ‘ben mutlaka rüya görüyorum!’ diyorum. Beni buradan kurtaracak bir ümit ışığı bekliyorum, ama nafile!!.
Beni erkek kontrolörlerden birinin yanına yerleştirdiler.
Polisler ilk grup ziyaretçiyi bize doğru saldılar. Haydi Bismillah çekip önüme ilk gelen adamı kafakola aldım. Yukarıdan başlayarak ayaklarına doğru iniyorum. Yahu neresini yakalasam avucuma bir şeyler geliyor. Ben sordukça adam bana izahat
veriyor: ‘polis bey o cüzdan, o çakmak, bu fotoğraf makinesi...’. ‘Tamam tamam geç’diyorum. Bir tane daha geliyor, dev gibi şişman bir adam. Elimi neresine atsam etler fışkırıyor. Adam ter içinde, leş gibi kokuyor. Belini kucaklıyorum, aman o dimdik sert şey de ne? Adam ‘o tabanca, tabanca, işte lisansım da burada’ diyor. Ohh rahatlıyorum! ‘Çabuk geç, çabuk!
Hop! o kargaşalıkta karşıma bir kadın geliyor. ‘Yok yok yanlış, sen yandaki kadın kontrolöre geçeceksin’ diyorum ona. Ben erkek uzmanıyım!
Polisler yeni bir 15 kişi daha yolluyorlar bizim tarafa. Elinde bebeğini taşıyan bir adamı kontrol ediyorum, sonra bebekten bir yanak alıyorum. Neeext!
Belli ki cok uzun bir jogging koşusundan sonra orada karnını doyurmaya gelmiş şıpır şıpır terliyen bir adam dikiliyor karşıma. Aman Allahım ben bu adamı nasıl elleyeceğim?!.
Polisler bizim tarafa bağırıyorlar ‘arkadaşlar daha çabuk, daha çabuk’. Bakıyorum sırada belki binlerce ziyaretçi bekliyor, saat daha akşam sekiz, bütün Tel-Aviv oraya akıyor.
Sırada saatlerce aç aç bekleyen halk, haklı olarak artık dayanamayıp bizim tarafa doğru bağırıp küfretmeye başlıyor. Polisler de bize yükleniyor ‘daha çabuk olun, daha çabuk olun !!’. Sıradaki insanları zaptetmek iyice güçleştiği için, bir öncekiler daha bitmeden 15 kişi daha salıyorlar bizim tarafa.
Ben çömele kalka bir hal oldum. Kontrol ettiğim 500’üncü kişiden sonra artık bacaklarım titriyor, ayakta zor duruyorum. Yahu ben jimnastik yapmamayı bilinçli olarak seçmiş bir insanım, benim vucudum kaldırmaz böyle ani aşırı gayretleri!!.
Ellerimi habire milletin çantalarına daldırıyorum. İçlerinde yemek artıklarından kirli çamaşırlara kadar her şey var!.
Belki biraz benim kuruntum ama, bazı adamlar kontrol esnasında bana tebessüm mü ediyorlar yoksa?!!. Hele, şortla olduğunu fark etmeyip aceleden yanlışlıkla bacaklarını kontrol ettiğim maymun gibi kıllı adam, size yemin edebilirim ki sonra kenarda bekleyip bana göz kırpıyor !!. Eğer daha devam ederse tabancamı çekip vuracağım bu namussuzu! Allahtan, benden iş çıkaramayacağını anlayıp yok oluyor.
Saat gece 11 olmuş millet hala akın akın geliyor. Arkamdaki panayır alanına bir göz atıyorum. Bir adam ayakta durmuş, plastik tabağındaki koca bifteği ağzıyla parçalamağa çalışıyor, diğer elinde bir şarap bardağı! Sanki Fellini’nin filminden sürrealist bir sahne!. ‘Oha, yarasın’ diyorum içimden.
Gece saat onbir buçukta bitkin olarak artık gözlerimin karardığını hissediyorum. Oradaki sorumlu polise ‘benden bu kadar, eve gidiyorum’ deyip ayrılıyorum oradan. Yürüyemediğim için arabama kadar olan bir kilometrelik mesafeyi yerde emekleyerek katediyorum.
Evde, sabaha kadar kâbuslu rüyalar gördüm:
On binlerce kişinin toplandığı bir arazide, oradaki insan kitlesine mikrofonla avazım çıktığı kadar ‘bütün kıllılar bu tarafaaaa’ diye bağırıyorum!!!
Moşe MİTRANİ
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?






Yorumlar