Merhaba sevgili okuyucularım.Çook uzun bir zaman diliminin ardından nihayet masa başı yaptım.Bu dönemde neler yaşadığımı uzun uzun anlatarak sıkmak istemiyorum.Hepimizin bildiği üzere, zaten memleket olarak keyfimiz pek yerinde değil.Bunun yanı sıra kişisel olarak da pek keyifli olduğum söylenemez. Sabır ve inançla sıkıntıları yeneceğimize inanmak istiyorum.
Bu arada torunlar hızla büyüyorlar.Büyük torunum Guy David bu sene liseli oluyor.Upuzun boylu,kibar ve kalın sesli bir delikanlı oldu.Kızlar Maya ve Sary ise bu yıl 8.sınıfı okuyacaklar. Uzun saçları,incecik bedenleriyle ikisi de geleceğin çarpıcı güzellikte olmaya namzet iki genç kızı olma yolundalar.
Size geçtiğimiz hafta yaşadığım bir deneyimi anlatnak istiyorum.Geçen hafta küçük oğlum ,eşimle beni Israel Ulusal Kütüphanesine götürdü.Israel National Library yeni ve çağdaş yüzüyle olağanüstü bir duruma getirilmiş.Girişteki ana bölümde kilitli camekanlar içinde yüzlerce yıllık nadir kitaplar el değmeden sadece sergilenmek amacyla teşhir ediliyorlar.
Okuyucuya ayrılan büyük salonda elinize alıp okuyacağınız yüzlerce kitap var. Bunlar özellikle edebiyat ve tarih alanında araştırma yapabilecekler için ideal bir yer. Boydan boya sıralanmış masa ve sandalyelere oturarak kesif bir sessizlik içinde araştırmalara dalıp,vaktin nasıl geçtiğini anlamazsınız bile...
Dış salonda duran bir bilgisayara tıkladığınız zaman eğer istediğiniz yazarın adını yazarsanız ekranda yazarın adı ve yayınlanan kitabı beliriyor.Mesela oğlum oraya benim adımı yazınca yayınlanmış üç kitabımın ve 4 müzik cd mizin adları ve resimleri çıktı.Aynı şekilde oğlumun basılmış üç kitabı da ekranda belirdi.
Yeni düzenlenmiş dijital sisteme göre,Robotika adlı bölüme gidip,metrelerce uzunluk ve genişlikteki demir sandıklardan oluşan bir konstruksiyon var. İstediğiniz kitap robotun vinç biçimindeki koluyla yerinden çıkartılıyor.Sandıkların içi tamamen oksijensiz. Böylece kitapların hiç bir okside olup bozulmuyor.İstediğiniz kitaba hiç bozulmamış bir biçimde ulaşabiliyorsunuz.
Kitaplıkan cıkınca oğlumun Öğretim üyesi olduğu İbrani Üniversitesine gidiyoruz.Büyuk oğlumun İsraele aliya yapmasının ardından tam 28 yıl geçmiş.Universita Ha İvritin kapısından içeri girerken geçmiş günleri anıp hem duygulanıyorum, hem de yılların su gibi akıp gitmesine şaşıyorum.18 yaşındaki oğlum artık 46 yaşında.Onunla yemek yediğimiz Frank Sinatra binası yerli yerinde.Het Sinagogu,sınıflar hep aynı. Sanki zaman tüneline girmiş gibiyim.
Sınıfa giriyoruz, dikkat çekmemek için en arka sıraya oturuyoruz.Bir zamanlar akademisyen olma hayalleri kuran ben, şimdi oğlumun öğrencileriyle birlikte oturup onu sevgiyle izliyorum. Dersin konusu, cumhuriyet döneminde darbeler tarihi ve siyasal çehrenin değişmesi.Anlatılan her şeyi anlıyorum,cünkü bütün bu anlatılanlar Türkiyede birebir yaşadığım anıların ta kendisi. Olaylar gözlerimin önünden bir bir akıyor.Ders tam birbuçuk saat devam ediyor.Oğlum durmadan anlatarak ve dersini görsellerle birleştirerek anlatıyor.
Anne olmak harika bir duygu.Oğlumla geçirdiğim şu bir kaç saat içinde, zaman ve mekan anlamını yitirmiş,özlemlediğim bir atmosfer içinde mutlu ve kaygısız hissediyorum.Büyük oğlumla konuşup orada onun öğrencilik yıllarında yaşadığımız günleri yad ediyoruz.
Geçen hafta yaşadığımız o gün tam benim meşrebime göre bir gündü.Dönüşte içime hüzün çötü.O gün tamamen felekten çalınmış bir gündü.Bütün yıl sıkıntılı geçen zamanlardan sonra,bu gün benim için hazırlanmış bir kültür ve gurur yumağıydı.
Sevgili okuyucularım,sizlerle yeniden buluşmak bana iyi geldi. Bu satırlardan sonra yeniden sağlık ve esenlikle buluşmayı dilerken sevgiyle kalın
Comentários