Tel Baruh plajı ve Yörükali….
top of page

Tel Baruh plajı ve Yörükali….





Bu kış İsrael’de çok soğuk geçti, hatta son yüz yılın en soğuk mart ayının yaşandığı söylenmekte. Bu ülkede evlerin içi dışardan daha da soğuk… Çünkü genelde evler sonu gelmez yaz mevsimlerine göre tasarlanıyor, ısınma da klimalarla sağlanınca çözüm battaniyelere sarılmak.


Geçen yaz Kanada’dan bir arkadaşımla konuşuyordum; “Burası kırk derece, sıcaktan bunalıyoruz” deyince “klima çalıştırmıyor musunuz?” diye sorduğumda; “bu ülkede klima yok ki…” yanıtına çok şaşırmıştım. Ne denli ileri olursa olsun her ülkenin koşulları farklı.


Neyse 2 Nisan günü havalar ısındı, bütün Tel Aviv sahillere taşındı. Derler ya; iğne atsanız yere düşmez kabilinden bir kalabalık. Aileler, genç kızlar, çocuklar… Ne de çok bebek, hepsi de tatlı mı tatlı, herkes mesafeli oturuyor, kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Matkot oyunu eskisi kadar revaçta değil galiba. Deniz dümdüz, yağ gibi bu nedenle sörf yapanlar ortada yoklar. Herkes kanolara merak salmış.


Ben de denizden uzun süredir çıkmayan bir grup genç kızdan cesaret bulup kendimi denize attım. Atmamla üç kulaç atıp çıkmam bir oldu. Buzzzzz. “Nisan başında denize girdim” 😊) diyebilmek çocukça bir övünç kaynağı da olsa beni mutlu ediyor.


On bir canın teröre kurban edildiği kâbus gibi günler geçirdik. Bu ülkede yaşayınca acıları kalbinde hissediyorsun. Bu coğrafyanın gerçeği deyip geçemiyorsun. Ancak bu ülkede yaşamayanların anlayamayacağı diğer bir ruh hali de bunca pahalılığa, terör belasına- bir dostumun Facebook postunda sıraladığı pek çok olumsuzluğa rağmen- MUTLU olmamız. Hem de dünya sıralamasında en MUTLU ÜLKELERDEN biri olmamız.


Sayısız yeşil parklar, çepeçevre düzenlenmiş plajlar, mutlu bebeler ve özgürlük…İsraelli bir stand up sanatçısı; Oscar töreninde Will Smith’in eşiyle alay eden komedyen Chris Rock’a yumruk attığı olayla ilgili olarak “bu tür bir durum İsrael’de gerçekleşseydi ya karşı bir şaka ile geçiştirilir ya da alınganlık gösteren salonu terk ederdi. Mizah şu veya bu sebeple sınırlandırılamaz” dedi. Söze şiddet ile karşı verilmesi kabul edilemez…İsrael’de nice devlet başkanı, başbakan ve ülkenin ileri gelenleriye gırgır geçilmekte (Eretz Nehederet propramı bir örnektir) ve bu durum anlayışla karşılanmakta, alay edene hakaret davaları açılmamakta, hapse atılmamaktadır…


Biz yine evimize beş dakika mesafede olan Tel Baruh plajına dönelim. Küçücük bebeler tek başına suya giriyor, çıkıyor ne karışan var ne de “aman dikkat” diye endişelenen… Anılarımda çok eskilere gittim.


Büyükada’dayız. Annemin arkadaşları arasında, Çınar Meydanı’ndan çarşıya giden yolda oturan Efimia adlı, şişmanca bir hanım vardı. Annem Rumcayı bilirdi. Hep birlikte arabalarla (faytonlara araba derdik) Yörükali Plajı’na gidilir, o billur gibi sulara girilir, evden getirilen yemekler ikram edilir, pek güneşe çıkılmaz, gölgede sohbetler edilirdi.


Henüz yüzme bilmiyordum. Bir gün Efimia’nın beni suya alıştırmak için yaka paça denize soktuğunu ve attığım çığlıkları hala anımsıyorum. Her halde beş yaşındaydım ve kâbus gibi geçirdiğim o anlar hafızamdan uzun yıllar silinmedi.


Çok farklı bir çağın insanlarıyız, Bu ve benzer anılarıma yakında Adalı Yayınları tarafından yayınlanacak “Küçüklüğümün Büyükadası” adlı kitabımda yer verdim. Sevgiyle kalın!...



Yörkali Plajının 60 yıl önceki durumu. İskelede, yanaşacak vapuru ve denize atılacak delikli 2.5 kuruşları beklerdik. (1956)







Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page