Struma ve Salvator Gemisi yolcularının karaya çıkmalarına niye izin verilmedi?
top of page

Struma ve Salvator Gemisi yolcularının karaya çıkmalarına niye izin verilmedi?





Önceki köşe yazımda, “The Independent”ın Türkçe yayınında siyasal analist Dr. Gökhan Çınkara’nın benimle, “Türkiye Üzerinden Yasa Dışı Göç” adlı kitabımla ilgili gerçekleştirdiği ve henüz yayınlanmayan bir söyleşide Prof. Dr. Çağrı Erhan’ın 20.02.2022 tarihli Türkiye Gazetesi’nde yer alan bir makalesine değinmiştim.

Struma yolcuları neden karaya çıkartılmadı?” başlıklı incelemede, Prof. Erhan; Türkiye’de her yıl anısına anma töreni düzenlenen Struma faciası yola çıkarak, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’nin Yahudilere kapılarını açıp açmadığı sorununu irdelemektedir.

Salvador gemisi ve Struma gemisi yolcularının karaya çıkmalarına izin verilmediği için Struma’da 100’ü çocuk 763 Yahudi mülteci ve mürettebattan on kişi, Salvator gemisinin de 352 yolcusundan 219’u boğularak yaşamlarını yitirdiler.

Bu mültecilerin karaya çıkmalarına niye izin verilmemişti? İzin verilseydi hiç şüphe yok ki Struma Sovyet denizaltısından kasıtlı veya kasıtsız atılan torpile hedef olup batmayacak, Salvador yolcuları da Silivri açıklarında boğularak ölmeyeceklerdi.

Prof. Dr. Çağrı Erhan şu soruları yöneltmekte ve cevap aramaktadır: Türkiye İkinci Dünya Savaşı sırasında soykırımdan kaçan Yahudilere kucak açmamış mıydı? Türkiye Nazi mezaliminden kurtulmak isteyenler için “güvenli bir sığınak” olmamış mıydı?

Mültecilerin karaya çıkmalarına niye izin verilmemiş olmasının cevabı arşivlerde saklıdır.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün imzasını taşıyan 1947 tarihli 6067 sayılı Bakanlar Kurulu kararında; “Türkiye’ye gelecek yabancı Yahudiler hakkında alınacak tedbirlere dair olan 30/1/1941 tarihli ve 2/15132 sayılı kararın kaldırılması” kararlaştırılmaktadır.

Prof. Dr. Çağrı Erhan’dan alıntılıyorum: “Bu kararı okuyunca ne anlarsınız? Demek ki, 1941’de yabancı uyruklu Yahudilerle ilgili alınan bir karar varmış ve bu karar 1947’de yeni bir kararla kaldırılmış. Söz konusu kararın neden kaldırıldığını anlayabilmeniz için evvela metni okumanız lazım gelir. Ama burada bir sürpriz sizi bekliyor. 1947 tarihli kararı devlet arşivlerinin internet sitesinden kolayca bulduğunuz gibi, 1941 tarihli olanı da bulabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Hayret verici ama 81 yıl önce çıkarılmış olmasına rağmen 2/15132 sayılı Bakanlar Kurulu kararı hâlen gizli. Tıpkı 29 Ağustos 1938 tarihli ve 2 / 9498 sayılı, Yahudilerin ülkeye girişlerine ilk kısıtlamayı getiren kararnamenin gizli olduğu gibi.”

Devlet arşivlerinin dışından bu gizli kararnameye ulaşılma öyküsü ise son derece ilginç. Türkiye’de Yahudi Ajansı’nın temsilciliğini yapmış olan Haim Barlas 1970’te İsrael’de yayınlanan bir kitabında gizli kararnamenin tam metnine yer veriyor.

Haim Barlas’ın çabaları ve Struma faciasının yarattığı menfi hava sonucunda 30 Ocak 1941’de Bakanlar Kurulu kararıyla geçit-transit vizesi yasağı yumuşatılmıştı. Yumuşatılan 1941 tarihli Bakanlar Kurulu kararının Haim Barlas’ın elinde olması son derece doğal. Şubat 1941’de yürürlüğe konan 2/15132 no.lu bu yeni kararnameyle daha sonra gidecekleri ülkenin vizesi olması ve 15 gün içinde Türkiye’yi terk etmek koşuluyla haftada yaklaşık 50 geçiş vizesi verilecekti. (Y. Barokas, Türkiye Üzerinden Yasadışı Göç, sh.56).

Her ne kadar bu iki kararname üzerindeki gizlilik kaydı sürse de, Türkiye Cumhuriyeti devletinden aldığı maddi destekle, “Turkey and Holocaust” adlı bir kitap yazan Standford Shaw’ın Haim Barlas’tan aktardığı kadarıyla kararnamenin üçüncü maddesi şöyledir:

“Türkiye’deki bakanlıklar ya da kurumlarda istihdamına ihtiyaç duyulan ya da uygun resmî makamlarca, ticari ve ekonomik fayda sağlayacağına kanaat getirilen… giriş vizesi sağlanması yönünde özel izin için… müracaat edebilir.”

Prof. Dr. Çağrı Erhan şu sonuca ulaşıyor: “Dolaylı yoldan okuyabilsek de bu kararnamede yazanlar Salvador ve Struma’daki mültecilerin İstanbul’a ayak basmalarına neden izin verilmediğini ortaya koyuyor. Devlet almış olduğu kararlarla ‘Yahudi ırkından’ yabancıların ülkeye girişini yasaklamış. İki yasak kararnamesinin ilki savaş başlamadan tam bir yıl önceye uzanıyor. İlkinin güncellenmiş hâli olan 2/15132 sayılı kararname ise savaşın patlak vermesinden 1,5 yıl sonra çıkarılmış.”

Bu durumda; gerçek gün yüzüne çıktığına göre,

  • söz konusu iki kararname üzerinde artık pek bir anlamı kalmayan gizlilik kararının kaldırılması;

  • Struma’nın yanı sıra Salvador gemisi faciasının da anılması,

  • törenlerde muğlak ifadelerden kaçınılarak gerçeklerin tam olarak dile getirilmesi gerekmektedir.

  • Belki de Dr.Robert Schild’in yıllardır savunduğu şekilde her iki facianın kayıpları anısına birer anıt dikilmesi en samimi duyguların bir ifadesi olabilecektir.















Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page