top of page

Struma anma töreninin düşündürdükleri…


Geçtiğimiz hafta, 24 Şubat’ta, Struma faciası Türkiye’de anıldı. Çoğumuzun bildiği bu olayı bir kez daha, tarihi gerçekleri çarpıtmadan özetleyelim.


1941 yılının kasım ayında eski ve makinesi bozuk Struma gemisi 769 yolcuyla Köstence limanından yola çıktı. Motoru arızalı olan gemi bin bir güçlükle aralık ayında İstanbul limanına vardı, Sarayburnu açıklarına demir attı. Geminin motoru artık tamamen işe yaramaz hale geldiğinden yola devam etmesi mümkün değildi. Yolcuların geçiş belgeleri ve Filistin’e giriş izinleri yoktu. Türk makamları yolcuların karaya inmelerine kesinlikle izin vermedi. Hatta ilk on gün gemi karantina altında tutuldu, su ve yiyecek ikmaline dahi müsaade edilmedi. Türkiyeli Yahudi toplumunun ve Simon Brod adlı kişinin ricaları sonucu, gemiye su ve erzak getirilmesi sağlandı. Gemide yaşam şartları son derece zordu. Makine tamir edilememekte, hastaların sayısı her gün artmaktaydı. Türk makamları bin bir ricadan sonra üç hastanın indirilmesine izin verdiler. Bunlar Or Ahayim Balat Hastanesinde tedaviye alındılar.


Beyaz Kitabı yayınlayarak bir Yahudi Devletinin kuruluşunu ve göçü engellemeye çalışan İngiliz Manda yönetimi, yaşanan bu insani dram karşısında, sürdürülen temaslar sonucunda,16 yaşına kadar çocuklara giriş belgesi verilmesini kabul etti. Gemide 103 çocuk bulunmaktaydı. Türk makamları bu iznin uygulanmasını engellediler. Makineleri bozuk gemi bir römorkör yardımıyla Şile açıklarına, Türk karasularının dışına çıkartılarak terk edildi. Birkaç saat sonra Struma gemisi Sovyet denizaltısından atıldığı iddia edilen bir torpil ile sulara gömüldü. David Storial adlı bir kişi hariç bütün yolcular ve mürettebat boğularak öldüler. Struma, umuda doğru çıktığı yolda yüzlerce Yahudi’ye mezar oldu.


Peki, bu felaketin sorumlusu kimdi? Türkiye, Sovyetler Birliği, İngiltere olayın sorumluluğunu birbirlerine yüklemeye çalıştı.


Geçtiğimiz hafta, Türkiye’de düzenlenen anma töreninde, Struma kitabının da yazarı, 500 yıl söyleminin hararetli bir savunucusu olan Aaron Nommaz bir konuşma yaptı.


Nommaz, 2020 yılının temmuz ve ağustos aylarında, beş hafta süreyle, o dönemin Savaş Mültecileri Bürosu Türkiye temsilcisi Ira Hirschmann’ın “Caution to the Winds” kitabını bölümler halinde Şalom gazetesine aktarmıştı. Bu yazı dizisinde Struma’nın aslında; “Türkiye’nin insancıl davranma konusunda kararlığını gösteren gemideki mültecilerin iyiliği düşünülerek hesaplı bir davranışla Karadeniz’e getirilip bırakıldığıileri sürülmekteydi. (İzzet Bahar, İkinci Dünya Savaşında Türkiye ve ‘Yahudi Meselesi’, sh. 292).


Nommaz, bu yıl Türkiye’de düzenlenen törendeki konuşmasında ise şöyle dedi; “İsterdim ki, burada yapılan anma töreninin benzerleri Romanya, İngiltere, Almanya, Rusya ve İsrail’de de resmi bir şekilde kutlansın (dil sürtmesi) anılsın.”


İkinci konuşmayı törene ev sahipliği yapan İstanbul valiliği adına Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek yaptı. Gevrek, Türkiye’nin olayda sorumluluğunu ret eden, özür dileme gereğini kabul etmeyen yaklaşımı doğrultusunda; Türk Kızılay’ın da yardım için seferber olduğunu, arızayı gidermek için teknisyen gönderildiğini, ancak o günün savaş koşulları içinde geminin karasularından güvenli geçişi için gösterilen tüm diplomatik çabalara rağmen izin alınamadığını dile getirdi.


Vali Yardımcısı konuşmasında Kızılay’ın yardımına vurgu yaparken en azından İngiltere’nin Filistin topraklarına giriş izni verdiği ve Türkiye’den transit geçebilecek çocukların neden gemiden indirilip kurtarılmadıklarını sorgulamasını beklemiyorduk.


Ancak Sayın Nommaz’ın diğer bazı devletlerin yanı sıra İsrael’e de anma töreni düzenleme tavsiyesi “İşte Türkiye İsrail’den de fazlasını yapıyor” şeklinde üstü kapalı bir ima içeriyordu. Struma faciasına taraf olmuş devletlerin anma törenleri düzenleme yerine veya yanı sıra olayla ilgili “mea culpa” yapmaları beklenir.


İsrael’e gelince…6 milyon Holokost kurbanı, yılın belli bir gününde, “Yom HaZikaron LaShoa ve LaGvurah’da anılır. Sadece soykırımın kurbanı olarak değil kahramanlıklarıyla da…


Ve Yahudi milletinin Holokost’a karşı cevabı İsrael Devleti’dir… “Yaşam Yürüyüşü” sırasında Auschwitz üzerinde gösteri uçuşu yapan askeri uçaklardır… Ve Almanya’da dahi dalgalanan mavi beyaz bayraktır.



Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page