İsrael’e yine dokuz günde üç bini aşkın roket atıldı. Dünyadaki tek Yahudi devleti yine onu haritadan yok etmek isteyen teröristlerin saldırısına uğradı.
Sorarım dünyada hangi devlet, sınırlarının dışından kendisine bu türden bir saldırıda bulunulmasına, hatta tek bir roket atılmasına sessiz kalabilirdi?...
Batılı pek çok devlet İsrael ile dayanışma içine girdi, Avusturya, Çek Cumhuriyeti devlet ve başbakanlık binalarına İsrael bayrağını çekerken, Fransa, Almanya İsrael’in kendini savunma hakkının meşruluğunu tanıdı. Buna karşın az sayıda da olsa bazı ülkeler İsrael’i terörist, işgalci devlet olarak nitelendirmekten geri kalmadılar.
Tanrı’ya şükür İsrael bugün düşmanlarının tahminlerinden çok daha güçlü… Hamas’ın roket rampalarını yerleştirdiği, “metro” tabir edilen tüneller, “kara hareketi başlatılıyor” aldatmacasıyla çok kısa süre içinde, yarım saatte, 160 İsrael uçağının katıldığı bir hava hareketi sonucunda yok edildi.
Bu tüneller İsrael halkına mezar teşkil etmek üzere, yıllardır dışardan sağlanan yardım paralarıyla, sivil halkın yaşadığı bölgelerde, binaların altında inşa edilmişlerdi. Sonunda bu sığınaklar, kara harekâtının başladığını sanıp, gizlenmeye çalışan teröristlere birer mezara dönüştü…
Saddam Hüseyin de 30 yıl önce İsrael’i haritadan silmeye yeltenmişti. Sonu hepimizin malumu… Anılarımda o günlerde yaşadıklarımı kaleme almıştım. İlerde, içinde bulunduğumuz zor günler için de, bir varmış bir yokmuş diye anlatabilmek umuduyla aktarıyorum…
***
2 Ağustos 1990'da Irak'ın güneydoğu komşusu Kuveyt'i işgal etmesi üzerine, ABD ve müttefiklerinin başlattığı askeri operasyon sonunda koalisyon güçleri mutlak bir zafer elde etti. Irak, Suudi Arabistan'daki koalisyon hedeflerine ve İsrail'e karşı Scud füzeleriyle karşılık verdi.
İsrail’de pek çok kanlı terör eylemine ve Lübnan Savaşına tanık oldum. Yine de Körfez Savaşının çok farklı olduğunu söyleyebilirim. Taraf olmadığı, katılmadığı bir savaşta üstümüze roketler yağmakta ve ordu karşılık verememekteydi.
Scud füzeleri ile gönderilen kimyasal gaz mıydı? Gaz sözcüğü başlı başına eski bir kabusu hatırlatıyordu…Gerçekten gaz mıydı?..
Televizyonda, “Nahaş Şefa” uyarısını duyduk. Askeri Sözcü Nahman Shay, “Azakat Emet” diye vurguluyordu. Bundan böyle Nahman Shay uzun süre, günün her saatinde tanış olacağımız, gelişmeleri ağzından dört gözle bekleyeceğimiz, yıllar sonra da siması hafızalarımızdan silinmeyecek kişi olacaktı.
Biz daha önceden uyarıldığı gibi evin bir odasını “Heder Atum” (Kapalı Oda) olarak hazırlamış, gaz sızmaması için hava girebilecek her yeri, pencereleri koli bantlarıyla, kapı altı aralıklarını vs. ıslak havlularla kapatmaya çalışmıştık. İlk gece o küçük odada eşim ve iki oğlum gaz maskelerimizi giydik öylece beklemeye başladık.
Çocuklarımın yüzlerindeki acı, korkuyu asla unutamam; büyük oğlum daha askerdi, küçüğü ise 14 yaşlarındaydı. Büyük oğlumun yüzü birden kıpkırmızı oldu, nefes alamıyor sandık, bir an için maskesini indirdik. Saatler geçiyordu, bu defa da küçük tuvaletimiz geldi. Odada televizyon olmadığından dışarıda olup geçenlerden haberimiz yoktu. Tuvalete gitmemiz söz konusu bile olamazdı, odada bulunan birkaç naylon torbayı kullandık ve iyice bağladıktan sonra bir köşeye bıraktık.
Rahatlamıştık, saatler geçtikçe o dolu torbalar çoğalmaya başladı. Her halde sabaha karşı saat 3-4 civarı olmalıydı; yine sirenler çaldı; alarm durumundan çıktığımız bildiriliyordu. Odadan fırladık, açık duran televizyonu dinlemeye başladık; atılan Scud’ın kimyasal içermediği anlaşılmıştı. Ancak Scud’ların isabet ettiği evler yıkılıyor, yayılan parçalardan yaralanan, hatta hayatını kaybedenler oluyordu.
Mucizevi sahnelere de tanık oluyorduk. Kalabalık, çok çocuklu bir ailenin yaşadığı eve isabet eden Scud çatıya takılıp havada kalıyordu. İnanılması güç bir görüntü… Neye alışılmıyor ki, zamanla sokağa çıkma yasağının saatleri azaltılınca insanlar otomobillerinde alarm sesini dinlediklerinde bile fazla etkilenmez olmuşlardı. Gaz maskemiz her zaman yanımızdaydı, kutuları süslü püslüydü…
Otuz yıl önceki “Heder Atum” (Kapalı Odaların) yerini bugün yeni binalarda “Mamad” ve sığınaklar, Patriot’ların yerini “Kipat Barzel” (Demir Kubbe) aldı. Teknolojiler değişiyor, İsrael’i haritadan yok etme yönündeki hedefler değişmiyor.
Körfez Savaşı ile bugün yaşadığımız “Şomer HaHomot” (Duvarların Koruyucusu) harekâtı arasında bunca yıl geçmesine rağmen, üzerimize roketler yağmaya devam ediyor.
Comments