PESAHTAN, PAPATYALI YOLLARA DOĞRU…
top of page

PESAHTAN, PAPATYALI YOLLARA DOĞRU…


(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)



Merhaba sevgili okuyucularım. Aylar çabucak geçti ve Pesah yine kapımızı çaldı. Pesah deyip de geçmeyin. Eski zamanlardan beri, Pesah dendi mi, Yahudi annesi için çanlar çalmaya başlar. Çok fazla dindar takılmasak da, yapılması illaki şart olan bazı alışkanlıklar yakamızı bırakmaz. Fazladan genel temizlikler, perde yıkamalar derken, bizlerin aşina olduğu, yani Türk Yahudi’si Sefarad’ların mutfak gelenekleri aklımıza gelince, kağıt kalem alınır ve alışveriş listesi başlar.


Bizim ıspanak, pazı ve pırasa tarifleri ortaya çıkar, dünyadaki bütün yumurtalar satın alınır. Sanırsın yumurta yenmezse aç kalınacak. Kuzular ve butlar, kıymalar ve çocuklar için şnitsellik tavuklar, balık ille de balık. Mayonezli olacak, kimisi mayonezi yoğun sever, kimisi seyrek. Köfteleri kimisi sırf kıymalı sever, kimisi patatesli, haydi tezpişti, kimisi şuruplu sever, kimisi cevizli veya bademli, kekler, mustaçudos bonbonları, bunun yanına patates fırın, bezelyesi, fasulyesi, pazı sarmaları, enginarı, salataları, fritadaları, şarapları, kimi kırmızı sever, kimi beyazı…


Aman Tanrım Quo vadis? Nereye Böyle? Neler oluyor? Bu kadar yemek nereye sığacak? Kıtlıktan bolluğa çıkma bayramı gibi, resmen yemek festivali. Ye ye nereye kadar? Eşyanın tabiatına uymayan bir sofra çılgınlığı... Ben de kantarın topuzunu kaçırdım, sanki orduya seder sofrası hazırlar gibi çok yapmışım. Bu kadar yemek, kendi yumruğumuzun boyutunda olan biricik midemize nasıl sığabilir?


Velhasıl kelam ben bütün hafta bütün bunları hazırlayıp buzluğa kaldırıyordum. Ne yazık ki Pesah’tan beş gün evvel , bir sabah korkunç bir kalça ve bacak ağrısıyla uyandım, yürümek olası değil, bereket ki 5. gün bir doktor bulup gidebildim. Siyatik teşhisi kondu. Fizyo terapi gerekliymiş. Tamam gideceğizz ama randevu 4 Nisan’a. Ağrı kesiciler ve eşimin desteğiyle, mutfak masasında saatlerce oturarak imalata başladım. İşim bitip koltuğuma oturunca “inleyen nağmeler” her tarafı sarıyordu. Geldi geçti, seder sofrası bitti, güzel toruncuklar İbranice “Un Kavretiko “şarkısını neşeyle söylediler. İşte bütün istediğimiz bu değil mi?


Çocuklarımıza aşıladığımız dini vecibeleri ve gelenekleri, şimdi de torunlarımıza aşılama çabasındayız. Aslında anneleri ve babaları bunu zaten yapıyorlar ama, bizler de torunlarımıza bir hoş seda bırakma arzusundayız. O gece dikkat ettim oğullarım anneanne ve babaannelerinin Pesah yemeklerini ve sofralarını hatırlayıp anlatıyorlardı. Benim babam Hayim Agada’yı İbranice, kayınpederim Siyon ise Ladino dilinde okurlardı. O gece onların sesi kulaklarımda çınlıyordu. Torunlar da günü gelince bizim sofralarımızı hatırlayacaklar. O günleri biraz hüzün ve biraz neşeyle anımsayacaklar. Onların kulaklarında bir hoş seda olarak kalacağız… binlerce yıldır bütün torunların büyüklerini anımsadıkları gibi…


Dün İstanbul’dan en az otuz yılı geçkin bir arkadaşlığımız olan Eti Romano ile konuştuk. O kısa konuşmada bana bir insanlık dersi verdi. Burada anlatmadan geçemeyeceğim. Eti’yle karşılıklı hal hatır sorduktan sonra, ona Pesah savaşı içinde çektiğim siyatik ağrılarını anlattım ve” Etika, kendimi çatlak bir testi gibi hissediyorum. Ne yapsam tam olmamış gibi oluyor” deyince bana o tatlı ve sevgi dolu sesiyle “sana küçük bir Çin hikayesi anlatacağım” dedi:


“Bir zamanlar fakir bir Çinli köylü varmış. İki tane toprak testisi varmış ve o testilerle her gün çeşmeden su doldurur evine taşırmış. Nedir ki testilerinden biri çatlakmış ve devamlı su sızdırırmış. O ise fakirlikten kendine yeni bir testi alamaz, çatlak olanıyla idare edermiş. Bir gün bir köylüsüne su sızdıran testiyi gösterip ,’hale bak’ demiş, ’eve varana kadar suyun yarısı yolun kenarına dökülüyor’ diye yazıklanmış. Arkadaşı ona sevgiyle bakarak ‘şu yolun kenarlarına bak, her gün senin çatlak testinden boşalan sularla o kadar güzel besleniyorlar ki, bütün yol sayende altın renkli papatyalarla bezendi. Senin sayende bu yol altın rengi, sarı papatyalarla, yoldan geçen herkesin içini mutlulukla dolduruyor ‘ dedi”. Sonra sevgili arkadaşım Eti bana “sen de bu çatlak testi misali, yazılarınla ve yaptıklarınla gönlümüze ve ruhumuza sevgi ve güzellik katıyorsun” dedi.


Ne mutlu bana, beni gerçekten gönüllerinin en derinlerinden seven ve bunu gösteren vefalı dostlarım var. Kadir bilen, sevgisini ve saygısını paylaşan birçok gerçek dostum var. Karşılıksız ve koşulsuz seven…

Ben de onların farkına varıp, sevgilerinin verdiği tadı derin derin içime çekiyorum.

Hag Pesah Sameah, sizlere sevgi ve kötülükten uzak güzel günler dilerim. Sevgiyle kalın.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page