Kırılganlığın Etiği Üzerine Bir Yaşam Tahlili
- Sara YANAROCAK

- 1 gün önce
- 2 dakikada okunur

Hayatımda sanat, estetik bir uğraştan çok daha fazlası oldu; varoluşun ağırlığını taşıyabilmem için geliştirdiğim bir bilinç biçimine dönüştü. Dünya çoğu zaman katı, hatta hoyrat bir yer olarak karşıma çıkarken, sanat bana şunu hatırlattı: Gerçeklik yalnızca olanlardan ibaret değildir; anlam, bakışla kurulur. Renk, ses ve söz, varoluşun tekdüzeliğine karşı geliştirilen bir direniş biçimiydi.
Aile içi anlaşmazlıklar ise bu direnişin sınırlarını öğretti. Çünkü insanın ilk dünyası ailesidir ve orada yaşanan çatlaklar, dış dünyanın yaralarından daha derine işler. Bu çatlaklar bana şunu gösterdi: Hayal kırıklığı, çoğu zaman beklentinin değil, ait olma arzusunun sonucudur. İnsan, en çok kendisini anlaşıldığını varsaydığı yerde yanlış anlaşılınca sarsılır.
Bu sarsıntılara rağmen kendimi tamamen yıkıma terk etmedim. Burada bilinçli bir tercih vardı: Az zarar görmek. Bu, korkaklık değil; varoluşsal bir etik tutumdu. Kendini korumak, bencillik değil, süreklilik talebidir. İyileşmeyi bir zafer olarak değil, bir denge arayışı olarak gördüm. Çünkü insan çoğu zaman iyileşmez; yalnızca yarasıyla yaşamayı öğrenir.
Verici olmak, uzun süre erdem sandığım bir varoluş biçimiydi. Oysa zamanla fark ettim ki vermek, karşılıksız olduğunda değil; karşılıklılık ihtiyacını inkâr ettiğinde yorucu hâle gelir. Beklediğim geri dönüşleri alamamak beni küstürmedi ama şu gerçeği öğretti: Görülme arzusu, zayıflık değil, insan olmanın ontolojik bir koşuludur. İnsan, tanınmadığı yerde silikleşir.
Geçmişe dönüp baktığımda, bazı hikâyelerin artık ne acı ne de umut taşıdığını görüyorum. Üzerlerine ölü toprağı serpilmiş gibi. Bu durum bir kayıp değil; bir zaman ontolojisi meselesi. Her şey hatırlanarak canlı kalmaz. Bazı deneyimler, anlamını yitirerek var olur. Onları diriltmeye çalışmak, geçmişi sevmek değil; şimdiyi ihmal etmektir.
Bugün geldiğim noktada şunu biliyorum: Hayat, adil olmayı vadetmez; yalnızca bilinç kazanma imkânı sunar. Ben bu imkânı, kırılganlığımı inkâr etmeden kullanmayı seçtim. Sanatla açılan alanlarda, kendimi onarmaktan çok, kendime karşı daha dürüst olmayı öğrendim.
İyileşme hâlâ sürüyor. Ama artık iyileşmeyi bir sona ulaşmak olarak değil, yaralanabilir kalmaya rağmen var olabilmek olarak anlıyorum.
SARA YANAROCAK
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.





Yorumlar