İsrail’de alarmlar çalıyor (1)
- İsak DUENYAS

- 2 gün önce
- 4 dakikada okunur

İsrailliler geçtiğimiz iki seneyi Gazze, Lübnan, İran ve Yemen’den günün ve gecenin her saatinde atılan 26,000 roketten korunmak için sığınaklara girmeleri gerektiğini haber veren korkutucu siren alarmlarıyla yaşadılar. Bunlar günlük hayatın bir parçası haline geldi. O kadar ki pek çok İsrailli, Demir Kubbe ve benzeri savunma sistemlerine güvenerek son zamanlarda alarmlara kulak asmamaya başladılar ve “nasılsa bize bir şey olmaz” deyip normal rutinlerine devam ettiler.
Bu yazının konusu bu alarmlar değil. Bahsettiğim alarm bu roketlerden çok daha büyük bir tehlikenin habercisi. Fakat, etkilerinin hemen hissedilmeyeceğinden ve diğer nedenden dolayı bu alarmı duyan çok az. “Nasılsa bize bir şey olmaz” demeyip korunmak için tedbir almayanların sayısı daha da az.
Neden mi bahsediyorum? Akademisyenlerin İsrail ekonomisindeki tehlikeli gidişi haber veren alarmlarından.
Bahsettiğim alarmlar, sivil savunmanın değil ekonomi araştırmaları yapan akademisyenlerin. Ne yazık ki bu tehlikeye karşı bir Demir Kubbe de geliştirilmiyor. Tedbir alması gerekenler de “Ekonomi git gide güçleniyor; Şekel devamlı kuvvetleniyor, İsrail atılımcıları fikirlerini Google gibi şirketlere onlarca milyar dolara satıyorlar, İsrailli bilim adamları Nobel ödülleri alıyorlar. Durum nasıl kötü olabilir?” gibi argümanlarla buna karşı koyuyorlar.
Belirtmekte yarar var: Milyarlarca dolara satılan şirketler, kazanılan Nobel ödülleri gibi başarılar geçmişteki eğitim yatırımlarının bugünkü meyveleridir ve ilerisi için bir şey ifade etmezler. İlerisini gösterecek olan bugünkü eğitim, sosyo-ekonomik politikalar ve yatırımlardır. Geleceğin ekonomisinin iyi olması için tedbir alması gerekenler, yani ülkeyi yönetenlerin öncelikle durumun ciddiyetini kabul etmeleri gerekir. Senelerdir iktidarda olan aynı yöneticiler için, durumun kötülüğünü kabul etmek başarısız olduklarını kabul etmek olduğundan bunu kolay kolay yapamazlar. Üstelik gelecek nesillerin faydasını göreceği yatırımlardan ziyade seçmenin hemen göreceği ve beğenilerini kazanacak yatırımlar yaparak bir sonraki seçimlere hazırlık yapmak her zaman tercih nedenidir. “Benden sonra Tufan” sadece Louis XV e değil pek çok yöneticiye de atfedilebilir.
Dan Ben-David, Tel Aviv Üniversitesi’nde ekonomi profesörü ve Shoresh Sosyo-ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nün kurucusudur; Kendisi Shoresh’i, “ülkenin sosyo-ekonomik sorunlarını bilimsel biçimde araştırarak politikacı ve kamuoyuna güvenilir, kanıta dayalı analizler sunan bir araştırma enstitüsüdür” diye tanımlıyor. Haziran 2025’te “İsrail'i bekleyen sosyoekonomik tehlike” adlı bir rapor hazırladı. Raporun tümüne bu linkten erişebilirsiniz.
Dan Ben David özetle raporunda şu noktalara değiniyor:
İsrail ekonomisinin temel sorunlarından biri, sınırlı sayıda nitelikli iş gücünün ülkenin hemen hemen tüm yükünü kaldırmasıdır. Çalışmada, iş gücünün yaklaşık %20’sinin ülkenin gelir vergi yükünün %90’ını taşırken, toplam nüfusun yarısından fazlasının geliri en düşük vergi basamağına ulaşmadığı için gelir vergisi ödemedikleri açıklanıyor.
Kısacası, sınırlı sayıda yetenekli ve eğitimli yetişkin, ekonomi ve kamu hizmetlerini yükünün aslan payını yüklenmiş durumda. Haredi nüfusunun hızlı artışıyla birlikte (her 25 senede katlanarak) gelecekte çalışma çağındaki nüfusun yarısı ultra-Ortodoks olacak şekilde demografik yapının değişeceği öngörülmektedir. Bu durum, iş gücüne katılım ve vergi gelirleri üzerinde ciddi baskı oluşturacaktır.
İsrail yüksek teknoloji sektöründe ise toplam iş gücünün yaklaşık %10’u faaliyet göstermekte olup, bu sektör ülke GSYH’sinin %30’undan fazlasını ve ihracatın yarısını sağlamaktadır. Başka bir deyişle İsrail'in en önemli ekonomik motoru, sağlık sistemi ve ülkenin en önemli niteliği olan Ar Ge ve inovasyonu yapanlar nüfusun %3’ü, veya 287 bin kişi kadardır.

Toplam iş gücünün %10’u İsrail ekonomisini gelişmiş ülkeler seviyesinde tutabiliyor. Kobi Richter Emekli bir pilot ve birkaç çok başarılı yüksek teknolojiye dayalı şirket kurmuş bir iş adamıdır. Geçtiğimiz sene “Ekonomi de bizden sorulur güvenlik de” demesi çok eleştirmişti fakat rakamlar onun haklı olduğunu gösteriyor gibi.
Bu nereye kadar sürdürülebilir? Uzun süreçli bir sosyo-ekonomik planlama bu rakamı mümkün olduğu kadar korumak ver arttırmak için çalışmayı gerektirmez miydi? Ne yazık ki İsrail’de işler öyle yürümüyor.
Kasım 2024’te yaptığı diğer bir çalışmada ben David 2023 Ocak’ta ilan edilen “Adalet reformu” ndan çalışmanın yapıldığı tarihe (ki buna 7 Ekim’den sonraki bir sene savaş dahil) kadar İsrail'e yeni gelenlerle İsrail’i terk edenlerin sayılarını araştırmış. Sonuç, bu iki tarih arasında ülkeyi terk edenlerle ülkeye yeni gelenler arasındaki fark 41,000 kişi. Bugün duyduğum bir radyo programında son iki senede 80,000 İsraillinin ülkeyi terk ettiği söylendi.
Gidenler kim? İsrail’deki basını takip edersek ve terk edenlerin bunu yapabilme gücü ve imkanları olduğunu var sayarsak bunların büyük bir kısmının biraz önce bahsettiğimiz %10 un bir kısmı olduğunu düşünebiliriz: Dünyanın her tarafta aranan doktor, akademisyen, mühendis girişimci, kısacası bu %10’un bir kısmı.
Politikacılar bu rakamları küçümsüyor, hatta bazıları bunları gerçek Yahudi değil veya vatan haini diyecek kadar horluyor. “Ülkeyi beğenmeyen gitsin. Biz bize yeteriz” diyorlar. Bağımsız araştırmacı Ben David ise “Eğer bu %10 un kritik bir kısmı ayrılmaya karar verirse, İsrail çöküş sarmalına girecektir.” diyor.
“İsrail’de eğitim çok iyi. Giden gitsin. Yerine yenileri yetişir” diye de düşünmeyin.
Ben David aynı araştırmasında İsrail’deki eğitimle OECD ülkelerini karşılaştırmış. Diyor ki “İsrail’in son yirmi yıldaki ortalama eğitim başarısı, temel derslerde (matematik, fen ve okuma) neredeyse tüm OECD ülkelerinin altındadır. Bu dersleri okumayan Haredi erkekler sınava girseydi, İsrail’in ortalama puanı daha da düşük olurdu. Laik okullardaki başarı düzeyi OECD ülkelerinin %57’sinden daha düşük; dindar (Haredi olmayan) okulların başarı düzeyi ise OECD ülkelerinin %80’inden düşük. Ana dili Arapça olan İsraillilerin başarı düzeyi ise birçok üçüncü dünya ülkesinin altındadır. Nasıl ki İsrail'in bugünkü başarısı eski yatırımlara bağlıysa, yarın erişeceğimiz nokta bugünkü eğitimin doğrudan sonucu olacaktır.”
Ben David, bunu birkaç neden bağlıyor: İsrail’de metropol dışındaki bölgelerde, yani okul yaşındaki çocukların %50 sinin yaşadığı bölgelerde eğitimin az gelişmiş ülkelerin seviyesinde olduğunu söylüyor. Bunun nedeni ise bu bölgelere yatırım eksikliği. İktidarın en büyük şikayetlerinden biri “elitlerin ülkeyi yönettiği”. Fakat senelerce iktidar olanlar bu şikâyete çare olarak bu bölgelere gereken yatırımı yapmış değiller.
Alarm sirenleri bununla bitmiyor: İsrail’in yetişkin nüfusunun tahmini %13’ü Haredi, fakat 0- 4 yaş arasındaki çocukların %25,7 si Haredi. Bir yandan ülkenin ekonomisinin bel kemiğini oluşturan insanların – göç, demografi ve yetersiz eğitim nedeniyle – azalması, diğer yandan vergi ödemeyen %50’nin %70-80lere çıkma ihtimali 2050’lerde İsrail’in ekonomisinin nasıl olabileceği hakkında korkutucu bir ipucu veriyor.

Çalan alarmı duyuyor musunuz? Ülkenin şoför mahalinde olanlar ne kadar duyuyor, duyuyorlarsa ne kadar umursuyorlar belli değil.
Bu yazının ikinci kısmı Dan Ben David’in ve ülkenin ileri gelen ekonomistlerinin bu tehlikeyi önlemek için girişimlerini ve önerilerini özetleyecek.
İsak DUENYAS
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?






Yorumlar