İnanç, güven ve iş üçgeninde Tapınak inşası
top of page

İnanç, güven ve iş üçgeninde Tapınak inşası



A-şem'in bizden tek istediği, ondan korkmamız ve onun emrettiği yoldan gitmemiz, onu sevmemiz ve tüm kalbimizle çalışmamız… (Devarim 10.12)


"A-şem'den korkmamıza" izin veren bu kalp çalışması nedir? A-şem nedir? Ve eğer A-şem'i anlayamazsak, ondan nasıl korkabiliriz?


Bir insan gerçekten Tanrı'nın ne olduğunu anlayabilir mi? Bir insan gerçekten Tanrı'dan korkmanın ne demek olduğunu anlayabilir mi?


Ve tüm bu soruların, tapınağın inşasıyla ilgili olan bu haftaların peraşalarıyla ne ilgisi var?


Tanrı korkusunun en yüksek seviyesi Bitahon - güven duygusudur. Kişi ancak ilahi yargıyı hissettiğinde ve kendini bulduğu imtihanlarda içinde bulunan ilahi güçle kendini zorlayarak güvenle ilerleyebilir.


İş -Avoda, kendimizin doğal olarak yapmayacağı bir şeyi yapmaya zorlandığını zamandır. İş, bir çalışmadır, zihnin bir çabasıdır, fiziki eylemlerle anlamına ulaşır. 3 aşamadan oluşur:

1-İstisnasız her şeyin milimetresine kadar ve hatasız, tesadüfü bir şekilde olmadan bir güç tarafından yönetildiğini bilmek

2-Başımıza gelen her şeyin bu dünyada ebedî ve ilerdeki hayatımızda da muhakkak bizim hayrımıza olduğunu düşünmektir.

3-Kalplerimizde stres yaratan korku, iyi niyetiyle kaderini terk etmesine bağlı bir iç huzura dönüşene kadar yukarıdaki iki noktayı tekrarlamak ve kendimizi ikna etmek


...olması gereken yapıldıysa ve ilahi iradenin isteğine göre yapıldıysa şimdi korkacak bir şey yok, sadece her şeye kadir olanın bizi taşımasına izin vermek gerekir…


Bu nedenle Avoda, bir çabadır. Bu bir karakter özelliği veya rol yapma oyunu değil, gerçek bir iş…


Rav Zyzek şöyle diyor: “Tanrı'dan korkan birini, yani güç, otorite, sosyal ve maddi konumun dışında bir güven içinde yaşayan birini gördüğümde, daha yüksek bir şey olduğunu keşfediyorum”.


“VE Tanrınız Aşem'den korkacaksınız” (Devarim 6:13) ...Tora'nın bizden A-şem'den başka birinden korkmamızı isteyebileceğini tasavvur edemezdi, çünkü aynı zamanda tek bir tanrıya inanmamızı da emreder. Aşem'den başka bir şeyden korkarsak, başka bir güç var demektir ve bu mümkün değildir.


Rabi Akiva cümlenin başındaki ve kelimesinin Tanrı'dan korkabilmek için A-şem korkusuna sahip gerçek Tsadik kişilere yakınlaşmak gerektiğini belirtir.


Güç, otorite, sosyal konum ve mali çıkar olmadan sadece Aşem korkusuna bağlı hareket eden gerçek Tsadik kişiler dünyayı yöneten üstün bir gücün olduğuna bizleri daha çok inandırır.


Daha büyük bir şeyden korkarak içgüdüsel isteklerini yenmeyi başaran böyle Tsadik kişileri görmekle Aşem'i görmeye başlıyoruz.


Ne mutlu ki içinde bulunduğumuz nesilde de sayıları fazla olmasa da herkes tarafından görülüp bilinmese de Mali çıkarlar olmadan, güç veya otorite isteğine yenik düşmeyen gerçek Tsadik kişiler bulunmaktadır.


Hayatta başkalarının bakışlarından daha fazla bir şey varmış gibi, saygıdan, sosyal veya finansal başarıdan daha fazlası varmış gibi, sanki daha büyük bir güç varmış gibi, hayatın zorluklarını sevinçle kabul etmeyi başaran Tsadik kişiler ve onların yaptıkları işler...


A-şem'in korkusunu hissedebilmek, hayatlarımızı yönetenin A-şem olduğunu anlayabilmek ve kesinlikle bizim iyiliğimiz için anlasak da anlamasak da mutlak bir güven duymayı gerektirir


Ve A-şem, içinde mutlak bir güven olana kadar ondan korkmamamız için bizden ne istiyor? Hiç bir şey...


Tek amaç bu ve diğer her şey bunun için sadece bir araç: Tora çalışması, Mitsvalarin uygulanmasi, sosyal konum, finans, sağlık, çevremizdeki insanlar, hayatın imtihanları ve her gün karşılaştığımız tüm olaylar dahil olmak üzere her şey sadece bir araç...


Evet, Tora'nın kendisi ve Mitsvalar bile bir amaç değil, bir araçtır.


Gerçek inanan, kişisel arzuları ve içgüdüleri üzerine bir iş yapan kişidir.


İşte bu yüzden yüreğimizdeki “kutsal iş " zarar gördüğünde, Yeruşalayimdeki kutsal mabet yıkıldı. Dolayısıyla kutsal tapınağın yeniden inşası, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edip etmemesine veya savaş gemilerinin Boğaz'dan mı yoksa Çanakkale Boğazı'ndan mı geçmesine bağlı değil, sadece "kutsal"ı kalplerimize geri getirmek için yaptığımiz işe bağlıdır...


Vayakel 35.5'teki Moşe onlara "kendinizden bir hediye alın" diyor? Bir hediye “VERİN” demeliydi. Herkes tapınağın inşasının bir parçası olmayı bu kadar çok istiyorsa, neden alın gibi güçlü bir kelime kullansın… sanki kendini zorlamak zorundaymış gibi...


Moşe onlara aslında şöyle dedi: kalbinizin derinliklerinde kötü durtunun "hayır" dediği yer, paramı tutmak istiyorum dediği yerden bir Hediye alın... çünkü A-şem'in tapınağını inşa etmesi için gereken altın ya da gümüş değil.. Yüreğimizr ve kişisel dürtülere rağmen yaptıklarımızdir.


Bu nedenle kalbimizi "kutsallaştırmak" dürtüleriyle, içgüdüleriyle, arzularıyla yüzleşmesi gerektiğinde ve arzusundan, içgüdüsünden, dürtüsünden, iradesinden daha büyük bir şey olduğuna kendini ikna etmeye karar verdiği zamandır… ve bu ilahi iradedir.


İnsan kalbinin tapınağını ve dolayısıyla bu zamanda Bet Amikdaş i böyle inşa eder.


Bu nedenle Tora'da tapınak konusunun ortasında Şabat kuralları yazılıdır. Şabat kutsallığını maddiyattan alır


Şabat evi topladığımız bir gün, en iyi kıyafetlerimizi giydiğimiz bir gün, lezzetli ve zengin yemekler yediğimiz, iyi şarap içtiğimiz bir gün, erkek ve kadının, ailenin her bireyinin toplanarak birbirini övgü yaparak birleştiği bir gün...


Yine de Şabat'tan daha "kutsal" bir gün yoktur. O gün, tüm maddiyatın özün hizmetinde olduğunu ve kalbimizi kutsallaştırmak için, yalnızca bir şeye hizmet ettiğini anlıyoruz.


Üstümüzde daha yüksek bir şeyin olduğunu anlamak, A-şem'den korkmak ve O'na güvenmek …


Inanc ve güvenin birleştiği kalplerimizi sevgiyle inşa etme işinin gerçek ve ebedi mabedi inşa edebilmesi dileğiyle ...


Şimdiden Purim Sameah…





Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page