HOLLYWOOD’DA ÇOK BİLMEDİĞİMİZ YÖNLERİYLE ŞÖHRET KAZANAN, YEDİ YAHUDİ KADIN SANATÇI
top of page

HOLLYWOOD’DA ÇOK BİLMEDİĞİMİZ YÖNLERİYLE ŞÖHRET KAZANAN, YEDİ YAHUDİ KADIN SANATÇI


(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)



Merhaba sevgili okuyucularım, işte yine buluştuk. Hayat hızla akıp giderken bu on beş gün içinde birkaç farklı faaliyete katılma şansı buldum. Bir tanesi düğün davetiydi. Orada eski dostlarla karşılaşmak, ta küçüklüğünden tanıdığımız damat beyi hupanın altında görmek çok duygulandırıcıydı. Yıllar su gibi geçiyor, bebeklerimiz gelin ve damat oluyorlar. Tanrı onları sonsuza kadar mutlu kılsın. İkinci faaliyet İYT’nin çatısı altında toplanıp, Türkiye’de doğup yetişen ve daha sonra İsrael’de kendi kişisel gayretleri ve zekalarıyla ulaştıkları başarı öykülerini anlatmalarıydı. Hepsi de pırıl pırıl, yetkin insanlar olmuşlar. Gurur duymadan geçip gidemezsiniz. Üçüncü faaliyet ise gündüz vakti bir evde yapılan hanımlar toplantısıydı. Bu hanımların hepsi farklı değerlere sahip, çok kıymetli insanlar. Bu toplantılarda her defasında farklı bir hanım tarafından bir bilgi aktarımı yapılır. Bu seferki anlatıcı sevgili Lina Filiba idi. Lina çocukluk arkadaşım olmasının yanı sıra, arkadaşı olmaktan her zaman gurur duyduğum bir kişidir. Lina o gün bize Hollywood’da yaşamış olan efsanevi birkaç Yahudi kadın aktrisi anlattı. Görselleri ve film parçalarının da eklendiği sunumu şahaneydi.

Bu hafta izlediğim bu sunum bana esin verdi, Lina’nın değindiği kadınlardan biri hariç, daha farklı Yahudi aktrislerden bahsetmeyi yeğledim. Böylece sanatçı takımımız yavaş yavaş zenginleşecek. Lina’ya bana esin verdiği için çok teşekkür ediyorum. Şimdi anlatacağım kadınlar Hitler döneminde, onun pençelerinden kurtulabilmiş olan sanatçılar.

Hem ekranda, hem sahne arkasında, Yahudi yönetmenler, yapımcılar ve yazarlar, bu gün bildiğimiz Hollywood sistemini geliştirmekle tanınırlar. Bahsedeceğim yedi öncü aktris cinsiyetleriyle ilgili beklentilere meydan okudu ve birçoğu İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’dan kaçarak dini zulümden kurtuldu.


Filmleri yeteneklerinin kanıtıdır ve hem de bir kaçış alanı, hem dünyanın en acil sorunlarından bazılarını keşfetmek için bir araç olarak sinemanın gücünü kanıtlar.


Ekran dışında hayatları, cinayet suçlamalarından, Hindustani dilini öğrenmekten ve Bluetooth ve diğer teknolojilerin geliştirmesi için temel oluşturan bir torpido karıştırma sisteminin icat edilmesine yardım etmeyi içeriyordu.


ELIZABETH BERGNER (1897-1986)

Avusturyalı aktrist Elizabeth Bergner,1935’te en iyi kadın oyuncu Oscar’ına aday gösterildi ve hatta “All About Eve” filminde baş karakterin yaratılmasında büyük destekleri olduğu anlatılır. Bergner; androjen, pantolon giyen rolleriyle tanınan (O devir için hiç duyulmamış bir şey) Almanya’nın en ünlü tiyatro ve film aktrislerinden biriydi.


Londra’ya taşındıktan sonra, diğer oyuncuların Nazi Almanya’sından kaçmasına yardım etti. Berlin’deki “The Rise Of Catherine The Great”adlı filminin gösterimi sırasında Naziler, Yahudi sanatını yasaklamak için daha büyük kampanyalarının bir parçası olarak isyan çıkardı.


Bergner ve kocası yönetmen Paul Czinner kısa bir süre sonra ABD’ne kaçtı ve burada Laurance Olivier ile “As You Like İt”(1936) filminde rol aldı. Savaştan sonra Avrupa’ya döndü ve 1973’de Akademi Ödülü ve Altın Küre’ye aday gösterilen “Der Fusganger”(yaya) filminde rol aldı. Bergner için, bugün Berlin’de bir parka onun adı verildi.


LIBBY HOLMAN (1904-1971)

Kocasını öldürmekle suçlanan, üç filme ilham veren ve açıkça biseksüel bir sanatçı olarak Libby Holman, tartışmalı bir hayat sürdü. İntihar olarak kabul edilmesine rağmen, Holman’ın kocası Zachary Smith Reynolds’un ölümü itibarını zedeledi ve olayın kapsamı antisemitizm tarafından gölgelendi.


Libby Cincinatti Üniversitesi’nden mezun olan en genç kadındı ve Afrikalı-Amerikalı müzisyenlerle gösteriler yaparak sosyal standartlara aykırı davranışlarıyla tanınırdı. Holman Martin Luther King Jr. ile arkadaş oldu ve 1959 yılında Hindistan’a Mahatma Gandhi’nin öğretilerini incelemek için yaptığı gezinin ödemesine yardım etti.


Holman Sivil Haklar Hareketine katılmasına ve “Paranın Satın Alabileceği Düşler” (1947) adlı deneysel filmde yer almasına ek olarak, büyük ölçüde bir tiyatro oyuncusu olarak hatırlanıyor. Onun imzası olarak bilinen straplez elbiseyi popüler hale getiren de kendisiydi.


RUBY MYERS ( 1907-1983)

Sulochana sahne adını kullanan Ruby Myers sessiz film dönemlerinde, Hint filmlerinde oynayarak döneminin sosyal normlarına meydan okuyan Hintli bir sanatçıydı. 1700’lerin sonlarında Irak, Suriye ve Osmanlı imparatorluğunun diğer bölgelerinden Yahudiler Hindistan’a giderek Bağdadi Cemaatini kurdular. Hint filmlerinde rol alan ilk kadınlardan bazıları, bu Yahudi diasporasından geldi.


Keşfedildiğinde telefon operatörü olarak çalışan Myers oyunculuk yapma konusunda tereddütlüydü. Ama sekiz karakter oynadığı “Typist Girl”(1926) ve “Wildcat of Bombay” (1927) gibi filmlerde rol aldı. Sessiz sinema dönemi sona erdiğinde ise daha önce hiç bilmediği Hindustani dilini öğrendi ve kendi filmlerini seslendirdi.


1930’larda Myers kendi prodüksiyon şirketi olan Rubi Pics’i açtı ve 1973’ te Hindistan’ın en yüksek sinema ödülü olan -Dadasaheb Phalke- ödülüne layık görüldü.


SYLVIA SIDNEY (1910-1999)

Rus-Yahudi göçmenlerin çocuğu olarak dünyaya gelen tiyatro ve sinema oyuncusu Sylvia Sidney,1930’larda gangsterlerin bir ortağı olarak oynadığı rolle ün kazandı. Sydney , Humprey Bogart, Cary Grant ve Spencer Tracy gibi zamanının önde gelen oyuncularıyla birlikte rol aldı. Aynı zamanda Alfred Hitchcock ile çalışan ilk Amerikalı aktristlerden biriydi ve “Sabotaj”da (1936) yer aldı. Karakter oyuncusu olan Silvia, ayrıca tiyatro ve televizyonda güçlü bir karaktere sahipti.


Hayatının ilerleyen yıllarında Sydney, ”Yaz Dilekleri, Kış Rüyaları” (1973) için Akademi Ödülüne aday gösterildi. Son filmi olan Tim Burton’un ”Beetlejuice” ve “Mars Attacks!” filmlerinde rol aldı. Diğer yandan, yarışmacı gösteriler için pug köpekleri yetiştirdi ve iğne oyası üzerine iki kitap yazdı.


LUISE RAINER( 1910-2014)

Almanya’da doğan Luise Rainer, birden fazla Akademi Ödülü kazanan ve arka arkaya birden fazla kazanan ilk kadın oyuncu olarak tarihe geçti. Viyana ve Berlin’de filizlenen sinema ve sahne kariyerine rağmen,1930’larda Hitler’in iktidara gelmesiyle Holywood’a taşındı.

ABD’de sadece birkaç yıl kaldıktan sonra, ilk Oscar’ını “The Greatest Ziegfeld”(1936) ile kazandı. Gerçek olaylardan esinlenen filmde tiyatro yapımcısı Florenz Ziegfeld’in nikahsız eşi Anna Held’i canlandırdı.

“The Good Earth”(1937) için, ikinci bir akademi ödülü kazandıktan sonra, MGM’deki kariyeri bocaladı ve daha sonra Oscar başarısını bir lanet olarak nitelendirdi. Ancak katkıları hem Hollywood “Walk of Fame”de, hem de Berlin’deki Boulevard Der Starst”a yıldızlarla tanındı


LILIAN ROTH (1910-1980)

Lilian Roth kariyerine çocuk yıldız olarak başladı, Broadway’daki ilk çıkışını “The Inner Man” ile yaptı ve daha sonra Marx Brothers’ın ”Animal Crackers”(1930) dahil Paramount Pictures filmlerinde rol aldı.


Roth, kişisel yaşamında alkolizmle uğraştı ve romantik ilişkilerinin çoğunda özgürlükten yoksundu. Birçok kez evlendi. Sıkıntılarını 1954’te uluslararası en çok satanlar arasında yer alan “Yarın Ağlayacağım” adlı anı kitabında detaylandırdı.


Sonunda Katolikliğe dönerken, Yahudi mirasını asla unutmayacağını ve bu sayede hayatının daha zengin olduğunu söyledi. 1955’te” Yarın Ağlayacağım” kitabı aynı adla bir filme çekildi ve dört akademi ödülüne aday gösterildi.


HEDY LAMARR (1914-2000)

Hedy Lamarr, hem Hollywood Walk of Fame’de bir yıldızı olan, hem de ulusal mucitler onur listesine giren tek kişi olabilir.


Lamarr kariyerine Avrupa sinemasında başladı, en önemlisi tartışmalı Çek filmi “Ecstasy”de (1933) çıplak performans sergiledi. Avrupa’dan ayrıldıktan sonra ilk rolü “Cezayir” deki (1938) ardından bir dizi MGM filmiyle bir Hollywood yıldızı oldu.


İkinci Dünya Savaşı sırasında, kendi kendini yetiştirmiş mucit, Axis’in müttefik torpidolarını bozma girişimlerini engelleyecek bir radyo rehberlik sistemi oluşturmak için, avangard bir besteci olan George Antheil ile çalıştı.


Bu frekans atlamalı iletim yöntemi, bluetooth ve diğer frekans atlanan iletim yöntemi, bluetooth ve diğer teknolojilerin geliştirilmesinde temel oluşturacaktı. Sanatçı bu konuda patent sahibiydi. Hedy aynı zamanda Disney’in Pamuk Prensesi ve orijinal “Catwoman” için ilham kaynağıydı.


İşte böyle sevgili okuyucular. Bu haftaki yazının da sonuna geldik. Dileğimiz her zaman sağlıklı, mutlu ve el ele olabilmek. Her zaman sevgiyle kalın

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page