top of page

HAYAT BİR YOLCULUKTUR






“Hayat bir yolculuktur mutlu olmadığınız duraklarda fazla oyalanmayın!”

“Yurtdışında yaşayanlardan bin euro vergi alınsın; alınsın ki bizim ülkedeki halimizi anlasınlar ve dertlerimizi paylaşsınlar!”


Merhabalar sevgili okuyucularım, evet yanlış okumadınız bu cümleler sosyal medyada sık sık karşıma çıkar oldu, yetmedi sosyal medya sokak roportajlarında rastladım, bunun üzerine, yurtdışında yaşayan bir vatandaş olarak duygu ve düşüncelerimi paylaşmak gereği duydum…


Muhabirin sokaktan geçen bir vatandaşla yaptığı roportajda, halktan birçok kişinin verdiği cevap ‘Evet, yurt dışında yaşayanların, ülkeye geldiklerinde ayak bastı parası olarak en azından bin euro ödemeleri lazım ki ancak o zaman bizim dertlerimizi anlayabilirler veya ortak olabilirler’ gibi cevaplar duyunca kulaklarıma inanamadım.


Bazıları daha da ileri gitti yurtdışında yaşayanlar oy kullanmasına getirdi lafı...

Bu cazip öneriler karşısında ilk aklıma gelen şu oldu, ‘Türkiye’de yaşayan vatandaş nasıl bir ruh hali içindedir ki, yurtdışında yaşayan vatandaşın sokaktan, ya da ağaçtan dolar falan toplandığı zannına kapılmış.


Hayır sevgili kardeşim, yurtdışında yaşamaya karar vermiş eğitimli, eğitimsiz hiçbir vatandaş sokaktan veya ağaçtan dolar falan toplamıyor.


Üstelik yurtdışında yaşamaya karar vermiş ve yerini, yurdunu kısaca konfor alanını terk etmiş bir kimsenin, siz işinin kolay olduğunu zannediyorsanız büyük bir yanılgı içindesiniz.


Uzaktan davulun sesi hoş gelir, bu konu kısa birkaç cümle ile anlatılacak bir konu değil. Ama kısaca özetlemem gerekirse bir bireyin doğup büyüdüğü topraklardan ayrılıp başka diyarlara yaşamaya gitmesi ve bu kararının arkasında durması demek büyük bedeller ödemesi demektir.


Bu bedeller ne diye sorarsanız, burada bu köşe deki satırlarım bu bedelleri anlatmama yetmez.


Öncelikle anadilini konuştuğu , var olduğu, ve kendi öz varlığını kanıtlamış olduğu tanıdık bildik çevreden, konfor alanından çıkarak kendi öz varlığının, köklerinin hiç bilinmediği, dilini ne kadar konuşsa da hiç bir zaman kendi ana dilinin yerini tutamayacağı bir yerlere göçmek, hele bir de o gittiği toprakların dilini de bilmiyorsa yaşanan maddi, manevi sıkıntılar, ve tabii en önemlisi sevdiklerinden, anandan babandan, bacından ayrı kalmak, bildiğin sevdiğin türkülerden şarkılardan, örfünden adetinden uzakta yaşamak...


Ve en ağırı nedir biliyor musunuz? Her telefon çaldığında acaba memleketten ummadık bir haber mi geldi düşüncesinin yürek çarpıntısı ve o çok sevdiklerinizden biri hastalandığında yanında olamamak, elini tutamamak, hatta cenazesine gidememek, ve ve bazı şarkılar ve türküler bir yerlerde karşınıza çıktığında gözlerinizin dolup, boğazınızda düğümlenen yumru ile o şarkılardan uzaklaşmak, ya da uzaklardaki evinizde memleket şarkıları dinlemeyi kendinize yasaklamak...


Bu liste böyle uzayıp gider, insanoğlunun en konforlu alanı ailesi ve doğup büyüdüğü topraklardır.

O konforu bırakıp gitmek sadece cesaret değil aynı zamanda özveri ister.


Yabancı hiç bilmediğiniz kapısını çalacağınız Allahın bir kulunun olmadığı topraklarda yaşamak öyle kolay değildir. Çalışmak, hem de çok çalışmak gerektirir, o yüzden oturduğunuz yerden, konfor alanınızdan lütfen gazel çalmayın, o şikayet ettiğiniz, memnun olmadığınız alanınızdan, eğer çok da memnun değilseniz önce bir kımıldayıp çıkmayı deneyin, deneyin ki o zaman bu konuyu tekrar tekrar konuşalım, ve ana başlığıma dönecek olursam eğer ‘Hayat bir yolcululuktur, kimsenin mutlu olmadığı, kendini iyi hissetmediği duraklarda saplanmak gibi bir zorunluluğu yoktur’, KISACA YÜREĞİ OLAN YÜRÜR...

Quebec-Massueville’den sevgiler,

RahelÇela B.
















Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page