GAZZE; SANKİ HİÇ BİLMİYORMUŞUZ GİBİ YENİDEN ÖĞRENELİM
top of page

GAZZE; SANKİ HİÇ BİLMİYORMUŞUZ GİBİ YENİDEN ÖĞRENELİM



Merhaba sevgili okuyucularım, bu hafta sizlere, İsrael’de yüzlerce yıldır kanayan bir yaradan, her gün huzurumuzu kaçıran bir toprak parçasından Gazze’den ve tarihinden söz etmek istiyorum. Bu olanların ve yaşananların geçmişini ve köklerini muhakkak ki çok sayıda bilen insan vardır olmasına da, acaba herkes ne kadarını ve ne kadar detayını biliyor. Hadi gelin Gazze’nin tarihine küçük bir yolculuğa çıkalım…


Günümüz İsrael’lileri için Gazze (Aza), terörizm ve yabancılaşma ile eş anlamlar taşır. Ancak tarihçi, gazeteci ve araştırmacı Haggai Hobermann, Gazze’nin uzun bir Yahudi varlığı geçmişine sahip olduğunu açıklıyor.


Ünlü İsrael’li çay tüccarı Zeev Kalonymos Wissotsky 1885 yazında, Lod, Nablus, Betlehem, Tyre, Sayda ve Gazze’ye yaptığı tarım amaçlı araştırma gezilerinde; İsrael topraklarında var olan Yahudi tarım yerleşiminin, Rusya’dan gelen yeni Yahudi göçmenlerin bu topraklara yerleştirmesi sonucunda, onların geçimlerini sağlayamayacaklarına karar vermişti. Sağlamak için, Gazze dışında toprağın yetersiz olduğu sonucuna vardıktan sonra teklifini yaptı.


Wissotsky’nin vizyonu, bir buçuk yıl sonra gerçek olmaya başladı. Avraham Haim Shlush ve Nissim Elkayem’in önderliğinde Yaffa’dan , Gazze’ye bir kurucu çekirdek grup geldi. Daha sonra Yeruşalayim ve Hebron’dan başka aileler de onlara katıldı ve sonunda Yahudi cemaati 30 aileye yükseldi. Gazze Arapları, inanması güç olsa da onları memnuniyetle karşıladı. Gazeteci ve Araştırmacı Haggai Hobermann, şehrin Yahudi tarihinin hikayesini anlattığı “Gazze’de Bir Yahudi Cemaati ”başlıklı girişim hakkında yeni bir kitap yayınladı. Bugün “Gazze”, Filistin ve Filistin geçmişine sahip bir yer olan terörizm ve yabancılaşma ile eş anlamlıysa, Hobermann’ın yeni araştırması, Mişnaik ve Talmudik döneminde, Hasmonean günlerinden beri orada nesiller boyu yaşayan Yahudilerin bilinmeyen hikayesini anlatıyor. Tevrat dönemleri, Ortaçağda ve erken 20. yüzyılın başları. Gazze ve dini liderleri günümüzde şeytani olarak görülüyor.


Fauda TV dizisi tarafından desteklenen bir danışman olan Hobermann, bir zamanlar Gazze’nin zamanımızdakilerden daha az dindar olmayan liderlere ev sahipliği yaptığını ortaya koyuyor. Anlattıkları neredeyse bilim kurgu gibi okunuyor. Bundan sadece 110 yıl önce, Gazze hahambaşısı Nissim Binyamin Ohana ve Gazze müftüsü Şeyh Abdullah el-Alami’nin Gazze’deki ortak yaşam konusunda bir kitap yazdığına kim inanır?


Ribi Ohana makalelerinden birinde, ”Gazze’de” diye yazmıştı; ”Haftada iki kez evimi ziyaret eden Gazze Müftüsü Şeyh Abdullah’a, karşılık olarak sapkınların ne diyeceğini bilin adlı bir kitap yazdım. Kesin kopyalanan ayetlerin anlamı, Eski Ahit içindekiler, Yeni Ahit havarileri tarafında aynı sözlerle İncil’e eklenmiş”.


Ribi Ohana, Gazze’deki ölülerin sırtüstü defnedilmek üzere Hebron’a nasıl nakledildiğini gördükten sonra, şehirde kadınlar için bir mikve (ritüel hamam) inşasını ve bir Yahudi mezarlığı için arsa satın alma projesini başlattığını da yazdı.


Gazze’nin çocukları-Yahudiler ve Araplar-yerel olarak üretilen boncuklarla süslenmiş hançerler takmayı severlerdi. Avraham Elyakam, Müslüman bayramlarında at ve güreş müsabakalarına katılırdı. Gazze Yahudileri daha sonra “Bedevilere küs kalmasınlar diye, bilerek onlara yenilirdik” diye hatırlayacaklardı.


Eylül 1910’da “Ha Poel Ha Tzair haber bülteni, “Araplar ve Yahudiler arasındaki ilişkiler çok iyi ve Gazze’de hiçbir Yahudi, Yahudi olduğu için acı çekmedi” diyen bir makale yayınlamıştı.


1914’te Batı Negev’deki Ruhama Moşavı’nın kurucusu Zvi Hirshfeld günlüğüne şunları yazdı: “Tu Bişvat’ta Gazze okulundan çocuklar bizim topraklarımıza bir gezi yaptılar, ağaç diktiler ve toprağın meyvelerini yediler ve kutladılar. Şarkılar ve şiirlerle ağaçların yeni yılını yakışır şekilde kutladılar.”


Okul çocuklarını Ruhama’ya götürme kararı rastgele değildi. Onları ağırlayan Hirshfeld, Gazze’nin Yahudi tarihini inceledi. Hatta çok eski bir sinagogun kalıntıları üzerine inşa edilmiş olan bir Katolik kilisesinin rahiplerinden, eski sinagogdan bir sütun parçası bile satın aldı. Parçada şu sözler yazılıydı. “Beni tüm kötülüklerden kurtaran melek, Yeruşalayim’e çıkmam için bana ayrıcalık tanıyacak”.


Ruhama Moşav’ı yok edildiğinde, Hirshfeld sütün parçasını Rishon Letzion’a götürdü ve 1918’de tifüsten öldüğünde, akrabaları onu bugün de gömülü olduğu mezarlığa defnettiler ve kabrinin başına bu sütunu da diktiler.


İşte Gazze’deki Yahudilerin tarihiye ilgili birkaç önemli nokta: MÖ 145’te Gazzze, Johanan Hasmonean tarafından fethedildi; MS 4. yüzyılda Yeruşalayim Talmud’unda bundan bahsedilir; İslama dönen sahte Mesih Sabetay Zvi’nin Tevratı’nı parçalayan Gazzeli Nathan’dır. Gazze’li Nathan, Şavuot 1660 arifesinde, Sabetay Zvi’yi, İsrael’i kurtaran kişi-Maşiyah- olarak ilan eden kişidir. Bunu Gazze Sinagogu’nda yaptı. Sonra da yaşadığı hayal kırıklığı yüzünden Zvi’nin Tevratı’nı parçaladı.


Meşhur Kahire Genizası’nda nesiller boyunca Gazze’deki Yahudi Cemaati hakkında bazı ayrıntılar veren eserler mevcut. Ayrıca Gazze Yahudilerinin muhtemelen en ünlüsü olan haham ve şair Yisrael Najara da var.

Najara,1625’te ölene kadar beş yıl boyunca Gazze’nin baş hahamıydı. Haham Yitzhak ben Shlomo Luria’nın öğrencilerinden biri olan Safed hahamı Najara’nın oğluydu. Yisrael Najara, hem laik, hem dini 650 şiir yazdı fakat bunlardan bazıları hiç basılmadı.


Tevrat’taki en ünlü karakterlerden bir olan Şimşon (Samson) Gazze’de yaşıyordu. Orada yaşayan ya da nesiller boyu burayı ziyaret eden Yahudiler, ondan veya adıyla bağlantılı olan olaylardan bahsetti mi?


1481’de İsrael topraklarını ziyaret eden en ünlü seyyahlardan biri, buradaki ziyareti sırasında anılarını yazan Volterra’lı Rabi Meşulam’dır. Haham Meşulam, Gazze Yahudilerinin şarap yaptıklarını yazar. Şehirde faaliyet gösteren küçük bir sinagogdan bahseder.1395’te İsrael topraklarına yapılan bir Haçlı Seferinde, Samson’dan bahseder ve aynı derecede ilginç bir şekilde, o dönemde Gazze sakinlerinin kıyafetlerini anlatır. Müslümanlar beyaz sarık takarlardı, Hıristiyanlar açık mavi baş örtüleri sararlardı ve Yahudiler sarı olan başörtüleri takarlardı.

Üzüm ve Zeytin…





Arkeolojinin, ortaya çıkardığı en heyecan verici olaylardan biri, Yahudilerin artık Gazze’de yaşamadığı 1967-6 Gün Savaşı’ndan iki yıl önce gerçekleşti. O zamanlar Mısırlılar Gazze limanı iskelesinin yanına bir kumarhane inşa etmek istediler ve inşaat çalışmaları sırasında, çok güzel antika bir mozaik çalışması ortaya çıkarıldı. Başta Hıristiyan din görevlileri bunun 5. yüzyıldan kalma bir kilisenin kalıntısı olduğunu iddia ettiler. Ancak arkeolog Profesör Michael Avi Yonah ve savaştan sonra burada yapılan resmi bir arkeolojik kazı, mozaiğin 1500 yıllık bir eski sinagoga ait olduğunu ispat etti.


Mozaik, birçok asma ve zeytin çiziminin yanı sıra, üzerinde Kral David’in adının geçtiği bir arpın ayrıntılı bir tasvirini içeriyordu. Mozaik kötü durumdaydı. Ancak şans eseri, bu bölgenin aslında kilise değil, bir sinagog olduğunu düşünen Gazze’nin Katolik bir rahibi, mozaik nispeten sağlamken resmini çekmişti.


1921’de Yafa’daki ayaklanma haberi yayıldığında, Nissim Elyakam’ın yakın arkadaşı Müftü Hac Said el-Hüseyni, onlara gitmemeleri için yalvarmasına rağmen, Gazze Yahudileri yerel Araplarla ilişkilerini sınamamaya karar verdiler ve şehri terk ettiler. Müftü hiç kimsenin onlara zarar vermeyeceğine söz verdi. Yahudiler ancak ortalık sakinleşince geri döndüler.


Sekiz yıl sonra,1929’da, Hebron Yahudilerinin, Arap komşuları tarafından katledildiği öğrenildiğinde, İngilizler Gazze’de yaşayan 44 Yahudi’yi, onları korumak üzere bir otel avlusunda topladılar. 25 Ağustos’ta kılıç ve hançerlerle silahlanmış Arap çeteleri sokaklara döküldü. Kısa süre sonra otele baskın düzenlediler. İngiliz polisi kendi canlarını kurtarmak için otel çevresinden kaçtılar. Yahudi sakinlerinden biri olan David Gahouri’nin silah taşıma ruhsatı vardı. Havaya ateş etti ve kalabalık geri çekildi. Başka bir isyancı çetesi, yerel eczacı Dr. Yakar ve diğer birkaç Yahudi’nin saklandığı başka bir odaya girmeyi başardı. Araplardan biri, üzerine sülfürik asit püskürten Dr. Yakar’a saldırdı ve onu geri çekilmeye zorladı.


Bu noktada, çok sonraları,1970’lerde oğlu Rashad’ın Gazze Belediye Başkanı olacağı şehrin ileri gelenlerinden Hacı Said A-Shawa geldi. A-Shawa otel girişinde durdu ve isyancıları sakinleştirmeye çalıştı, ancak buna izin vermediler. İngilizler riske girmemeye karar verdiler ve Yahudileri şehirden çıkardılar. Yahudiler kamyonlarla tren istasyonuna götürüldüler. Yolda Araplar kamyonlara saldırdılar ve yine Said A-Shawa ve diğer iki oğlu cesaret gösterip Yahudilerle birlikte kamyonlara binip saldırganları püskürttüler. O gece İskenderiye’den bir tren geldi ve Yahudileri Lod şehrine götürdü. Deliye dönen Gazze’li Araplar, yola çıkan trenin camlarına taş fırlatıyorlardı.


Eski Bir İttifak…

Tarihçi Hobermann, Gazze Yahudilerinin A-Shawa ailesinden aldıkları yardımı asla unutmadıklarını söylüyor. Daha sonra geri döndüler,1956 Sina Seferi’nden sonra Nissim’in oğlu Yarbay Mordechai Elyakam Gazze vali yardımcılığına atandı.

Elkayam, A-Shawa’nın oğullarından bir olan Rushdi’ye, eskiden belediye başkanı olarak atasının yerine aynı makamı teklif ettiler. Rushdie A-Shawa, kendisinin bu göreve atanmasının, onu bir iş birlikçi olarak göstereceğini düşündü. Onu korumak için İsrael askeri hükümetindeki yetkililer, onun yapması için milliyetçi, İsrail karşıtı bir konuşma hazırlayıp ona okuttular.


Konuşma A-Shawa’nın işi kabul etme isteğini, İsrael hükümetinin Gazze’ye yapacağı önemli yardım şartına bağladı. A-Shawa başlangıçta kendi yazdığı gurur verici, İsrael yanlısı bir yazı hazırlamayı planlamıştı. İsrael Hükümetinin hilesi işe yaradı. Belediye meydanında toplanan binlerce Gazze’li onu alkışladı ve iktidara getirilmesini isteyerek kabul ettiler.


İsrailin A-Shawa ailesine ikinci kez yardım etmesi, Arap milliyetçilerinin Rushdie’nin küçük kardeşi Rashad’ı öldürmeyi planladıklarını öğrendiği zamandı. Cinayet, İsrael’in Rushdie’yi Belediye Başkanı konumuna getirmesinin intikamı olarak planlanmıştı.


O sırada Rashad bir suç çetesinin lideriydi ve aynı zamanda Mısırlı bir terör örgütüyle de temas halindeydi. Halen Gazze Valisi olan Elkayam, Rashad’ı tutukladı ve onu hayatta tutmak için hapse attı. Resmi mazeret, terör örgütüne olan üyeliğiydi. Rushdie, kardeşinin tutuklanmasını protesto etmek için Elyakam’ın ofisine gitti ve ancak şartlar açıklandığında rahatladı.


İsrael 1971’de Gazze şeridindeki “Kurtuluş Güçleri” komutanı Ziad al-Husseini’nin Belediye Başkanı A-Shawa’nın ,evinin bodrumunda intihar etmesi üzerine, A-Shawa ailesine üçüncü kez iftira edilmiş oluyordu. Al-Husseini, intihar etmeden önce, A-Shawa ailesini Filistin tarihinin en kirli ailesi” olarak adlandırdığı bir mektup bırakmıştı.


Tarihçi Hobermann, bu mektubun “nankörce” yazıldığını söylüyor;

Belediye Başkanı A-Shawa haftalardır İsrael Savunma Güçleri (IDF) ile Al-Huseinni ve arkadaşlarının serbest geçişini sağlamak için müzakereler yürütüyordu ve terörist kaçağın kendi evinde sakladığını asla açıklamadı” diye ekliyor.


Al-Huseinni’nin intiharından sonra, dönemin Savunma Bakanı Moshe Dayan, A-Shawa’nın evinin bombalanması, onun tüm resmi görevlerinden uzaklaştırılması ve yargılanması için emir verdi. Yine Elyakam ailesi, A-Shawa’ları kurtarmak için koştu.


Vali yardımcısının kardeşi Moshe Elyakam televizyona çıktı ve izleyicilere A-Shawa ailesinin 1929 isyanlarında kendi akrabalarını nasıl kurtardığını anlattı. Elyakam ailesinin hikayesini bilen Dayan, hem A-Shawa’ya yardım etmek, hem de kendisine, evlerini bombalamamak için bir sebep göstermek için TV görüntüsünün düzenlenmesine yardım etti.


Hobermann hikayesinin son birkaç bölümünü Gush Katif yerleşimlerinin tarihine ve 2005’teki geri çekilmedeki hikayelere ve Gazze’nin Yahudi yerleşimciler tarafından tahliye edilmesine ayırıyor. Hobermann bu yerleşimleri, İsrael Topraklarının Güney Kapısı “olan Gazze kentindeki eski Yahudi cemaatinin devamı olarak görüyor. Tıpkı Ürdün’lülerin 1948’de bombaladıkları Yeruşalayim’in Yahudi mahallesindeki Hurva Sinagogu gibi. Hobermann, Gush Katif sinagoglarının da bir gün yeniden inşa edileceğine inanıyor.


İşte sevgili okuyucularım bu haftaki hikayemiz de böyle son buluyor. Dileğimiz ta Tora döneminden itibaren İsrael’e ait olan bu toprak parçasına barış ve sükun gelmesi. Anneler artık hiç ağlamasınlar. Sevgiyle kalın.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page