top of page

“Biz ışığı taşıyanlardanız,” dedi. “Ama gürültü yapmayız.”


ree


Ve bu ışık kullanılmaz sadece seyredilir…

Kabala’ya göre Hanuka’nın özü “ışık”tır; fakat bu fiziksel değil, metafizik bir ışıktır. Yağ, Hokhma’yı — yani saf, doğrudan ilahi bilgeliği — temsil eder. Bu bilgelik, Klipot tarafından kirletilemez; tıpkı yağın diğer sıvılarla kolayca karışmaması gibi.

Menora’daki fitil insan bilincidir; ateş ise ilahi ışığın bu bilinç aracılığıyla dünyaya yayılmasıdır. Işık, insan çabası olmadan açığa çıkmaz; bu yüzden yağ tek başına yetmez, fitile ve yakma eylemine ihtiyaç duyar.

 

Hanuka’nın sekiz gün sürmesi tesadüf değildir. Yedi, Kabala’da doğanın sayısıdır; sekiz ise doğanın ötesini, yani aşkın olanı temsil eder. Bu nedenle Hanuka ışığı, Or Makif (çevreleyici ışık) olarak tanımlanır: İnsan henüz tam olarak içselleştiremese bile onu dönüştüren bir ışıktır.

Bu ışık kullanılamaz, yalnızca seyredilir. Çünkü amaç fayda sağlamak değil; bilinci arındırmaktır. Hanuka bu yönüyle, insanın karanlıkla savaşarak değil, ışığı artırarak dönüşmesini öğretir.

 

Yayınlanacak olan kitabım ‘Mazal’dan bir bölüm’

Çanakkale’li Yosef — Hanuka Gecesi

Menorayı her yıl aynı yere koyardık.Pencereye değil; mutfaktaki dar rafın üzerine. Annem, ışığın dışarı gösterilmesinden çok içeride tutulmasına inanırdı. “Işık önce eve ait olmalı,” derdi.

O akşam üçüncü mum yakılmıştı. Fitil inceydi, alev kararsız. Bir an sönecek sandım. Sonra toparlandı. Hep böyle olurdu. Işık önce tereddüt ederdi.

Babam kibriti söndürürken sustu. Annem ellerini önlüğüne sildi. Kimse konuşmadı. Ama ben o sessizlikte, konuşulmayan her şeyi duydum.

Büyük dedem Avraham’ı düşündüm. Onu hiç görmemiştim. Ama sanki her Hanuka gecesi evimize gelirdi. Boğazdan inen rüzgârla birlikte. Küçük bir sandıkla Çanakkale’ye indiği günü hayal ettim. Kalenin gölgesinde durup, “Burada kalırım,” dediğini.

 

Annemin anlattığı Ladino sözleri geldi aklıma.Ken tiene paciensia, tiene todo.Sabırlı olan her şeye sahiptir.

Babamın sessizliği de sabırdan sayılır mıydı?

Menoraya baktım. Üç mum yanıyordu. Daha beşi vardı. Annem hep sekizin neden önemli olduğunu söylerdi. Yedinin dünya olduğunu, sekizin dünyadan taşan bir şey. “Hanuka ışığı kullanılmaz,” derdi, “bakılır.”

Babam Avraham  bir süre mumlara baktı.“Dedem,” dedi aniden, “ilk geldiğinde Çanakkale’ye, bir mum bile yokmuş yanında.”Sesi alçaktı.“Yağ bulmuş ama fitil yokmuş. Bir bez parçasıyla yakmış.”

Annem Mazal başını salladı.“Yine de yakmış,” dedi.“Yine de.”

 

Ben baktım.

O an anladım ki bizim aile hep bakarak yaşamıştı. Büyük dedem geçip giden gemilere bakmıştı. Dedem dükkânın önünden geçen insanlara. Babam karar anlarında hep pencereye bakardı. Annem ışığa.

İstanbul’a geldiğimiz ilk geceyi hatırladım. Ev küçüktü. Duvarlar yabancı. Ama menorayı yine aynı yere koymuşlardı. Sanki yer değişmişti ama yön değişmemişti.

“Yosef,” dedi annem Mazal, “gel.”

Yanına gittim. Elini omzuma koydu.“Biz ışığı taşıyanlardanız,” dedi. “Ama gürültü yapmayız.”

Menoraya bir kez daha baktım. Işık titremiyordu artık. Kararlıydı.

Belki de dedim, göç dediğin şey karanlıktan kaçmak değil.Işığın peşinden gitmekti.

Ve o gece, Hanuka’nın üçüncü gecesinde, bunu ilk kez anladım.

 Kalbinizdeki şefkat ve ışığınız eksilmesin…


Hag Sameach Hanuka

RahelÇela Behar


IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.

 Bir önceki yazımı okudunuz mu?

ree
ree

 











Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page