Değerli Mücevherler
top of page

Değerli Mücevherler





Moşe Bene-Yisrael’in Tanrı’yı terk etmesinin ağır sonuçlarını ve O’nun emirlerine sadakatle bağlı kalmaktan doğacak bereketi uzun uzun açıkladıktan sonra, anlamlı bir mitsvayı yerine getirerek halka örnek olmuş, Yarden Nehri’nin doğu yakasında üç sığınma şehri ayırmıştır. Levi kabilesinin üyeleri tarafından yönetilen bu şehirler, kazara cinayet işleyen birini, ölenin intikam almak isteyebilecek bir aile üyesinden güven içinde koruma amacıyla kurulmuştu. Bu üç şehir Emori krallarından yeni fethedilmiş topraklarda ayrılmıştı ve buna paralel olarak, Erets-Yisrael fethedildikten sonra Yeoşua’nın liderliğinde orada da üç şehir daha ayrılacaktı.

Bu konudaki önemli bir ayrıntı, Yarden’in doğu yakasında Moşe tarafından ayrılan bu şehirlerin, Erets-Yisrael’deki üç şehrin Yeoşua tarafından ayrılmasına kadar sığınma şehirleri olarak işlevlerine başlamayacak olmasıydı. Başka bir deyişle Moşe’nin ayırdığı şehirler henüz ayrılma amaçlarına hizmet etmekte değildir. Dahası, Moşe Erets-Yisrael’e giremeyeceğini biliyordu ve dolayısıyla bu şehirlerin işlevlerini yerine getirdiğini görmesi söz konusu olmayacaktı. O halde bu üç şehri neden ayırmıştır? Moşe’nin tamamlaması mümkün olmayan bir göreve başlamış olması biraz şaşırtıcı görünmektedir.

Raşi, Talmud’un Makot bölümünden alıntıyla bir cevap verir. Makot bölümünün bir kısmı, sığınma şehirlerinin kanunlarını ele alır ve Moşe’nin bunu yaparken aklında ne olduğuna açıklık getirir: “Herhangi bir şekilde yapabileceğim her mitsvayı yaparım!”

1838-1933 yılları arasında yaşamış olan, Yahudi kanununda, felsefesinde ve ahlak kurallarında temel niteliğe sahip bazı eserlerin yazarı, ünlü Hafets Hayim (Radin’li Yisrael Meir A-Koen Kagan) bunun etik klasiği Avot DeRabi Natan’da karşımıza çıkan bir fikirle benzerlik taşıdığını belirtir. Orada belirtildiği üzere Deavay’ın oğlu Yohanan şöyle dedi: “Kendini sonu gelmeyecek mitsvalardan veya tamamlanmayacak Tora öğreniminden uzak tutma.”

Hafets Hayim’e göre, yetser ara (Tanrı’nin iradesine karşı hareket etme dürtüsü) bizi laşon ara (olumsuz veya zarar verici konuşma) konusundaki kuralları öğrenmemeye ve uygulamamaya teşvik etmek için sıklıkla bu tezi kullanır. Yetser ara, taktik gereği şu soruyu sorar bize: “Bu konuyu öğrenmenin ve çaba harcamanın amacı ne? Sen, bu mitsvayı gerçekten sonuna kadar gerçekleştirebileceğine ve dudaklarından dökülen ‘her sözü’ kontrol edebileceğine gerçekten inanıyor musun? Bunda başarılı olman mümkün değil ki! Bu yüzden en iyisi zaman ve kapsam açısından sınırı olmayan bu işe hiç girişmemek.” Hafets Hayim, bu lakapla anılmasına vesile olan ünlü kitabı “Hafets Hayim”de özellikle laşon ara konusunu işlediği için özellikle bu konu üzerinde durmaktadır, ancak gerçekte yetser ara, yani bizi doğruyu yapmaktan alıkoymaya çalışan iç sesimiz, bu tezi her zaman kullanır. “Tora’nın hepsini öğrenmen zaten mümkün değil; o zaman hiç öğrenme. Mitsvaların hepsini yapabileceğini mi sanıyorsun? Yapamazsın. O yüzden dürüst davran ve hiç yapma.”

Deavay’ın oğlu Yohanan’ın yukarıdaki kısa öğretisi bu temelden hatalı düşünceyi reddetmektedir. Hahamlarımız bu konuya Pirke Avot’ta da açıkça değinmişlerdir: “İşi tamamlama yükümlülüğün yok, ama yine de ondan el çekme konusunda özgür değilsin. Eğer çok Tora öğrendiysen, sana çok ödül vereceklerdir” (Pirke Avot 2:16).

Hafets Hayim bunu bir misalle açıklar: Diyelim ki, deniz kenarında yürürken, kumun üstüne yığılmış ve yavaşça gelgitle denize geri çekilen değerli taşlar gördük. Mantıklı bir insan “Ben bu mücevherlerin hepsini nasılsa toplayamayacağım; o halde hiçbirini toplamaya değmez” der mi? Mümkün olduğu kadar çok değerli taş toplamak için bir veya birkaç saati buna ayırmaya değmez mi?

Hafets Hayim’e göre, prensipte ima edilen tavır aynıdır: “Eğer gümüş [peşinde koşar] gibi onun peşinde koşar ve onu gömülmüş bir hazine [arar] gibi ararsan, o zaman Tanrı korkusunu anlarsın” (Mişle 2:4). “Tanrı bilincine” ulaşmak için yaşam boyu sürdürdüğümüz yolculukta temel unsur, gümüş ve gömülü hazine ararken benimseyeceğimiz yaklaşımı Tanrı’yı ararken de benimsemektir. Her bir parçayı toplayamayabiliriz, ama elimize her ne geçerse, onun kıymeti ölçülemez.















Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page