Biraz da Arkeoloji - Goliat’ın memleketinden görüntüler
top of page

Biraz da Arkeoloji - Goliat’ın memleketinden görüntüler




(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)



Merhaba sevgili okuyucularım. Bu geçen 15 günde umarım keyfiniz yerindedir. Yom ha Zikaron’un hüznünün sonrasında neşeli bir Yom Atmauth sanırım hepimize iyi geldi. Hava da enikonu düzeldi. Artık piknik ve tabiat gezileri başlayacak. Ben de her gün okuduğum The Times Of İsrael gazetesinde farklı bir konuya rasladım.


Arkeoloji. Çocukluğumdan beri meraklı olduğum arkeoloji, gün ışığına çıkartılan buluntular ve kazı yerleri sonsuz ilgimi çeker. Gittiğim her ülkede, özellikle Türkiye’nin ve İsrael’in sit alanlarını görmeyi çok severim.


Bu hafta Tevrat’ta adı geçen dev adam Goliat’ın yaşadığı yer olan, Gath şehri hakkında bir şeyler okudum. Sizlerle paylaşmak istiyorum. New York Times Gazetesi 2008 yılında, alışılmadık derecede ilginç bir arkeolojik keşiften bahsetmişti. Kahire’nin güneyinde,3 bin yıllık bir mezar kompleksinde 10 adet eşeğin gömülü kalıtları bulundu.

Tel Tzafit’in kazı şefi Dr. Aren Maeir,”eşeklere antik dünyada saygı duyulduğu gerçeğini düşündüğümüzde, bu gerçekten şaşırtıcı değil” diye belirtiyor.


Aslında, Maeir, Mısırdan Israel topraklarına getirilen eşek kalıntılarının da Tel Tzafit kazılarında bulunduğunu ekliyor. Eşekler, aslında köpekler kadar sevimli hayvanlardır. Tel Tzafit’teki eşek kemikleri, binlerce yıl öncesine dayanan evlerin altında gömülü olarak keşfedildi.


Filisti’ler muhtemelen MÖ 13. Yüzyılda İsrael topraklarına yelken açtılar ve yerlilere karıştılar. Filisti’lerin kendine özgü çömlekçilik türlerinin yanı sıra, yerleşim yerlerini paylaştıkları yerlilerden farklı beslenme alışkanlıkları da vardı. Örneğin Filisti’ler, İsrael toprağına domuz ithal ettikleri için domuzları seviyorlar ve onların etini yiyorlardı. Ayrıca, besin değerleri ülkenin diğer sakinleri tarafından henüz keşfedilmemiş bitkilerle de pişirilirdi.


Tevrat, çoğunlukla Filisti’lerin yaşadığı beş şehirden bahsetmektedir: kıyıda Aşkelon, Gazze ve Aşdot; iç bölgelerde Ekron ve Gath. Elah vadisinde genç bir çocuk olan David’in tarafından, sapanıyla fırlattığı taş ile ölen dev adam Goliat’ın yaşadığı yer olan Gath bu şehirlerin en ünlüsüdür. Ayrıca tabii ki David, Kral Şaul’un gazabından kaçarken Gath’a taşınmıştı.


Bununla birlikte ,Gath’ın adı onlarca Tevrat bölümünde görülürken, aniden Tevrat’ta bir daha Gath’dan bahsedilmez olur. Bunu nedeni MÖ 8. yüzyılda Şam Kralı Hazael tarafından ortadan kaldırılmasıdır.(2. Krallar 12:17)


Ancak en parlak döneminde Gath, İsrael toprağının en büyük şehriydi. Günümüzde ise, ülkenin en büyük arkeolojik alanlarından biridir. Maeir tarafından Tel Tzafit’te yürütülen kazılar,Covid-19 salgınının vurduğu ve kazıların durdurulduğu zamana kadar, yaklaşık 25 yıldır yapılıyordu.


Bugün Aşkelon ve Beer Şeva arasındaki Tel Tzafit, doğal bitki örtüsü ve çeşitli kır çiçekleri, hayvanlar ve kuşlar ile kaplı dairesel bir yolu olan milli bir parktır.


Hem çıkış, hem de iniş kayalık olduğu için, yürüyüş direkleriyle bile zor bir yürüyüştür. Nedir ki yorgunluğa değer. Tepenin en üst noktasından, kuzeyde Ramallah’tan, güneyde Gazze’ye ,doğuda orta tepelere, güneydoğuda Hebron’u geçerek ve batıda Tel Aviv ve Akdenizİe kadar nadir ve nefes kesici bir İsrael manzarası var.


Bu şaşırtıcı görüş, kıyı düzlüğünün büyük bölümlerine, Judea’nın eteklerine ve kuzeyden güneye, ve doğudan batıya önemli kavşaklara komuta ettiği için, yukarıdaki bu şehirlerin her birinin bu nokta için sahip olduğu stratejik önemi açıklıyor.


Ayrıca buradaki arazi, bol su ile kısmen Elah Nehri tarafından sağlanan zengin ve bereketli bir bölgedir.

Goliath’ın memleketi büyük ve müreffeh bir şehir olduğu için Gath’da yaşam güzeldi. Dokuma tekstilleriyle birlikte, yağ ve şarap üreten büyük bir ticaret merkeziydi.


Filisti Gath’ın düşüşünün ardından, Yahudiler buraya taşındılar ve şehir,MÖ 8. yüzyılın sonunda Hazael ve MÖ 604’te Babilli’ler tarafından alınana kadar orada kaldılar ve sonunda Romalılar ve Bizanslılar tepeye yerleşmiş olsalar da, Gath ancak Haçlılar 1099’da İsrael topraklarını fethettikten sonra, şehrin eski ihtişamı yeniden geri döndü. Hıristiyan güçleri zirveye, dik beyaz kayalıklarla kaplı yamaçların üzerinde, bir kale inşa ettiler. Adı Blanche Garde (Beyaz Kale) idi. Selahaddin Eyyubi, Haçlılardan, İsrael topraklarını aldıktan sonra, yıkılan kalenin etrafında bir Arap köyü ortaya çıktı. Köy Tel-Es -Safi (Saf Tepe) adını aldı.


Eski isminin yitirilmesiyle Tevrat’taki Gath’ın tam yerini belirlemek için, İsrael’li arkeologlar zora düştüler. Aşkelon yakınlarındaki Kiryat Gat, antik Gath olduğu varsayılan bir sit alanının yanına kuruldu. Ancak bu gün arkeolog Maeir, Tel Tzafit’in konumu hakkında bir tartışma olmadığını söylüyor.


Yolları çevreleyen bitki örtüsü arasında ısırgan otu, (İbranice’de Sirpad olarak adlandırılır) içindeki zehirler, artrit ve diğer hastalıklara yardımcı olan ağrı kesici merhemlerin yapılmasında kullanıldığı halde, bunlara dokunmak kaşıntılı, kırmızı ve şişmiş bir cilt alerjisine neden olabilir.


Diğer bitkiler ve yamaçlardaki birçok çiçek zararsızdır. En olağan dışı, büyük kadifemsi mor bir çiçeğe sahip olan İsrael’de bu çiçek adı Arumu’dur. Deve dikeni parlak bir mordur, Sülün Gözü ise parlak kırmızıdır ve bir düğün çiçeği görüntüsündedir.


Yolun başlangıcına yakın yalnız bir ağaç vardır. İbranicede buna Maşiyah veya Dikenli Hünnap denir-Shezaf Matzui. Arap kültürüne göre hünnap ağacının sihirli güçleri vardır ve hayaletlere ev sahipliği yapar. Hıristiyan geleneğine göre, Romalı askerlerin İsa’nın başına zorla taktıkları dikenli taç, hünnapın dikenli dallarından yapılmıştır.


Beslenme uzmanlarının Hünnap hakkında söylediklerine göre: ağacın lezzetli meyvesinin İbranice “domim” olarak adlandırılır, portakaldan 20 kat daha fazla c vitamini içerdiği ortaya çıktı.


Bu bölgede çoğunlukla bir koyun sürüsü, tepenin aşağısında, beyaz akbalıkçılların etraflarını çevirdiği geniş alanda otlanırlar.


Sürü, muhtemelen 1948’de Bağımsızlık Savaşı sırasında diğer Arap köylüler, İsrael Ordusu’ndan kaçtıktan sonra Tel Es-Safi bölgesinde kalan ve yalnız yaşayan El-Azi ailesine aittir. Ailenin büyükbabasının,1939’da topluluklarını kurarken, yakınlardaki Kibutz Menahem’in öncülerine muazzam derecede yardım ettiğinden, savaştan sonra, İsrael Devleti tarafından, aileye bölgede arazi ve otlatma hakları verildi.


Bar-İlan Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü bölüm başkanı Prof. Aren Maeir, 4-30 Temmuz 2021 tarihleri arasında kazılara katılmak isteyenler için, kendisiyle arenmaeir@gmail.com adresinden iletişime geçebilirler.


İşte sevgili okurlar, yazımızın sonuna geldik. Biraz tarih, biraz çevre gezisi, biraz bitki ve çiçek derken epeyi şey öğrendik değil mi? Tekrar görüşünceye değin sağlık ve sevgiyle kalın.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page