top of page

Bir adadan fazlası Sicilya - Ateş ve Su (Bölüm 3)


ree

ree

Sicilya seyahatine karar verdigimizde Giuseppe Tomasi di Lampedusa'nın kaleme aldığı Leopar romanının Netflix’teki dizisini seyrediyorum. 19. yüzyıl İtalyan Risorgimento döneminde Sicilya'daki aristokrasinin çöküşünü ve değişimi konu alıyor. Prens Salina'nın torunu Tancredi'nin ağzından çıkan "Her şeyin değişmesi için, her şeyin aynı kalması gerekir" ("Perché tutto cambi, bisogna che tutto resti com'è") repliği kulağımda Palermo’yu adımlarken çünkü ülkemde, belki de dünyada durum aynen böyle.


Luchino Visconti tarafından sinemaya uyarlanan Leopar, başrollerini Burt Lanchester, Claudia Cardinale ve Alain Delon’un paylaştığı film olarak 1963’te gösterime girmiş. Romanın metnine sadık kalan film Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü kazanmış. Ilk firsatta seyredileceklere eklendi bile. Bu arada şans bu ya kitap klubünde de bu kitap okunmak için seçildi. Sanki Ilahi bir kudretle ben Sicilya’ya çoktan çekilmişim.


ree

Palermo’ya varınca aldığımız şehir turunda rehberimiz bize, sarışın, mavi gözlü, kıvırcık saçlı Sicilyalı’lar olduğu gibi, bana benzeyen oldukça esmerlerle de karşılaşaksınız çünkü biz yüz yıllardır değişmeye, dönüşmeye ve genede özümüzdeki isyancı ruha sadık kalmaya devam ediyoruz; deyince aklım ülkeme uçuverdi. Doğu Avrupalı’lardan, Etiyopyalı’lara, Güney Afrikalı’lardan, Arap göçmenlerine, Batı Avrupalı’lardan, Kafkaslar’a uzanan karma bir toplumun güzel ruhlarıyla karışık ülkeme ve ondan ölesiye nefret eden insanlığa.


ree

Şehir turumuzu rehberimiz Palermo’nun en güzel binası olan, Teatro Massimo’da başlattı. Avrupa'nın üçüncü büyük opera binası olan yapı, Mimar Ernesto Basile tarafından tasarlanmış ve 1891 yılında açılmış. Ünlü sahneleriyle hem opera, hem de sinema tarihi açısından büyük bir öneme sahip, özellikle de The Godfather Part III filminde merdivenlerde Michael Corleone'nin kızının öldürüldüğü sahne, sinema tarihinde unutulmaz anlardan biridir ve binanın dünya çapında tanınmasına katkıda bulunmuştur. 



Teatro Massimo, ilk gösterimini 16 Mayıs 1897'de Giuseppe Verdi'nin Falstaff operasıyla gerçekleştirdi. Yapıdan içeri girince bordo kadife perde, koltukların dizilimi ve kral için ayrılan özel bölümle, tavan süslemelerinden etkilenmemek mümkün değil.


Aklıma yıllarca kapalı olan AKM’nin heyecansız dokusuyla, asla içinde tur düzenlenmeyen Sürreya Operası geliyor. Cumhuriyet tarihi 100 yıllık, doldolu ama bizler camilere kredi verdikçe opera binası gezimiz bir hayal. Rehber sahneye Aida Operası için fil bile getirebilecek büyüklükte diyor sahne için. Göz alıcı opera binasını bir opera seyredemeden- biletler günler evvel tükendiği için – tamamlayıp bir sonraki noktaya ilerliyoruz.


ree

Katanya’daki balık pazarının inanılmaz kaosuna nice turistler âşık oluyorlar, haklılar ama bizim gibi pazar mantalitesinin içinde köklenmiş İstanbullu’lar için gördüklerimiz sadece bir özlem. Bu pazarların Arap etkisinden olduğunu söylemeye gerek bile yok. Bağıran satıcılar, ürün satmanın yanı sıra aslında sundukları performansın keyfindeler. O yüzden Palermo’daki Ballaro ve Capo market turuna katılan Avusturalyalı’ları, Kanadalı’ları çok heyecanlandırmış olsa da, rehberimiz bize bakıp gülümsedi Türk olduğumuzu söylediğimizde. Ama biz Türk müydük? Ya da savaştan dolayı tüm dünyanın nefret odağı olduğumuzdan dillendiremediğimiz Israelli’lermiydik. Pazarın kaosu bizimkinin yanında bir hiçti.


ree

Ve bir anda karşımızda beliren Katedralin göz kamaştıran mimarisine karşı nefesimiz kesildi. Önce Arap etkisiyle camii olan yapıyı 12.yüz yılda Norman’lar alıp kiliseye dönüştürmüşler  ve ardından 15.yüzyılda Gothik Katalan görüntüsüyle donanmış yapı inanılmaz bir görsel şölenle bizi karşısına alıyordu


ree

Tabii ki şehrin Azizi Rosalia’dan da bahsetmek lazım. Rosalia, 1666’da tüm Sicilya’ya yayılan resmi bir kült ile, Palermo’nun koruyucu azizesi olmuş. Soylu bir feodal lordun kızı olan Rosalia Sinibaldi, Palermo’da veba insanları kırıp geçirirken hastaları iyileştirme gücünden dolayı krallardan bile üstün adada.


ree

Yürüyerek utanç çeşmesinden geçip Kutsal üçgene ulaşıyoruz. 3 büyük kilisenin ortasındaki meydan bir hayli kalabalık. Herkes, 3 kırmızı kubbeye karşı selfie peşinde. Haklılar, bizde yaptık ama önce Aziz Caterina kilisesinin içindeki manastırda üretilen Cannoli’yi tatmak için uzun, hem de çok uzun bir kuyruğa girdik. Cannoli, manastırlardaki rahibelerin geleneksel Sicilya hamur işinin tarifini koruyup geliştirdiği Sicilya'ya özgü bir tatlı. Manastırn içinde bulunan I Segreti del Chiostro adlı özel pastane, bu geleneği sürdürerek, antik tariflerle yapılmış Cannoli'leri satıyor. Manastırın limon ağaçlarıyla bezenmiş göz alıcı bahçesinde bir banka oturup kremalı koyun sütünden yapılmış ricotta peyniriyle taze doldurulmuş cannoli'lerimizin tadını çıkarttık. Içerdeki yapım videosunu da Moda Klübün’de bütün yaz birlikte lüuplediğim dostuma yolladım tabii ki, hayat paylaşınca güzel.



Rehberimiz bizimle Bizans döneminde yapılmış olan Cappella Palatina kilisenin önünde vedalaşıyor. Yanımıza yaklaşıp, ‘duvarlarda ve tavanlardaki altın rengi Hristiyanlık tarihi sahnelerini betimleyen mozaikler, sizler için Ayasofya’dan sonra çok basit kalacaktır,’ deyince bir kez daha koltuklarım kabarıyor Istanbul gibi muhteşem bir şehirde dünyaya geldiğim için kendimi şanslı saydım.


ree

Ve tam o anda esen rüzgârla tepemizdeki fikus ağacından yapraklar dökülmeye başladı, sanki yaşam bana “devam” diyordu, yeni kimlikle ve yeni bilinçle.


ree

Mondello beach Palermo’dan 40dk uzaklıkta ama biz hava şartlarından dolayı istediğimiz gibi hazzedemedik.  Ama aniden boşalan yağmur sayesinde şehrin hatta bence dünyanın en ilginç müzesine gitme şansımız oldu.



“Catacombs of Cappuccini" İtalya'daki ünlü yeraltı mezarlığı ve ölü bedenlerin mumyalanıp sergilendiği bir yer. Burası dünyanın en ürkütücü yedi müzesinden biriymiş. Kesinlikle hak veriyorum. Üç Euro verip kendimizi merdivenlerden aşağıya derin bir sessizliğin ortasına bırakıyoruz. 1600'lerde Gubbio'lu Kardeş Silvestro'nun ölümü üzerine onunla birlikte olmaya edebilmek için onu mumyalamaya karar verdiler. Bu uygulama birkaç yüzyıl boyunca yalnızca rahiplere özgüyken, ilerleyen zamanlarda bunu karşılayabilecek – çünkü bakım masrafları oldukça çoktu – sadece Palermo soylularına sunuldu. Zengin aileler, sevdiklerini en güzel kıyafetlerle giydirip, sık sık onları ziyarete gelmeye başlamışlar.  Burada yer almak adeta bir prestij meselesi haline gelmiş o dönem. İçerde yürürken ölümü sorguluyorsunuz, hem de en derinden. Bir bedeni, ayaklarının üstünde, duvardaki çiviye en güzel kıyafetleriyle asmak, ölmedi demek gibi bir şey. Bazı mumyaların derileri hala yüzlerinde, saçları ve bıyıkları bile. Yüzlerin ve bedenin zaman içinde aldığı garip duruşlar bana Tim Burton’un meşhur filmi Night Before Xmas hatırlattı. Acaba kendisi bundan etkilenip   Jack Skellington yaratmış olabilir mi? İçerde  din adamları, askeri ve kamu görevlileri, bakireler, kadınlar, erkekler, çocuklar ve bebekler için özel odalar var. Her biri kendine özgü kıyafetlerle üzerlerinde ölüm tarihleriyle sıralanıyor. Gömüler 1880'de durdurulmuş. 2 istisna hariç.

 

1911'de ABD'de Amerika Birleşik Devletleri Başkonsolosu Giovanni Paterniti'nin cenazesi ve 1920'de, iki yaşındayken ölen ve bugün "dünyanın en güzel mumyası" olarak bilinen küçük Rosalia Lombardo.  

 

Geçmişinden eser olmayan bir yer nedir ki?

Bir şehri, ülkeyi veya toprağı hakkıyla tanımak için tek yapılması gereken, onun kadim ruhunu, alışkanlıklarını, inançlarını ve geleneklerini gözler önüne seren hikâyeleri ve efsaneleri aramaktır. Biz adada harika efsaneleri bohçalarımıza ekledik. ‘Ben tarihim; beni izleyen karanlıkta yürümez’ diye seslenen Sicilya bizi o kadar güzel ağırladı ki beklentilerimin kat ve kat üzerindeydi. İkizlerle bu seyahatin keyfi, nice güzel yemeklerle katlandı. 7 gün- 7 gece hem adada, hem de yaşamın ta en içinde gibiydim. Her adımda düalite, her adımda ölüm ve yaşam yan yanaydı. “Hayatlarımızı öyle yaşamalıyız ki, ölüm bizi almaya geldiğinde titresin,” diyen Charles Burkowski’ye kulak verdim Sicilya’da.

Ben bu satırları yazarken, hayatta kalan rehinelerin evlerine dönmüş olmalarının huzuruna, cenazelerimizi getirmeye çalışan feryatlarımızın karıştığı bu karmaşık anda insani olarak huzurlu günler demek istiyorum. Ateşle kavrulmaların, suyla arınmalara dönüşeceği nice seyahatlere.


ree

Diyeceğim o ki Sicilya büyülü bir tatil, yalnız, kalabalık, kızlarla veya ailece ama illaki ekleyin derim seyahat planlarınıza. Yola çıkmadan rejime girin ve biraz da titizlikten sıyrılıp dünya hallerinden keyiflenin.

 

Bu seyahatte kaldığımız yer B&B Sulle vie del capo (bu yer için özellikle iki kelime yazmak istiyorum. Tam Sicilya’nın ruhuna uygun, bize her sabah seksi bir Sicilya’lı  büyükanne (yaşı değil ama yaşamdaki statüsü) sabah kahvaltımızı hazırladı. Ingilizcesi az olmasına rağmen bizimle yaptığı şen şakrak sabah sohbetleri harikaydı. Son gün bizi gönderdiği şarkütericiden kilosu üç Euro’ya Prosciutto almış olmamız ise bir efsaneydi. 

Rehberli gezi Free tours


ree

Meraklısı için biraz Mafya tarihi yazmak istiyorum. İlgi alanınıza girmiyorsa devamını okumayabilirsiniz.

Önce bir test yapalım bakalım kaç tane Mafioso filmi seyrettiniz. Test başlasın:

21. Il traditore (Hain) - 2019

20. Panzehir - 2014

19. Gangs of New York (New York Çeteleri) - 2002

18. Donnie Brasco (Köstebek) - 1997

17. Kabadayı - 2007

16. The Irishman (İrlandalı) - 2019

15. Carlito's Way (Carlito'nun Yolu) - 1993

14. Bir Zamanlar Anadolu'da - 2011

13. Mou Gaan Dou (Kirli İşler) - 2002

12. Casino (Gazino) - 1995

11. Heat (Büyük Hesaplaşma) - 1995

10. L.A. Confidential (Los Angeles Sırları) - 1997

9. Eşkıya - 1996

8. Scarface (Yaralı Yüz) - 1983

7. Snatch (Kapışma) - 2000

6. Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri) - 1992

5. Once Upon a Time in America (Bir Zamanlar Amerika) - 1984

4. The Departed (Köstebek) - 2006

3. Goodfellas (Sıkı Dostlar) - 1990

2. Pulp Fiction (Ucuz Roman) - 1994

1. The Godfather (Baba) - 1972

Seyredilmeyenler listeye alınsın.

Gerçekten mafya var mı? Ne yazık ki cevap evet. Mafia kelimesi için 3 farklı kökenden bahsedilir:

1.    Arapça mu’afah: “zayıfların cesaretle korunması” demektir. (Mû = cesaret, afât = korunma)

2.    Toscana bölgesinde maffia: yoksulluk anlamına gelir.

3.    1800’de Sicilya’ya gelen Napoli kralı Ferdinand IV, Fransızların adayı muhtemel işgal planlarına karşı, paralel bir polis teşkilatı kurar. Bu teşkilata 1282’nin savaş narasının 5 Baş Harfini verir. (Morta, Alla, Francia, Italia, Anela) (Fransa’ya ölüm / Bu İtalya’nın çığlığı). Teşkilatın bir ismi de “Onorata Societa” yani “Saygıdeğer Şirket” tir.

Mafia’nın oluşumundaki ilk neden, muhtemelen 1282’de Sicilya’da Fransızlar tarafından yapılan katliamdır. Sicilyalılar Akdeniz’in kontrolü kimin elindeyse, onun paspası olmaktan bıkmıştı. Ama hikayeyi fitilleyen Fransızların ada halkını aşağılamasıydı. Ufak tefek bir sürü olay oluyordu ta ki 30 Mart 1282’ye kadar.  Bir gün önce bir grup Fransız askeri Santo Spiro (Kutsal Ruh) kilisesini basmış ve vergi borcu olan bazı kaçakları yakalamıştı. Bu, gözdağı vermek için yapılmış bir ibretti. Ertesi gün kalabalık bir grup Sicilyalı akşam duası için kilisede toplanmış ve bu toplaşma Fransızları rahatsız etmişti. Kontrol amaçlı meydana asker gönderdiler. Aslında Sicilyalılar silahsızlardı ama gene de  üstlerinin aranması istenince rahatsız olmuşlardı. Fransızların bu tacizci yaklaşımı Sicilyalıların gururuna dokunmuş ama bardağı taşıran, Fransız askerlerden birinin “silah aramak için” elini yeni evli bir kadının bluzunun altına sokmasıyla köpüren kocasının aniden “Fransızlara ölüm” diye bağırması olmus. Kalabalık ayaklanmış, silahları olmamalarına rağmen, tüm Fransız askerlerini öldürmeyi başarmışlardı. Tabii ki yönetim köylülerden güçlü, ayaklanmayı bastırmış ama isyan ve direniş, adada bir yaşam tarzına dönüşmüş. Halk adadaki yönetime alternatif olarak adı bugün ‘Cosa Nostra’ “Bizim özvarlığımız, kültürümüz” anlamına gelen bir yapı oluşturmuş. Belki o gün isyan bastırılmış ama Amerika’nın ilk organize suç mekanizmasının da temelleri atılmış oldu.  

 

O günkü mafya bu gün açıkça olmasa da Tarım, Emlak, Kumar, kaçakçılık, silah satışı, uyuşturucudan para kazanmaya devam ediyor.

 

Rehbere soruyorum mafya Napoli’de mi daha güçlü yoksa Sicilya’da mı? Gülüyor cevap verirken, “Hepsi aynı iğrençlikte,” diyor. Sicilyalı’lar bugün NO MAFIA ile gururlanıyorlarsa da gerçekler bu sekilde değil.

Başlangıcını dillendirdiğim kurumunun politikacılarla yan yana olduğu su götürmez bir durum ta ki sisteme çomak sokmak isteyenler olana kadar. “Mafya öldürür, ama susmakta öldürür…” sloganıyla ortayı karıştırmaya başlayanlara çok defa “Mafya yerin altında; o nedenle yerin üstünde bir şey göremezsiniz...” diyenler olmuş.

 

Tarihleri günümüze yaklaştırdığımızda II. Dünya Savaşı döneminde ClA, Sicilya’ya çıkartma yapmak için mafya ile anlaştı. Lucky Luciano New York’taki Sicilya asıllı mafya babaları ile görüşüp Alman garnizonlarının tam yerini gösteren haritaları sunar. Bu Amerika’ya büyük bir başarı getirir tabii ki bir geri ödeme planıyla, bazı ‘mafioso’ları adanın çeşitli kent ve kasabalarına belediye başkanı olarak atar! İşte   Sicilya mafyasının dokunulmazlığı. Işte devlet icinde devletleşen mafya.  Babalar, İtalya’yı 1945’ten 1992’ye kadar yönetmişler.

Rehber ilginc bir geleneği anlatıyor, bu karanlık devletin belki de en ilginç uygulamalarından birini.  Herhangi bir mafya üyesinin gözaltına alınması durumunda, bildiği veya şahitlik ettiği şeylerle ilgili mafya üyesi olmayan hiçbir kişi veya devlet kurumuna konuşmaması gerek. Nitekim aksi uygulanırsa, bunun cezası kendisi ve tüm aile fertlerinin ölümüyla sonuçlandığı bilinir üyeler arasinda.  Bu yüzden bir mafya üyesi gözaltına alınırken mahkemede başka bir arkadaşını dudağından öpüyorsa, bu, “sorguda kesinlikle konuşmayacağım” demektir ve adına da “omerta öpücüğü” denilir.

 

 

1900’lü yıllarda Amerika’ya yerleşmiş olan milyonlarca İtalyan göçmen, yoksulluk içinde yaşıyordu. Kendilerini korumak ve hayatlarını idame ettirebilmek için ülkelerindeki karanlık düzeni burada aynı şekilde sürdürdüler. Salvatore Lucania, Al Capone, Luciano Leggio, Sam Giancana, Vincent Drucci, Vito Genovese, Tommy Lucchese, Vito Cascio Ferro, Michele Navarra, Salvatore Greco, Angelo La Barbera, Joseph Bonanno ve John Gotti, bilinen bazı İtalyan asıllı mafya babalarıdır. Bunların içinden Vito Genovese’nin çok meşhur The Godfather filminin, Al Capone’nin ise Scarface’e ilham kaynağı olduğu bilinir.

 

Italyan mafyasına karşı mücadele edenler her çökmüş sistemdeki gibi yargıçlar ve hukukçulardır.  Mafyayı çökertme çalışmalarında öncü rol oynayan Giovanni Falcone (New York ve Sicilya arasındaki uyuşturucu ağını çökerten "Spatola Davası" gibi büyük soruşturmaları yönetmiştir) ve Paolo Borsellino ne yazık ki 1992 yılında mücadele sırasında öldürülmüşlerdir. 

 

Mafia bitti mi derseniz, ne yazık ki hayır. 2003 itibariyle, Palermo’daki dükkan sahiplerinin 80% kendilerini koruma ve işlerini arttırmak adına Mafia’ya ödeme yapmaya zorlanıyormuş. Halk bunu durdurmanın yollarını ararken 2004 yılında ADDIOPIZZO kuruluyor.  Mafya sözlüğünde pizzo, mafyanın kendisine saldırmayacağına dair bir söz karşılığında, işletmeler tarafından organize suç gruplarına ödenen koruma parasını ifade eder. Hikaye bir etiketle başlıyor. 2004 yılının 28 Haziran gecesi, Palermo şehir merkezinin sokaklarında ilk kez,

 

 "TE PIZZO'YA ÖDEME YAPAN BÜTÜN HALK, ONURDAN UZAK BİR HALKTIR," yazılı yüzlerce küçük etiket belirdi. Bu isimsiz eylem, Palermo'lu küçük bir genç grup tarafından başlatıldı. Addiopizzo'nun doğuşuna sebep olan kıvılcım da buydu. "Pizzo'ya karşı, alışveriş alışkanlıklarınızı değiştirin” diyen Addiopizzo, koruma parası ödemeyen mağaza ve işletmeleri destekleme taahhüdüyle 2005 yılında 3.500 imza toplamış. 2013 Yılının Sosyal Girişimcisi ödülünü kazanan Addiopizzo ile Anti-Mafia Turu yaparsanız

(https://www.addiopizzotravel.it/default.asp?p=vacanza&tour=172&hl=en ) hem işletmeye katkıda bulunursunuz, hem de daha temiz bir dünya için destek vermis olursunuz.

 

Kötülüğü dünyadan silemeyeceğiz ama iyilik için daha çok çalışarak belki onalrın sayısını azaltabiliriz zira dünya ne yazık ki kötülerin elinde oyuncak.

 

Stella NAMET ABULAFYA

 

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

ree
ree

Yorumlar


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page