AGATHA CHRISTIE’NİN GİZEMLİ KAYBOLUŞ VAKASI
top of page

AGATHA CHRISTIE’NİN GİZEMLİ KAYBOLUŞ VAKASI



Merhaba sevgili okuyucularım. Bu hafta canım ciddi şeylerden bahsetmek istemiyor. Türkiye’de yaşanan facia boyutlu depremler, iç savaş eşiğine gelen halk, İsrael’de yaşanan, protesto gösterileri, kavgalar, herkesin iktidar uğruna yaptığı iki taraflı yanlış ve doğru hamleler sonucunda bir bulamaca dönüşen, mide bulandırıcı olaylar silsilesi. Teröristlerin yaşamdan kopardığı küçücük ve gencecik insanlar, ardından meydana gelen çatışmalar. Kin, nefret, gözyaşı ve kısır döngü…


Canım çok sıkılıyor, hem de çok…

İşte bu yüzden sizlerle şöyle farklı bir şeyler anlatmak istiyorum. Böylece hem sizi, hem de kendimi kederin kıskacından azat edip ferahlamak istiyorum.



AGATHA CHRISTIE’NİN GİZEMLİ KAYBOLUŞ VAKASI…


Yağmurlu bir Aralık akşamı, Agatha Christie sanki yer tarafından yutulmuş gibi iz bırakmadan ortadan kayboldu.


Britanya’nın tamamı, sevgili romancılarının kaderi konusunda endişeliydi ve o zamanlar İngiliz polisi tarafından, o güne kadar yürütülen en büyük arama operasyonuna, binlerce hayran ve gönüllü katıldı. Gönüllüler arasında, şaşırmanıza neden olabilecek yöntemler kullanan Sir Arthur Conan Doyle’da vardı. Malumunuz Doyle ünlü “Sherlock Holmes” kitaplarının yazarıydı.


Bu yazdıklarım kulağa hoş gelen bir İngiliz detektif hikayesinin konusu gibi gelse de, Christie’ nin kendisinin veya Conan Doyle’un kolayca yazabileceği bir şey, ancak bazen gerçeğin, kurguyu gölgede bıraktığı ortaya çıktı.


Aralık 1926’da Agatha Christie zaten ünlü bir yazardı. Birkaç ay önce yayınlanan “The Murder Of Roger Ackroyd” adlı kitabı, ününü İngiltere’nin ötesine yaydı ve onu uluslararası edebiyat dünyasında saygın bir figür haline getirdi. Ancak evlilik hayatı çok başarılı değildi.


Birinci Dünya Savaşı arifesinde, o zamanlar tüm kıtadaki birçok evliliğin özelliği olan aceleci bir kararla Archie Christie (ölümüne kadar adını ağzına almadı) ile evlendi.


İlişkileri savaştan sonra bozulmaya başladı. Archie, Fransa’daki siper savaşından sonra Londra’ya albay Archibald Christie olarak döndü ve zamanının erkekleri için tipik olarak, karısının bağımsızlığı ve profesyonel başarısıyla başa çıkmakta zorlandı.


Agatha Christie, aslında başarılı yazarlık kariyeri çok ilerlemiş olmasına rağmen kendini ailesine adamıştı. ”Kendimi bir yazar olarak görmüyordum…Evli bir kadın olmak başlı başına bir meslekti. Kitap yazmak, yandan yaptığım bir şeydi” dedi o yıllar için.


Yine de “yan tarafta yaptığı bir şey” kocasını uzaklaştırırken, yayıncıların ve hayranların kapısını çalmasına neden olan bir best seller yazarıydı.


Agatha’nın kaybolduğu gece, kocası ona başka bir kadına –Nancy Neele- aşık olduğunu, onunla iki yıldır ilişkisi olduğunu ve boşanmak istediğini itiraf etti. Bu bombayı patlattıktan sonra, hafta sonunu daha sonra karısı olacak olan metresinin kollarında geçirmek için evlerinden ayrıldı. Agatha daha sonra kızının yatak odasına gitti, uyuyan çocuğunu öptü ve ardında kendisi de evden ayrıldı.

Geri gelmedi.


Arabası ertesi gün terk edilmiş bir taş ocağı ile göl arasında farları açık ve motoru hala çalışır durumda bulundu. İçinde kişisel eşyalarının ve süresi dolmuş bir ehliyet bulunan bir çanta vardı.


İngiltere endişeye kapıldı. Sevilen yazar intihar mı etti? Öldürülmüş müydü? Korkunç bir kazada mı boğuldu?

Binlerce gönüllü (tahminler 2.000 ile 15.000 arasında değişiyor), eğitilmiş , iz süren köpekler ve polis memurları benzeri görülmemiş bir arama başlattı. İngiliz polisi tarihinde ilk kez, aramaya yardımcı olmak için uçaklar gönderildi. Ama boşuna.


Kayboluşu İngiltere kıyılarından çok uzakta dalgalar yarattı. Bütün dünya basınında bu haber yayınlandı. İşte bu nokta “ Sherlock Holmes” adlı dünyaca ünlü detektif kahramanın yazarı olan Sir Arthur Conan Doyle, polisin kayıp cinayet gizemi romancısını aramaya yardım etmeyi teklif etti. Bununla birlikte, beklenebileceğinin aksine, Scotland Yard’a keskin mantıksal zekasını sunmadı, bunun yerine tamamen beklenmedik bir şekilde yardım etmeye gönüllü oldu.


Hayatının bu noktasında Conan Doyle, Sherlock Holmes’un kesinlikle dalga geçeceği ateşli bir ruhaniyetçi olmuştu. Artık öte alemin varlığına inanıyor ve o dünyayla iletişim kurulabileceğine kesinlikle inanıyordu.


Polis, Conan Doyle’a Agatha’nın terk edilmiş arabasında bulunan eldivenlerinden birini verdi. Yazar, daha sonra Agatha’nın nerede olduğunu ortaya çıkarmak için özel yeteneklerini kullanacağını umarak, eldiveni yerel bir medyuma götürdü. Medyum, kayıp kişinin tam yerini bulamadı, ancak kararlı bir şekilde onun yaşadığını, fiziksel bir tehlikenin olmadığını ve yakında bulunacağını söyledi.


Conan Doyle’un beklediği yanıt on bir gün sonra geldi. Agatha Christie’nin sahte bir isimle, Harrogate’te kaldığı bir kaplıca otelinde, bir garson ve resepsiyon görevlisi onu tanıdı ve yetkililerle temasa geçti. Eşi Archie ve polis tarafından sağ salim yakalandı. Akıl sağlığı bozuk değildi, ancak ortadan kayboluşunu hiçbir zaman tam olarak açıklamadı.


Muhtemelen kocası tarafından ortaya konan resmi versiyon; bu gün Ayrışma “çift kişilik” olarak nitelenen bir psikolojik rahatsızlıktan muzdarip olduğunu ve ortadan kaybolduğu süre boyunca başına gelenlerin farkında olmadığıydı.


Bu makul bir iddia mıydı, yoksa Agatha Christie bu olayı planlamış mıydı? Eğer öyleyse ne amaçla bunu yapmıştı?


Ünlü yazar bu olaya resmi bir açıklama yapmadı. Otobiyografisinde bu olaydan bahsedilmiyor bile. Ancak yıllar sonra, o akşam arabasını terk etmesinin ardından Agatha’nın Londra’ya giden bir trene bindiği ve geceyi bir arkadaşıyla Chelsea Park Gardens’ta geçirdiği ortaya çıktı.


Alaycılar bunun küstah bir reklam gösterisi olduğunu iddia etmeye başladı. Polisiye romanlarının reklamını yapmak için özenle hazırlanmış bir hile olduğunu savundular. Öte yandan romantikler, sadık okuyucuları ve magazin okuyucuları ise farklı düşündü.


Christie’nin kaybolduğu gece, kocasının onun yanından ayrılıp metresine gittiği için, acaba onu utandırmak mı istiyordu? Yoksa cinayet faili olarak tutuklanmasını mı? Kendisine dönmesi için onu şaşırtmaya mı gayret ediyordu? Yoksa bu gerçekten iki yılı aşkın süredir kendi evinde mayalanmakta olan bir gizemin yanıtını keşfeden bir kadının zihinsel çöküşü müydü?


Ama sonuç olarak bilinen gerçek ise, Christie’nin 10 gün boyunca kaldığı kaplıca oteline adını Nancy Neele olarak kaydettirmiş olmasıydı. Bu isim ise kocasının sevgilisinin adıydı.


Nelerin düşünüldüğünü asla ve kesin olarak bilemeyeceğiz, nedir ki Agatha bu olaydan kısa bir süre sonra kocasından boşandı. O andan itibaren hayatı büyük ölçüde değişti. Onu uzun ve ilginç yolculuklara çıkaran arkeolog Max Mallowan ile yeniden evlendi. Bu arada sevgili kızı Rosalind hep onun yanındaydı. Bugüne kadar İncil ve Shakespeare’den sonra en çok okunan yazar unvanını kimseye kaptırmadı. Bu profesyonel rekoru hiçbir yazar egale edemedi.


1971 yılında Agatha Christie Britanya İmparatorluğu nişanı olan “Dame” unvanı ile onurlandırıldı.1976 yılında,86 yaşındayken İngiltere’de yaşama veda etti.


İşte böyle sevgili okuyucular. Bu haftaki yazının da sonuna geldik. Sizlerle yeniden sağlık ve barış içinde buluşmayı diliyorum. Sevgiyle kalın…





Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page