Coronalı günler ve sevgi…
top of page

Coronalı günler ve sevgi…


Sizler günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz? Bir iki gün önce İYT Yazarlar grubundaki arkadaşlara bir mesaj gönderdim; “Bu zor günlerde yazı yazmak hepimize iyi geliyor. Yıllar sonra kaleme aldıklarımız, belki bizlere ‘işte bunları da yaşadık!..’ dedirtebilecek birer belge niteliği taşıyacaklar.”

1991 yılında, Körfez Savaşında, her tarafı koli bantları ile çevreleyerek, sözüm ona koruma altına aldığımız ‘Heder Atum’ denilen evin bir odasında ve sonrasında yaşadıklarımı kaleme almadığıma bazen üzülürüm. Bugün tabi durum çok daha farklı, tüm insanlık küresel bir bela ile karşı karşıya.

Yine de gerekli tedbirleri aldıktan sonra, sosyal ağlarda, her yönden gelen kimi doğru, kimi yalan, moral bozucu haberlerle içimizi karartıp, gereksiz abartılı korkulara kendimizi kaptırmayalım derim.

Son ara günümün dört saatini İsrael televizyonunda haber izlemekle geçirdim. Farkındayım ruh sağlığımı bozuyor. Tamam, işin vahametini biliyoruz, ancak hiç mi hiç, hafif de olsa umut verecek bir durum yok? Bazı istatistikler daha iyimser yorumlanamaz mı?

Örneğin İtalya’da ölüm oranı yüzde 7,9 iken Almanya’da sadece yüzde 0,3. Niye İtalya öyle de, Almanya değil? Almanya’da nüfusa oranla hastanelerde yatak sayısı yüzdesi çok daha fazla, İtalya’da yaşlıların oranı daha yüksek… Alman halkı ilk günden kısıtlamalara ayak uydururken, İtalyanlar durumu ciddiye almadılar.

Peki, İsrael’in durumu ne? Niye sürekli, İtalya gibi olabiliriz algı ve korkusu ile karşı karşıya bırakılmaktayız? İsrael teknolojide ileri, nüfusu yoğun olmayan küçük bir ülke. Böyle olması virüsün daha kolay kontrol altına alınmasında etkin olmaz mı?

Karar verdim artık televizyonda haber izlemeye daha az zaman ayıracağım. Dün gece Cameri Tiyatrosunun özel durum nedeniyle internet üzerinden yayınladığı, “Evlilik yaşamından görüntüler” ( תמונות מחיי נישואין) adlı oyununu izledim. Tiyatroya gitmek gibi olmuyor ama yine de…

Spor salonuna da gidemiyorum tabii ki. Olsun! Her gün yanımdan geçenlerden iki metrelik mesafeyi koruyarak, yürüyüşlere/koşulara devam ediyor, bu fırsatta da çevremi daha iyi tanıyorum. (Yakında bunun da yasaklanacağı söyleniyor). Yaşadığım semtte irili ufaklı tam dokuz tane park saydım. Bazı villaların güzelliği, farklı mimarileri göz kamaştırıyor.

Tabi aile içi torun, çocuk sohbetleri, hatır sormalar da, Skype’tan farklı olarak aynı anda çoklu/görüntülü görüşmelere olanak sağlayan, “Zoom” denilen aplikasyon üzerinden sürdürülüyor.

Kimimiz işini evden yapıyor, kimi ücretsiz izinde. Tabi zorunlu işyerlerinde ve on kişiden az personeli olan mekânlarda çalışmasına izin verilen bir kesim de var. Bir de 65-70 yaş üstü emekliler… Herkes yeni yaşam koşullarına ayak uydurmaya çalışıyor. En ürkütücü olanı şimdiden yarım milyona ulaşan işsiz sayısı… Ekonomik bilanço oldukça ağır olacak…

“Corona virüs sonrası kartlar yeniden dağıtılacak”, “yaşadığımız yerküre eskisinden çok farklı olacak” türünde kehanetlerde bulunmak istemiyorum. Her halde gelecekte de, günümüzde olduğu gibi adımımızı dışarı atmadığımız, çalışma hayatının internet üzerinden sürdürüldüğü, eğitimin bu yöntemle gerçekleştirildiği, hatta demokrasinin bile kurallarının farklılaştığı bir yaşam tarzından şimdilik uzaktayız umarım!... Fütüristlerin öngörülerinin aksine…

“Hatırlıyor musunuz, bir zamanlar denize gider, alışveriş merkezlerinde gezinir, lokantalarda yemek yerdik” türünden nostaljik sözlerin telaffuz edildiği çok farklı bir dünyadan…

Yaşlıların evlerine kadar yiyecek taşıyan gönüllüleri, balkonlardan birlik ve beraberlik şarkıları söyleyen halkı, bu günlerde hayatlarını tehlikeye atarak hastanelerde hizmet veren doktor ve sağlık personelini gördükçe el ele olmasa da yürek yüreğe, sevgi dolu insanların dayanışması henüz insanlık ölmedi dedirtiyor bizlere…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page