Hayal veya gerçek…
top of page

Hayal veya gerçek…


Gerçek olmayan şeylere gerçekmiş gibi inanmak, iyimser olmanın ötesinde Don Kişot’ca davranmak, hayalperest olmak, Polliana’cılık oynamak kimi zaman iyidir, dünyayı pespembe görmenizi sağlamazsa bile yaşantımızı daha çekilir bir hale getirir, daha az karamsar olmamıza yol açar, ancak nereye kadar?...

İki somut örnek:

1-Türkiye’de yaşıyorsunuz, Yahudi’siniz, halkın yüzde yetmiş beşi sizi sevmiyor, hatta nefret ediyor, yabancı olarak görüyor, Türkçeyi nereden öğrendin diye soruyor, Yahudi’den Türk olmaz diyor. Ya her gün antisemit bir söylem ile sinirleniyor, huzurunuz kaçıyor, ya da kulaklarınızı kapatıyorsunuz.

Biz kendimizi iyi tanıtamamışız, hayatlarında bir Yahudi bile görmeden konuşuyorlar, bizleri tanısalar, 500 değil 2000 yıldır bu topraklarda yaşadığımızı bilseler ve daha birçok şeyi bilseler eski günlerde olduğu gibi bayramlarımızı paylaşacak, her an gözyaşları ile birbirimizi kucaklayacak, sevgi ile dolup taşacağız…

Ve bu iyi niyet ile 20-30 yıldır gel tanış olalım deriz, özel günler düzenler kültürümüzü tanıtmaya çalışırız, yazarız, çizeriz, kimi zaman şikâyet ederiz, gel gör ki bunca çaba nafile, bir iki aydın, sağduyulu kimse ile karşılıklı ne kadar sohbet etsek, birlikte kahve içsek sıfıra sıfır elde var sıfır.

Sonuç; Şalom’un Yayın Yönetmeninin; azalacağına artan antisemitizm üzerine, her ne kadar konuşmasında bu eğilimin sadece ana akım medyada mevcudiyetinden söz etse de, (*) https://independentturkish.com/node/105941’de yayınlanan söyleşisinde “Bizi Türk görmediler, o yüzden böyle azınlık psikolojisinde kaldık…” diyerek gerçeği dile getirebildiğini görebiliyoruz.

2- Türkiye’de yaşayan bir Yahudi’siniz ve İsrael üzerinden antisemitizmin sonlandırılmasını istiyor ve İsrael-Filistin barışının yanında yer alıyorsunuz.

Veyahut İsraellisiniz ve barışı savunuyorsunuz. Filistinlilerle Yahudilerin eninde sonunda birbirlerini anlamaları, sevmeleri gerektiğine ve bu gerçekleşince de barışın geleceğine inanıyorsunuz. Oysa hayal görüyor ve yanılgı içindesiniz.

Çünkü Yahudiler ile Filistinliler (**) birbirlerini çok iyi anlıyorlar ve tam bir anlayış birliği içindeler. Her iki taraf da aynı toprakların kendilerine aidiyetini savunuyor.

Filistinliler İsrael’i haritadan silmek istiyor, bu toprakların tamamının kendilerine ait olduğuna, Yahudilerin sonradan bu topraklara gelerek ele geçirdiklerine inanıyorlar, Yahudiler ise bu toprakların kutsal olduğunu, Tanrı tarafından kendilerine vaat edildiğini ve üç bin yıl bunun özlemini taşıdıklarını savunuyorlar.

Amos Oz, “Yahuda’ya göre İncil” (הבשורה על-פי יהודה) adlı kitabında şöyle yazar; “Yerli Araplar bu topraklara tutunmuştu, çünkü tek toprakları burasıydı, başka toprakları yoktu ve biz da aynı sebeple bu topraklara tutunduk. Bizim asla vazgeçmeyeceğimizi biliyorlardı, biz de onların vazgeçmeyeceğini biliyorduk. Bu ortak anlayış olabildiğince açık… Bizim aramızda bir yanlış anlama yok, hiç olmadı.”

Ben de barıştan yanayım ancak hayal dünyasında yaşamadığımın, İsrael’de yaşadığımın bilincindeyim.

(*) Görüşme boyunca ana akım medyanın antisemitik yayınlar yaptığına vurgu yapan Molinas, “Bir cumhurbaşkanımız var Tayyip Bey. Her defasında 'ben antisemitizm karşıyım, antisemitizm bir insanlık suçudur' diyor islamofobi gibi. Bunu söyleyen bir cumhurbaşkanının olduğu ülkede hükümet yanlısı medya organlarının buna rağmen antisemitik yayın yapmalarını anlamıyorum. Herhangi bir mahcubiyet de hissetmiyorlar bunu yapanlar” dedi.

(**) İsraeli Arap ile Filistinlileri karıştırmamak gerekir. İsrael’de yaşayan 2 milyona yakın Arap İsrael vatandaşıdır ve her türlü sosyal ve demokratik haktan faydalanır. İsraelli Arap üniversite giriş sınavında pozitif ayırımcılık görür ve en üst düzey mevkilere gelebilir. Sayısız İsraelli Arap doktor ve hemşire mevcuttur. Knesset’te Birleşik Liste’den 13 Arap milletvekili yer alıyor.. Filistinler kavramı Gazze ve 1967 sınırları dışında yaşayanları kapsamaktadır.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page