Lise yıllarında okumuş olduğum Beyoğlu Anadolu Lisesi diğer adıyla English High School bizlere ilk günden bu cümleyi öğretmişti: Post tenebras lux - latinceden çevirisiyle “karanlıktan aydınlığa”. Bu slogan bir eğitim kurumu için aslında çok uygundu. Bilgi, en büyük karanlıkları bile ışığa doğru döndürebilir.
Yahudi takviminin içinde bulunduğu bu günleri de “karanlıktan aydınlığa” diye adlandırabiliriz. Heşvan ayı, içinde bayram ya da anma günü barındırmayan, tadı tuzu olmadığı gibi İbranice “mar” acı olarak nitelendirilen bir aydır. Hemen ardından gelen ve önümüzdeki hafta başlayacak olan Kislev ayı ise mucizeleri ve ışık bayramı olarak bilinen Hanuka ile hatırlanır.
Hayatımızdaki karanlık zamanlardan aydınlığa geçmek nasıl mümkündür?
Karanlık ışığın olmadığı değil, belirli bir nedenle kendini göstermediği bir durumdur. Güneşin batışı ile gökyüzü kararır ama biliriz ki her gecenin bir sabahı vardır. Ve her sabah güneş yeniden ışığı ile dünyamızı aydınlatır. Her gün tekrarlanıyor olması belki de gecenin karanlığından daha az etkilenmemize yardımcı oluyordur. Tanrı’nın varlığını hissettiğimiz anlar için de ışık kavramını kullanırız. Peki ya O’nu arayıp bulamadığımız anlar… Bizi terk ettiğini, dualarımızı duymadığını sandığımız zamanlar…
"וְאָנֹכִ֗י הַסְתֵּ֨ר אַסְתִּ֤יר פָּנַי֙ בַּיּ֣וֹם הַה֔וּא"Vayeleh Peraşa’sında söyle bir cümle yer alır:
(Tanrı'nın kendini sakladığı zamanlar…)
Breslevli Rabi Nahman'ın “Likutey Moharan” kitabında bu durumu ele aldığı ve şarkı sözü olarak da ünlenen bir cümlesi vardır אֲבָל בֶּאֱמֶת אֲפִילּוּ בְּכָל הַהַסְתָּרוֹת וַאֲפִילּוּ בְּהַהַסְתָּרָה שֶׁבְּתוֹךְ הַסְתָּרָה בְּוַדַּאי גַּם שָׁם מְלֻבָּשׁ הַשֵּׁם יִתְבָּרַך .
Saklı olanın içinde saklanan, Tanrı’nın varlığını en karanlık anlarda bile görebilmek üzerine kurulu umut dolu sözler…
Gerçekten karanlığın içindeysek ve tünelin sonundaki ışığı görmüyorsak bu karanlıktan nasıl çıkabiliriz?
Öncelikle fiziksel olarak ışığı görebilmek için düşüncelerimizde ışığı hayal etmeliyiz. Sorunların kendisine değil çözüme odaklanmalıyız. Tanrı’nın varlığını hissetmek istiyorsak içimizdeki Tanrı'nın parçasını bulmaya çalışmalıyız. Sahip olduğumuz değerler, bizi biz yapan özellikler nelerdir, bunları görmeyi denedikçe başkasına göre, topluma göre, modaya göre değil de bu dünyadaki misyonumuzu anlamaya yönelik hareket ettiğimizde ışığın yavaş yavaş belirdiğini fark etmeye başlarız. Işık ne kadar küçük, ne kadar uzakta olursa olsun karanlığın ortasında küçücük bir ışık bile bizi aydınlatmaya yetecektir. Bu ışığın bir başka adı da “emuna” yani inançtır.
Karanlıktan aydınlığa diye adlandırdığımız bu haftalarda okuduğumuz peraşaların kahramanı Avraam’dır. Kabala bilgelerine göre, dünyamızla ilgili yedi Sefirotun başında ''Hesed'' gelir. Avraam Avinu tarafından temsil edilen Hesed kelimesi iyilik, yardımlaşma gibi birçok anlam içerir. Tehilim 89’da : Olam ''HESED'' Yibane … Dünyanın iyilik sayesinde var olduğu yazılıdır. Aydınlığa çıkmanın bir yolu da başkasına ışık olmaktır. Her birimizin yardım edebileceği, maddi ve manevi olarak karanlıktan çıkarıp aydınlığa kavuşturabileceği birileri vardır. Bazen güzel bir tavsiye, bir gülümseme, olumlu bir cümle, en beklenmedik zamanda gelen bir telefon, kocaman karanlıkların ortasına ışık olarak düşer ve bizi aydınlığa çıkarır.
Bu yazı, hayatımla ilgili dönüm noktalarında bana güç veren, en karanlık zamanlarda ışık olan, benim vazgeçtiğim zamanlarda bile bana benden daha çok inanan çok özel ruhlara adanmıştır. Tanrı’nın varlığı en karanlık zamanlarda bile onlarla beraber olsun. İçinde bulunduğumuz her karanlıktan aydınlığa çıkabilmemiz dileğiyle… “Post Tenebras Lux…”