Entropi_ düzensizliğin düzeni
top of page

Entropi_ düzensizliğin düzeni


Düzensizliğin de bir düzeni var mıdır? Yahudi takviminin içinde kendini tekrarlayan bir düzen bularak, düzensizliğin düzenini kurmak mümkün müdür? Öncelikle doğayı inceleyerek sonrasında takvime bakarak bu sorulara cevap vermeye çalışalım.

Bir sistemdeki rastgelelik ve düzensizlik entropi olarak tanımlanır ve istatistikten teolojiye birçok alanda yararlanılır. Fen bilimlerinin en önemli yasası her şeyin yıprandığını söyleyen yasadır. Canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik artar. Bilim adamları düzensizliği Entropi adı verilen nicelik ile ölçerler. Sistemlerdeki düzensizlik arttıkça, entropi de artar. Bu durum da faydalı (iş yapabilir) enerji miktarını azaltır. Faydasız enerjiyi (entropi) arttırır.

Entropi kanunu belki de insanların yer yüzünde keşfettikleri en büyük kanunlardan biridir. Bu kanunun en güzel tariflerinden bir tanesi de "Evrende her şey, kendini minimum enerji ve maksimum düzensizliğe çekmek ister." şeklindedir. Aslına bakarsanız tanımdaki "maksimum düzensizlik" kavramı da bir "düşük enerji" eğilimini ifade eder, ancak kanunun biraz daha anlaşılabilir olması için güzel bir ilavedir. Yani aslında gerçek tanım şudur: "Evrende her şey kendini minimum enerjiye çekmek ister." Bu kanun evrenin her yanında o kadar çok gözümüz önündedir ki örnekleri saymakla bitmez. Birkaç örnek verelim:

~Yukarıdan bırakılan bir taş, aşağı düşmek ister. Çünkü aşağı dediğimiz nokta, yukarı dediğimiz noktadan daha düşük bir enerji seviyesine sahiptir. ~Demir bir kaba sıkıştırılan bir gaz kendini dışarı atmak ister. Çünkü dış ortamdaki gazlar daha düzensizdir. ~Baskı ile kontrol altına alınan toplumlar o baskıyı kırmak isterler. Çünkü baskı onları bir düzene sokmak ister ancak toplum daha düzensiz olmak ister. Bu kanun aracılığı ile evreni bir yaratıcının yönettiği ve idare ettiğinin ispat edilmiş olduğunu savunan görüşler mevcuttur: Madem evrende her şey kendini minimum enerjiye çekmek istiyor, öyleyse evreni dağılmaktan ve düzensizliğe gitmekten alıkoyan bir enerjiye ihtiyaç vardır. Bu enerji evrenin her yerinde, mikro alemden, makro aleme kadar var olmalıdır ; evrenin düzenini ve enerji seviyesini devam ettirebilmesi ancak bu şekilde mümkün olabilir. Evrende entropi olmasaydı ne olurdu? ~Çay demlediniz ısınan su ısısını koruyarak soğumayacak, soğutmak için tekrar bir enerjiye ihtiyaç duyulacaktı. ~Atmosferdeki iç basınç ile İnsan vücudundaki iç basınç oranı sabit kalacak ve yaşlanma olmayacaktı. ~Her türlü demir çelikten yapılan eşya araç paslanmayacak, eskimeyecekti. ~Güneşin yaydığı ısı hep sabit kalacak mevsimler oluşmayacaktı..

Gelelim Yahudi takvimine.. Neredeyse her ay farklı bir bayram ile bir başka düşünce ve ruh halini yaşıyoruz. Örneğin yemek kavramı her bir bayramda farklı bir şekilde bizi Tanrı'ya yakınlaştırıyor. Balık başı, elma ve bal ve daha birçok sembolik yiyecek ile Roş Aşana sederinde yeni bir seneye başlıyoruz. Kipur günü 25 saat oruç tutarken, birkaç gün sonrasında Sukot bayramında evimizin dışında çardakların altında yiyoruz. Hanukada pudra şekerli ponçik, tu bişvat gecesi israel topraklarında yetişen ve kutsal kabul edilen ürünler, Purim bayramına özel Aman’ın kulakları, Pesah’ta hamursuz Şavuot bayramında ise sütlü yiyecekler…

Duygusal olarak da iniş çıkışları olan bir takvime sahibiz : yargı günleri ile başlayan yeni sene korku ve tövbe düşüncelerini beraberinde getiriyor. Bir yandan değişim hayalleri bir yandan kendimizi gözden geçirme zamanı yerini Simha tora ile sevince bırakıyor. Hanuka mumlarıyla içimizdeki karanlığa doğru umut ışıklarını yakarken, Adar ayına kadar kış mevsiminin de kasvetiyle enerjimizin düştüğünü hissediyoruz. Purim bayramı taktığımız maskeleri indirip kendimizi bulmaya başlıyoruz. Pesah baharı müjdelerken, tora'yı alacağımız güne kadar heyecanla 7 hafta sayıyor, manevi anlamda gelişim adına adımlar atıyoruz.

17 Tamuz orucuyla başlayan Yahudi takviminin yas süreci, Tişabeav günü yıkılan kutsal mabetlerimizi andığımız oruç ile sonlanır. Tişa BeAv’dan hemen sonra gelen Şabat, ‘Şabat Nahamu-Teselli, Avunma Şabat’ı olarak anılır. Tesellinin çok yakın olduğu, ümitsizliğe kapılmamak gerektiği mesajını verir. Bir başka teselli örneğini Tişabeav ve TuBeav arasındaki ilişkide görüyoruz. Bu kadar üzüntülü bir günün hemen ertesi haftasında mutluyuz . Av ayında, sebepsiz nefretin yıktılarini hatırlarken sevgiyi inşa etmeye çalışıyoruz.

Av ayı, İbrani takviminin entropik açıdan yeniden düzene geçtiği, duygusal iniş çıkışları içinde barındıran en özel zamanı. Ayrıca Av ayının yılın sonu ayı olan Elul için bir hazırlık olduğunu unutmamak lazım. Elul, teşuvayı, yahudilikte öze dönüşü simgeler. Çalınan şofarın sesi uykudan uyanışı, Selihot duaları hatalarımızın farkına varıp yeni bir seneye hazırlanmayı ifade eder.

Yahudi takviminde entropi olmasaydı ne olurdu?

Değişim ve düzensizlik bizleri canlı kılan ve her zaman bir arayış içinde olmamızı sağlayan en önemli güçtür. Düzensizliğin içindeki düzene kendimizi bıraktığımız zaman, Yahudi takvimi kişisel farkındalık ve gelişim adına bizlerin rehberi olacaktır. Aşem in yardımıyla yaklaşan Elul ayını verimli bir şekilde değerlendirebilmek dileğiyle…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page