12 yaşından gün almış her Yahudi kızı Bat-Mitzva olmaya hak kazanır. Bat mitsva kelime anlamı ile emirlerin /buyruğun kızı anlamına gelmektedir. Bu nedenle bat mitsva olan bir kız yetişkinliğe adım atmış ve birey olarak sorumluluklarını yerine getirecek olgunluğa erişmiş sayılır. Tora'nın emirlerini kendi inancı ve isteğiyle uygulamaya hazır olmasının sevincini sevdikleriyle paylaşmak için bir kutlama yapılır. Benim kısa araştırmalarım Bat-Mitzva törenlerinin XIX. yüzyıldan itibaren başladığını gösteriyor. Son 30 yılda popüler hale gelen Türkiye'deki bu törenlerde kız çocukları toplu halde bir araya gelirler ve kutlamalar yapılır. Bat-Mitzva töreninde kızlar beyaz kıyafetler içinde sinagoga babalarının kollarında girerler, hep birlikte dualar ve şarkılar okurlar.
Aslında daha önce neden erkeklere 13 yaşında yapılan bar mitsva töreni kadar zorunlu değildi yada sadece kız çocukları olan ailelerin de bir kutlama ihtiyacı nedeniyle mi ortaya çıktı diye derin sosyal, kültürel hatta ekonomik boyutlu olarak da incelenmesi keyifli bir konu olsa da bu yazıda asıl değinmek istediğim konu tam olarak bu değil.
Gelenekçi bir ailenin ilk kız çocuğu olmanın yanında hem anne hem baba tarafından ailenin ilk kızı olarak doğduğum için, vijola - isim takma töreni için çok özenilmiş. O zamanlar bu tören de şimdiki gibi popüler değildi. Yine de tüm aile seferberlik ilan edip dualarla ve evde hazırlanan yemeklerle bu sevinci sevdikleriyle paylaşmış.
12 yaşına geldiğimde, sinagog ortamında büyümeme rağmen ne cemaat, ne de aile içinde hiç bir kutlama hazırlığı yapılmadı. O dönemler için gayet normal bir uygulamaydı ve bunun eksikliğini hiç yaşamadım. O yaşın benim için fark yaratan tek özelliği bir gün eve geldiğimde “yoğurtlu kabak dolmasını “ reddetmiş olmamdı. Ailemde ve yakın çevremde kaşerut kurallarına uyan kimse olmamasına rağmen bat mitsva yaşının bana kattığı en önemli farklılık o günlerden itibaren evde ve daha sonra dışarda Kaşer olmayan eti yememeye başlamamdir.
Yine bat mitsva yaşlarında başlayan ve üniversite yıllarına kadar devam eden “felsefe “ merakım da üniversite tercihlerimde sosyoloji alanını seçmemde önemli rol oynadı. Toplumu anlamak, farklı kültürleri araştırmak her zaman ilgimi çekmişti. Üniversitenin son yılında alan çalışması yaparak hazırlamam gereken bir ödevim vardı. En az iki ay, daha önce tanımadığım bir topluluğu inceleme ve farklı metod yöntemleriyle analiz etmek için araştırırken kendimi İsrael'de staj programlarında buldum.
Aliya yapmayı aklının ucundan bile geçirmeyen biri için birkaç ay İsrael'de yaşama fikri hoşuma gitmişti. Yetkililer ile ilk yazışmaya başladığımda bir Arap köyünde ingilizce öğretmek için iki ay gönüllü olmak istediğimi belirttim. Kuzeyde bir köy ile yazışmalar devam ederken ikinci Lübnan savaşının başlamasıyla güvenlik nedeniyle bu staj projesi suya düştü. Yine de bu stajı israelde yapmam için içimden bir ses beni dürtüyordu. Sonunda Yeruşalayimde, yahudilikte reform ve konservatif hareketin başını çeken bir sivil toplum örgütünde stajıma başladım. İki ay turist gözüyle değil de yerli biri gibi ülkenin sokaklarında dolaşırken ruhum aliya fikrine gebe kaldı ve tam dokuz ay sonra üniversite diplomamı aldıktan birkaç gün sonra bu sefer ola hadaşa olarak Yeruşalayim e geri döndü.
Bir ben var benden daha içerlerde diye yola çıktığım bu ülkeye tek başıma, beş parasız geldim. Yarı zamanlı güzel bir işim, mezuniyet sonrası beni bekleyen kariyerim, nişanlım, ailem, arkadaşlarım varken neden diyenlere verecek bir cevabım yoktu. Ben o Yeruşalayim sokaklarında aşk sarhoşu gibiydim, sanki ziyarete değil özlem duyduğum evime gelmiştim. Kendim olabildiğim ve olabileceğim tek yer olarak geleceğimi burada inşa etmem gerektiğini hissetmiştim.
Felsefe ve sosyoloji yanına Yahudi felsefesi, mistisizm ve hasidut öğretilerini çağırdı. Geçmişimi, kültürümü, yahudiliğimi daha fazla öğrenmeye ve yaşamaya başladım. Birkaç ay içinde eşimle tanışıp evlendik. En büyüğü 9 yaşında en küçüğü 9 aylık olan 4 çocuklu çekirdek ailemle birlikte geçen hafta İsrael'de 12 senemi geride bıraktım. Yeni hayatıma başladığım ikinci doğum günüm dediğim bir Fenerbahçeli olarak özel olarak seçtiğim 19.07 tarihi bu sene bat mitsva yaptığım tarih olarak da hayatımda yerini aldı.
Bat mitsva Olgunluğuna eriştim mi bilemiyorum ama içimde öğrenmeye hevesli bir genç kız var. Kendime hediye olarak yeniden oğrenciliği seçtim. Önümüzdeki günlerde bütünsel psikoterapi eğitimine başlayarak profesyonel olarak da Tanrı'nın yardımıyla insanların ruhuna dokunmayı diliyorum.