top of page

Esaretin Bedeli


Yahudi takviminde Pesah bayramı baharın gelişini, özgürlüğü, doğanın içinde gizlenen mucizeleri hatırlatır. Bayram akşamı okuduğumuz Agada, Avraam'in soyunun yetmiş kişilik bir aile olarak geldikleri Mısır topraklarında, nasıl köle durumuna düştüklerini bize anlatır. Bu esaretin bedelini bir gece yarısı apar topar yola çıkarak ödemeye başladık. Öyle ani oldu ki bu karar, ekmek hamurunu mayalamaya bile zaman bulamadık. M. Ö. 1312 yılında gerçekleşen bu olayı her sene hatırlamak için kendimize ve çocuklarımıza anlatıyoruz. İsrael oğullarının gerçekten bir millet haline geldiği bu dönüm noktasını, kutsal Tora’mızın alınacağı Şavuot bayramına kadar günleri sayarak yaşatmaya devam ediyoruz.

Mısırdan çıkışın nedeni, Tanrı’nın Avraam’a vermiş olduğu sözü yerine getirmek istemesiydi. Seçilmiş bir millet olarak İsrael topraklarına dönerek almış aldığımız toranın kurallarına göre yaşayabilmektir. Birçoğumuz ve birçokları tarafından yanlış anlaşılan ve çarptırılan bir niteleme : seçilmiş olmak

Rambam, bu “seçilmişlik “ özelliğini bir ayrıcalık olarak değil de bir bedel olarak belirtir. Bir kişinin annesine bakılarak Yahudi olarak doğmuş olması, onu hiçbir şekilde üstün kılmaz. Yahudi olarak doğmuş olmak, cennete bir bilet kazandırmaz. Birçok yükümlülüğü yerine getirmek anlamına gelir çünkü “diğer milletler için bir ışık “olabilmesi için Tora ‘ya bağlı olması ve verdiği kurallara uygun bir yaşamı tercih etmesi gerekir.

Tarih boyunca farklı kültürlerin etkisinde de kalsak, bambaşka coğrafyalarda da ait olduğumuz topraklardan uzakta sürgünde de olsak, toranın öğretileri ve mitsvalar ışığında hiç taviz vermeden de yaşasak, kimliğimizle ilgili sorular, ikilemler de bulsak, varlığımız sürekli olarak birilerini rahatsız ediyor, bize hak etmediğimiz bedeller ödetilmeye çalışılıyor. Bazen adı antisemitzm oluyor bazen de antisiyonizm. Hep zengin, hep güçlü gösterilen ama asıl zenginliğini inancından alan, her düştüğünde daha da güçlenerek ayağa kalkan bir millet..

Bir hikaye ile Pesah bayramına hazırladığımız bu günleri özetlemeye çalışalım :

Üç kişi giyotinle idama mahkûm olur. Bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi... *İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır. Başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar: – Son sözün nedir? Der ki: – Ben Allah’a inanıyorum, O beni kurtaracaktır. Allah... Allah... Allah... Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur. Halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır: – Onu serbest bırakın; Allah sözünü söylemiş ve onu korumuştur. Böylece papaz idam edilmekten kurtulur... *Sıra hâkime gelir, ona da sorarlar: – Demek istediğin en son söz nedir? Der ki: – Ben papaz gibi Allah’a inanmıyorum. Ama adalete güveniyorum. Adalet... Adalet... Adalet... Giyotini indirirler, giyotin hâkimin de boynuna birkaç santim kala durur... Bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar: – Adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın. Böylece hâkim de boynunun kesilmesinden kurtulur...Sıra fizikçiye gelir. Ona da – Son sözünü söyle derler Der ki: – Ben ne Allah’a inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hâkim.. Bildiğim tek şey şudur: Giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor. Görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler. Düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar.. Toplumdaki "düğümler" ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin acı sonuçları olabilir!.. Gerçeğe talip olanlar, bedel ödemeyi göze almalıdır..

Pesah iki kelime olarak düşünülürse pe =ağız sah =konuşan anlamına da gelebilir. Bildiği doğruları söylemekten çekinmeyen, gerçeği arayan, ışık olan bir halkın esaretten kurtulmak için ödemeye hazır olduğu bir bedel…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page