İsraelli bir komedyenin, Tel Aviv Büyükelçiliği önüne gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a; “Antalya’ya gelmemizi sağla. Sizleri seviyoruz. Her gün İstanbullu Gelin’i izliyoruz” diye seslendiği film sosyal medyada herkesi güldürdü.
Merak ettim, ağızlardan düşmeyen İstanbullu Gelin dizisinin konusuna Wıkıpedıa’da bir göz atayım dedim; Annesiz ve babasız büyüyen yoksul bir şarkıcı olan Süreyya’nın karşısına zengin ve karizmatik bir iş adamı olan Faruk çıkar. Faruk Süreyya’yı Bursa’ya ailesinin, annesi Esma Sultan’ın köşküne getirir.
“Klasik Yeşilçam filmi, zengin adam/fakir kız hikâyesi” dedim ama sonunda pes ettim; İstanbullu Gelin’in ilk bölümünü VOD’den seyrettim.
Her Türk dizisi gibi yavaş ilerleyen bir ritim, uzun uzadıya bakışmalar, Faruk belki yakışıklı ama zengin iş adamı pozlarında bana oldukça yapmacık geldi. Oysa İsraelli hanımlar bayılıyor. Sanki rol model, İsrael erkeğinde olmayan onda var.
Facebook’taki yorumlara şaşırmamak mümkün değil; “Faruk, bana çocuk yap!”, “Bu ne yakışıklılık, Allahım!..” türünden.
Bu karizmatik, büyüleyici kişiliğin altında yatan gerçek ne?
Bu konuda gazetelerde ciddi J araştırmalar, hatta Kabalisttik yorumlar bile var; Faruk insancıl ve idealist bir kişiliğe sahip, üstün düşünce yeteneği ile duygularını dengelemeyi biliyor, romantik olduğu kadar karşısındakinin haklarına da saygılı…
Faruk aile değerlerine bağlı olduğu kadar mistik ve tinsel bir dünyaya da açık. Her konuya farklı açılardan bakabilmekte ve bu nedenle de başarılı olabilmektedir. Akıllı, kurnaz ve esnek bir yaratılışı var. Cesur olduğu kadar dikkatli ve özgüven sahibi…
Faruk rolünü üstlenen Özcan Deniz 19.05.1972 doğumlu. Burcunun özelliklerine göre hırçın ve saldırgan değil, tartışmalardan kaçınan, insanlara saygılı ve yaşamın güçlüklerini aşmasını bilen bir karakteri var.
Kanal 10’da filme ilişkin yayınlanan bir program izledim; Bir hanım anlatıyor; “Bir Şabat akşamı babamdaydık. Yemek saatine kadar birlikte bir bölüm izledik, bir saat ara verdik ve yemek sonrası gecenin geç saatine kadar izlemeye devam ettik.” Bir diğeri; “Las Vegas’a gezmeye gittik. Eşim gazinoya inmek istedi. Ben yok, İstanbullu Gelin var. Kaçıramam dedim” diyor. Diziyi ilginç kılan aile içi çekişme ve çatışmalarmış.
Bu arada Türkiye’ye turistik turlar düzenlendiğini ve İstanbullu Gelin dizisinin çekildiği mekânların örneğin hamam, konak ziyaret edilerek bu heyecanın paylaşıldığını da belirtelim.
Genelde yeni aliya yapanlara, bir süre sonra, evlerinde Türk televizyonu yerine İsrael kanallarını izlemelerini, bunun lisan öğrenmeye yardımcı olduğunu söyler, 40 yıldır bu ülkede yaşayıp sabah akşam Türk dizilerini izleyenlere şaşırırım. Geçenlerde ülkeye son derece uyum sağlayan bir dostumun; “Biraz İsraelli olalım, İstanbullu Gelin’i seyredelim” demesine önce şaşırdıysam da sonradan bu sözlerde gerçek payı olduğunu anladım.
Bir ülke halkı ile kaynaşmak, o ülke halkı ile ortak konularda sohbet etmeyi de gerektirir. İsrael’de kimse seçimi kimin kazanacağından, hangi partinin hangi parti ile birleşip birleşmeyeceğinden söz etmiyor, Faruk ile Süreyya’nın sonunun ne olacağını merak ediyorsa bu işte bir iş var…