Hanuka Bayramı ve Yahudi kimliği
top of page

Hanuka Bayramı ve Yahudi kimliği


Hanuka Bayramı 2000 yıl önce Yahudilerin Helenlere karşı mücadelesini anlatır.

Tora’da yer almayan Hanuka Bayramı ile ilgili dinsel bir bölüme Talmud’un Şabat Risalesi’nde yer verilmiştir. Maccabiler ile ilgili sadece iki tarihi kaynak bulunmaktadır. Bunlardan ilki M.Ö. 100 yılında İbranice kaleme alınmış olup, özgün metni kaybolduğundan içeriği sadece Yunanca çevirisinden bilinmektedir. İkinci kaynak da Yunanca olup tarihi bilgiler içermekten çok Hıristiyanlığın kabulü için uygulanan eziyetleri betimlemektedir.

Hanuka Bayramı Yahudilerin din ve inançları uğruna tarihte ilk kez silahlı başkaldırılarının, Maccabilerin Helenizme karşı başarılı olmalarının destansı öyküsüdür. İsyan Mattatia ben Yohanan’ın yaşadığı Kudüs ile Tel-Aviv arasında yer alan ve günümüzde İsrael’in en yeni bir kentlerinden biri olan Modiin’de başlatılır.

Helenler, Yahudilerin geleneklerini yıkmak için ellerinden geleni yapar, Şabat kutlamaları, Kaşerut, Brit-Mila gibi uygulamaları yasaklarlar.

M.Ö.175 yılında Antiohus’un orduları Yahudileri daha da aşağılamak amacıyla içine domuzlar soktukları Beit-Hamiktaş’ı talan ederler. Helenlere karşı savaşan Maccabiler Kutsal Mabede girdiklerinde kandil yakmak isterler ve sadece bir güne yetecek kadar yağ bulurlar. Fakat bir “mucize” gerçekleşir ve kandil sekiz gün boyunca yanar.

Hanuka mumlarını sekiz gün boyunca her akşam yakarken bir yandan mucizelerin arkasında hep Tanrı’nın yer aldığını hatırlar, diğer yandan da yağın suya karışmadığı gibi Yahudilerin de hiçbir zaman özümsenmeyeceklerini, asimilasyona karşı mücadelelerinin önceliklerin en başında yer alması gerektiğini anımsarız.

Asimilasyon kavramı ise günümüzde birçok sorunsalı içinde barındırmakta ve bazı nitelendirmelerin yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Yahudilik bir millet mi, yoksa bir din mi? İkisi de dediğinizi duyar gibiyim. Hatta İsrael’de yaşayan Yahudiler açısından İsrael kimliğinin baskın olduğunu ileri sürebiliriz. Ancak, bu sorunun Diaspora Yahudileri için ve geçmişi değerlendirmek açısından hala geçerliliğini koruduğunu düşünüyorum.

Batı Avrupa’da, 20.yüzyılın başlarında, Yahudiler tam eşit haklara sahip yurttaşlar olmayı hedeflediklerinden Yahudiliğin bir din olduğunu savunmuşlardı. Onlar Fransız veya Alman vatandaşı Yahudilerdi…

Onlar hem Yahudi, hem de Hıristiyan bayramlarını kutlayan Noel Yahudi’leriydi. Karma evlilikler had safhadaydı ve bu altın çağın acıklı sonu hepimizin malumu.

Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’nde ise ideolojik açıdan din özgürlüğü tanınmadığı için Yahudiler kendilerini bir millet olarak tanımlamış ve bunun doğal sonucu olarak da bir devlet kurma hakkına sahip olduklarını ileri sürmüşlerdi. Siyonizm böylece vücut bulmuş ve İsrael devleti kurulmuştur.

Günümüzde Diaspora ’da, “farklı olmayı” istemeyen pek çok gencin millet perspektifini yadsıması doğaldır. Ancak Yahudi kimliğinin yitirilmemesi ve asimilasyonun mümkün olduğunca önlenebilmesi için bu ülkelerde Yahudi kültürünün eğitim yolu ile gençlere aktarılması gerekir.

Bu Hanuka yazımı Maggie Anton’un “Raşi’nin Kızları” adlı kitabından bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum:

“ Helenistik dönemde, Yunan zulmü en çok Yahudi kadınları etkiliyordu çünkü gelin olacak her kızın, ilkin yörenin Yunan yöneticisine sunulması gerekiyordu. Yahudilerin kurtulmasına bir kadın aracı oldu. Koen Gadol’un kızı bir Yunan generali öldürdü.

Bu nedenle bir kadın kesinlikle Hanuka ışığını yakmalıdır. Rav Yehoshua ben Levi dedi ki: Kadınlar Hanuka Mitsvası’nı yerine getirmek zorundadır, çünkü bu mucizeye onlar da karıştı.”

Hag Hanuka Sameah.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page