top of page

Türkiye’de erken seçim ve beyhude umutlar…


İstanbul’da üç gün kaldım, olabildiğince pek çok dost, arkadaş ile bir araya gelmeye çalıştım. İsrael’de Türk televizyonunu izlemediğimden, biraz da özlemle, akşamları, üç gün boyunca, haber sonrası yayınlanan seçim tartışma programlarını izledim. Şöyle bir gazete sayfalarını çevirdim. Türkiye, sonucu önceden belli bir erken seçime gidiyor izlenimini edindim.

Genel kanı CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiden 15 milletvekilini İYİ Parti’ye aktararak, akıllıca, beklenmedik bir hamle yaptığı yönünde. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu hamleyi; “ Öyle tezgâh kurmuşlar ki birisi oradan ‘Sar bana 15 mebus’ diyor, öteki daha cümle bitmeden 15 milletvekilini paket yapıp gönderiyor” sözleri ile eleştirdi. Oysa gerçekte erken seçim tarihini İYİ Parti kongresinin yapıldığı tarihten itibaren zorunlu olan altı ayın tamamlanmasının iki gün öncesine çekerek demokrasinin en temel hakkı olan seçilme hakkını ortadan kaldırmaya yönelik bu oyunun CHP tarafından bozulması oldukça puan topladı.

Ancak yine de son hamleyi yapacak ve ‘şah’ diyecek olan, 15 yıldır iktidarın sahibi ve daha uzun bir süre iktidarı terk etmeyeceği belli olan Tayyip Erdoğan olacak.

Halk Partisi stratejisini, muhalefetin 300 milletvekili elde ederek çoğunluğu sağlamasına dayandırıyor. Ayrıca muhalefet ortak bir aday üzerinde anlaşamadığından ilk turda Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 50’den fazla oy almaması hedefleniyor.

Anlaşılıyor ki, Kılıçdaroğlu hala başkanlık sistemini sindiremedi ve parlamenter sistemde takılı kaldı. Muhalefet hiçbir zaman sistemi eskisine döndürecek Anayasa değişikliğini yapabilecek çoğunluğa sahip olamayacak. Bu durumda AKP’nin meclis çoğunluğunu bir an için kaybettiğini farz etsek dahi devlet başkanının ülkeyi yönetmesi için bu çoğunluğa ihtiyacı olmayacak.

Eski Cumhurbaşkanı ve başbakan Abdullah Gül geniş tabanlı, daha doğrusu Halk Partisinin de desteği ile Saadet Partisi adaylığını kabul etmiş olsaydı, İYİ Parti’den Meral Akşener ve HDP’den Selahattin Demirtaş’ın da adaylıklarını koymaları durumunda oylar paylaşılacak ve Tayyip Erdoğan ilk turda kesin olarak seçilemeyecekti. Hem Halk Partisi içinde Abdullah Gül’ün adaylığına gösterilen tepki, hem de bir söylentiye göre AKP’nin kurucularından Bülent Arınç’ın da araya girmesi ile Gül’ün Saadet Partisi adaylığını reddetmesini sağlandı ve Erdoğan’ın başkan seçilmesi yönünde ufak da olsa bir engel daha bertaraf edilmiş oldu.

Dünyanın her demokratik ülkesinde ana muhalefetin amacı, ister koalisyon olsun, ister olmasın oluşturulacak hükümetin başında yer almaktır. Oysa Halk Partisi buna hazır değil. Kılıçdaroğlu kaçak dövüşmekte ve seçilemeyeceğini bildiği devlet başkanlığı yerine parti başkanı kalmayı tercih etmektedir. Sorun, muhalefetin ortak destekleyeceği bir adayının bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Diğer partiler adaylarını açıkladıkları halde Halk Partisinin bu yazının yazıldığı güne kadar adayını belirleyememiş olmasının nedeni de budur.

Halk Partisi kendi bünyesinden sol yelpazede yer alan bir adayın hiçbir şansı olmadığını bildiğinden, muhafazakâr bir aday gösterme çabası içindedir. Adı geçen adaylar arasında, yine AKP kurucuları arasında yer alan Abdüllatif Şener, Adalet Partisi kökenli İlhan Kesici veya Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen öne çıkıyor. Büyükerşen’in her kesim tarafından takdir edilmesine rağmen 81 yaşında olması önemli bir engel olarak görülüyor.

Anketler ilk turda Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 45-47 arasında oy alacağını gösteriyor. Ancak ikinci turda hiçbir adayın öne geçmesi mümkün değil. Halk Partisi, İYİ Parti ve HDP ikinci turda öne çıkan adayı destekleyeceklerini açıklamalarına rağmen sistem sonucu muhalefetin ikinci turda destekleyeceği ortak aday ilk turda elde edilen oy toplamının altında kalacaktır.

Çünkü bu kez sembolik, tarafsız ve yetkileri sınırlı bir cumhurbaşkanı değil, kuvvetler ayrılığı sisteminden farklı olarak tüm yetkileri kendinde toplayan bir devlet başkanı seçimine gidilmektedir. Ve hiçbir parti seçmeni kendi görüşlerini tam yansıtmayan farklı bir parti adayını yüzde yüz desteklemeyecek ve sandığa gitmeyeceğinden oy kaybı olacaktır.

Örneğin HDP tabanının partinin destek açıklamasına rağmen milliyetçi görüşün temsilcisi, ülkücü tabanlı bir Meral Akşener’e fire vermeden oy vermesi beklenemez. Veya Halk Partisi seçmeninin kendi adayı olsun veya olmasın ülke gerçekleri bu aritmetiği zorunlu kılsa da muhafazakâr görüşlü bir devlet başkanının liderliğinde bir hükümeti içine sindiremeyecektir.

Kendi seçmeni ile tam bir uyum içinde olan tek aday Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu sebeple farklı beklentileri olanlar beyhude umutlara kapılmasınlar!...

NOT: CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti arasında sağlanan ittifak sadece milletvekili seçim açısından olup her parti kendi Cumhurbaşkanı adayını gösterecektir. Yeni ortaya çıkan bu durum yazıdaki görüşü değiştirmemektedir.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page