Çorbanın Tadı
top of page

Çorbanın Tadı




Çorbanın tadı damağımızda, hikayesi ve hatırası ise yüreğimizde kalabilir. Hem de senelerce…


Çorbanın soğuk algınlığına iyi geldiği senelerdir bilinen bir gerçek. Tavuk çorbasının bir diğer adı da “Yahudi penisilin” dir. Filozof ve bilim insanı Maimonides, tavuk çorbasının astım ve cüzzam hastalığına da iyi geldiğini söyledi. 2000’li yıllarda yapılan bir araştırmada tavuk çorbasının enflamasyonu düşürdüğü bulundu.



Bana göre her tür çorba şifadır. Üstelik sadece hastalıklar için değil..


Geçtiğimiz gün ateşliyken bir arkadaşımın özenle hazırladığı çorba -tadından mı, yoksa yaşattığı duygudan mı bilmem -bana çorba ile ilgili üç şehirde yaşadıklarımı anımsattı:



Glasgow - 1995


Yedi sene göçmen olarak yaşadığımız Glasgow’da, ev davetlerinde başlangıç yemeği mutlaka çorbaydı. Soğuktan olsa gerek… O zamanlar pek de çorba meraklısı değildim, hatta kendimi zorlardım bitirmek için. İskoçya gerek sohbet konuları ve gerekse yemekleriyle yepyeni bir kültürdü. Şimdi daha iyi anlıyorum ki, beni ve ailemi evlerine davet ederek rahat ettirmeye, oraya alıştırmaya çalışıyorlardı. İlgi ve sevgilerini böyle gösteriyorlardı. Sıcacık bir çorba eşliğinde.Bunun değerini bugün biliyorum. Artık çorba seviyorum...



Antalya- 2009


Antalya’da bir hastanede beni taburcu etmek istediklerinde gidecek yerim olmayınca İstanbul’daki dostlar bildikleri tanıdıklarına haber yolladılar. Antalyalı iki kardeş hiç tanımadıkları beni hastaneden alıp evlerine götürdüler. Sanırım bir köy evi idi. Sedirde yattığımı ve bir kadının bana çorbayı kaşık kaşık yedirdiğini hatırlıyorum. Tadı hala damağımda. O insanlar ise yüreğimde. Nereye gitsem taşıyorum. Bir tas çorbanın bin yıl hatırı olabilir...

00



Tel Aviv- 2021


Bir sabah ateşle uyanınca, arkadaşım “o zaman sana çorba yapayım” diyerek o gün için beraber planladığımız müze ziyareti yerine marketin yolunu tuttu. Hiç itiraz etmedim. Sabırla çorbanın yolunu gözledim.

Sırt çantasına yerleştirdiği iki koca kavanoz dolu çorbayı bana yürüyerek getirdi. Afiyetle yerken, çorbanın tadı mı yoksa uyandırdığı duygu mu tam bilemedim ama yukarıda anlattıklarımı anımsadım. Sizce bana iyi gelen sadece çorba mıydı? Çorba bir sevgi dilidir, sadece hastalıklara değil ruha ve kalbe de şifadır…



Çorbanın tadı demişken aklıma yönetmen Abbas Kiarostami’nin çok ödüllü “Kirazın Tadı” filmi geldi. Ölmek isteyen filmin kahramanına arabasındaki adam şöyle diyor:


Bütün umudunuzu mu kaybettiniz? Sabah uyandığınızda gökyüzüne baktınız mı hiç? Şafakta güneşin doğuşunu görmek istemez misiniz? Günbatımında, güneşin kırmızısını ve sarısını, artık daha fazla görmek istemiyor musunuz? Yıldızları görmeyi istemiyor musunuz? Dolunaylı geceyi yeniden görmek istemez misiniz? Kirazın tadından vazgeçmek mi istiyorsunuz?”




Hakikati , anlamlı olanı en zor zamanlarımızda fark ederiz. Aslında çok iyi biliriz de, çabuk unuturuz. İyileşince, yaşam normale (!) dönünce yalan dünyaya dalıyoruz. Tel Aviv’de içtigim o çok lezzetli çorba bana bütün bunları tekrar hatırlattı. Son zamanlarda daha çok farkındalıklar yaşıyoruz. Yine de anımsatarak çorbada benim de tuzum olsun istedim. Bu güzelim yaşam yolculuğunda bol bol çorba ikram edelim ve tadından da asla vazgeçmeyelim.



Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page