YÜZYILLARDIR EVİN DIŞINDA DOLAŞTIM DURDUM. Artık EVDEYİM, EVİMDEYİM! 1.Bölüm
top of page

YÜZYILLARDIR EVİN DIŞINDA DOLAŞTIM DURDUM. Artık EVDEYİM, EVİMDEYİM! 1.Bölüm



İsrael Devlet Başkanı Ezer Weizmann 16 Ocak 1996'da Yahudi tarihini özetler nitelikteki nutuk konuşmasında şöyle diyor :


"Beni ve çağdaşlarımı, Yahudileri, anayurtlarını yeniden kurmak üzere geri döndüğü bu büyük devre teslim eden, KADER’dir.

Artık ülkeden ülkeye, sürgünden sürgüne göç eden gezgin Yahudi değilim.


Ancak her nesilden tüm Yahudiler, o eski nesillerde, o yerlerde ve o olaylarda yer almış gözüyle bakmalıdır kendilerine.

Dolayısıyla hala gezgin bir Yahudi'yim ama ama dünyanın uzak yollarında savrulmuyorum.


Şimdi zaman içinde anılarda göç ediyorum.


Mısır'da köleydim. Sinay dağında Tora'yı aldım.Yeoşua ve Eliya ile Ürdün nehrini geçtim. David ile Yeruşalayim'e girdim. Zedehya ile sürgün edildim. Ve Babil'in nehir kıyılarındayken bunu unutmadım.


Tanrı Siyon tutsaklarını geri getirdiğinde, kalıntılarını inşa edenlerin arasında düş kurdum. Romalılarla çarpıştım ve İspanya'da kovuldum.


Meintz'de kazığa bağlanıp yakılarak öldürüldüm. Yemen'de Tora okudum ve Kishinev'de ailemi yitirdim.Treblinka'da kül oldum. Varşova'da başkaldırdım ve doğduğum topraklara, Israel topraklarına Aliyah'mı gerçekleştirdim"


Diaspora’da mutlu günler Yahudiler için hep hüsranla sonuçlanmış….


Ne var ki, bu hüsranı yaşatanların da sonu hüsran olmuş….

Bu âdeta tarihsel bir döngü…



Naziler 1933’te Almanya’da iktidara geldiğinde Yahudiler Avrupa’nın her ülkesinde yaşıyordu.


II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından işgal edilen ülkelerde toplamda yaklaşık dokuz milyon Yahudi’den üçte ikisi ölecek ve Avrupa’daki Yahudi hayatı kalıcı bir biçimde değişecekti.


1933’te en büyük Yahudi nüfusu Polonya, Sovyetler Birliği, Macaristan ve Romanya’da olmak üzere, Doğru Avrupa’da yoğunlaşmıştı. Doğu Avrupa’daki Yahudilerin birçoğu büyük oranda Yahudi şehirlerinde ya da shtetl adı verilen köylerde yaşıyordu. Doğu Avrupa Yahudileri, çoğunluk kültürünün içinde azınlık olarak ayrı bir hayat sürüyordu. Kendi dillerini, Almanca ve İbranice unsurlar içeren Yiddiş dilini konuşuyorlardı. Yiddiş kitaplar okuyor, bu dildeki tiyatroları, filmleri izliyorlardı. Daha büyük şehirlerde genç Yahudi nüfusu modern yaşam ve giyim biçimini benimsemeye başladıysa da, yaşlı olanlar çoğu zaman geleneksel kıyafetler giyiyor, erkekler şapka veya takke takıyor, kadınlar da saçlarını peruk veya başörtüsüyle kapatıyordu.



Yahudiler çiftçi, terzi, fabrika işçisi, muhasebeci, doktor, öğretmen ve küçük işletme sahibi olarak, hayatın her alanında görülüyordu. Bazı aileler zengin, çoğu ise fakirdi. Birçok çocuk zanaat ya da ticaretle uğraşmak için okulu erken bırakıyor, diğerleri ise eğitimlerini üniversite düzeyinde devam ettirmek istiyordu. Tüm farklılıklara rağmen, hepsinin ortak bir özelliği vardı: Nazilerin 1930’larda Almanya’da iktidara yükselişiyle, hepsi de potansiyel kurban hâline geldi ve hayatları sonsuza dek değişti.



Polonya:

İkinci Dünya Savaşı'nın arifesinde Polonya, üç milyondan fazla Yahudi'ye ev sahipliği yapıyor ve bu da onu dünyanın en büyük ikinci Yahudi topluluğu haline getiriyordu. Başkent Varşova, 300.000'den fazla Yahudi'ye, şehrin nüfusunun %30'undan fazlasına ve çoğu Avrupa ülkesinden daha büyük bir Yahudi cemaatine sahipti.


Polonya, Hasidizm, Siyonizm ve Yahudi sosyalizmi gibi Yahudi yaşamını şekillendiren büyük hareketlerin yanında, İbranicenin ve edebi yaratıcılığının da merkeziydi. Polonya Yahudileri, İbrani kültürünün gelişmesinde özellikle önemli bir rol oynadı.

Polonya Yahudilerinin yaklaşık %85'i Holokost sırasında yok edildi. Diğer ülkelerden birçok Yahudi, Alman işgali altındaki Polonya'daki Nazi ölüm kamplarına sürüldü ve orada öldürüldü.


“Annem Brunia Polonya ve Ukrayna sınırında Belz şehrinde dünyaya geldi - Belz Hasidizminin doğduğu yer. -

"Babam Binyamin ise Lodz şehrinde doğdu."


- Lodz Polonya'nın tam ortasında yer alan tekstil sanayii gelişmiş, Polonya'nın 3. büyük ve Avrupa'nın 2. büyük Ghetto'su, Lodz ghetto'sunun yer aldığı şehir-


"Annem ve babam, Polonya'dan, kaçtıktan sonra Rusya'da tanışıp evlendi. Savaş sona erdiğinde annem hamileliğinin ileri bir aşamasındaydı, bu yüzden İsrael'e uçakla geldi. Oradan Hadera'daki bir aktarma kampına gönderildi ve burada ablamı doğurdu.


Tarih 1948. Babam birkaç hafta sonra geldi... Yafo limanına bir gemiyle. Ayrı geldiler!


Babamın yanında giydiği kıyafetlerden başka hiçbir şeyi yoktu. Tabii ki dili de bilmiyordu. İsrael topraklarına vardığı gibi annemi aramaya başladı. Hadera'daki göçmen kampına ulaşana kadar aradı durdu. Ve oradan da ülkedeki hayatımıza başladık. Göçmen kampındaki günlerden sonra Yafo'ya ya taşındık. Orada terk edilmiş evler vardı. Sonra Bat Yam'da diğer 3 aileyle birlikte bir bina inşa ettik."


diye sözlerine devam etti dünürüm Sara... Damadımın annesi…



Romanya:

Romanya'da Yahudilerin varlığı, ülkenin Dacia adında bir eyalet olduğu Roma imparatorluğu dönemine kadar uzanıyor. 16. yüzyıla kadar birbirini izleyen süreçler içinde, Macaristan Krallığından, Moldavya, Polonya ve engizisyon'dan kurtulan İber yarımadası Yahudileri de eklenince, Avrupa'nın en büyük Yahudi cemaatlerinden birini barındıran bir ülke olma yolunda hayli yol etmişti bile Romanya.



Romanya'daki Yahudilerin yaşadığı nispeten barışçıl, ülke gelişimine katkı sağlayan kültürel ve ticari yaşama rağmen, Yahudi karşıtı şiddet bölgeye yayılmakta geri kalmaz.


Çok sayıda Rumen Yahudisi, 1652 ve 1653'te Romanya'yı işgal eden Kazaklar tarafından katledilir. 1769'dan 1774'e kadarki Rus-Türk Savaşı'nda korkunç acılar çeker.


Bu süreç kısır bir döngüdür. Komşu ülkelerle çatışmalardan, iç kavgalardan daima ilk olumsuz etkilenen grup olmuştur Yahudiler. Yüzlerce yıla yayılan pogromların, vatandaşlık statülerinin yok sayıldığı, ağır vergilerin yükü altında ezildiği, etnik kökene bağlı sınırlamalara maruz kalınan ucu açık süreçlerdir bunlar….


Romen Yahudileri Holokost’ta tamamen telef edildi.

1930'da 750.000'den fazla Yahudi Romanya'ya Evim diyordu.

2011 Romanya nüfus sayımında ise sayı 3200 idi.



Annem Frida 11 kardeşin ortancasıydı.

Ailesiyle birlikte Romanya Baia Mare şehrinde yaşıyorlardı. Ailem ve Baia Mare Yahudileri, 31 Mayıs ve 5 Haziran 1944'te Auschwitz'e sürüldü.


Annem kalan 4 kardeşiyle birlikte Auschwitz’den kurtuldu. Yetimdiler. Tutunacak dalları yoktu. Savaş sonrası Romanyası yaşanacak bir yer olmaktan çok uzaktı. Önce bir teyze evi ardından yetimhane mekan oldu onlara.


Annem Frida 16 yaşındayken dantelci dükkanında çalışmaya başladı. Birgün annemin çalıştığı dükkana, geleceğin kayınvaldesi babaannem girdi. Annemi beğendi ve oğlu için uygun bir gelin adayı olacağını düşündü.


Babaannemin Bükreş'te bir şapkacı dükkanı vardı. . Babam Menaşe mekanik alet edevat tamirinde ustaydi.

İşte olmayacak şeyler oluyordu o yıllarda...

Annemle evlenmeden, babam antisemit bir saldırının kurbanı olmuştu.

Onu trenden aşağı attılar! Bu yüzden ömür boyu iki bacağı sakat kaldı.


Romanya Yahudiler için bir ev değildi geçen yıllar içinde artık ....

Annem ve babam 49'da İsraël'e Aliya yaptılar , önceleri Tsfat'ta bir çadır şehrinde yaşadılar.


Ardından Kiriat Hayim'de hayatlarını kurdular.

Babam elektronik alet tamirciliği yapıyor annem de elişleri satıyordu dükkanlarında..."


diye sözlerine devam etti dayımın karısı Ariela....


Irak :

Dünyadaki en eski Diaspora toplumu Babil’in Yahudi cemaatidir.

MÖ 597’de Nabukadnezar, Yehuda Krallığı’nı istilâ etmiş, Yahudileri Bâbil’e sürmüştü.


Hiç tartışmasız Yahudiler Babil'de Iraklılardan çok daha önce bulunmuştu o topraklarda.


1940larda ve 50lerde İsrael'e dönen ‘Bavli' yahudilerden bir çoğu köklerini Babil sürgünü zamanına kadar takip edebiliyorlardı.

Neden orda bu kadar çok kaldıklarının cevabı Babillilerin, Perslerin ve daha sonra Osmanlıların orda yaşamı kolay kılmış olmalarıdır.


Yahudilerin şimdiki Irak’ın olduğu bölgede Milattan Önce başlayan 2500 senelik varlıkları boyunca, Irak Yahudi Toplumu homojen bir grup oluşturdu .Yüzyıllar boyu birçok acı olaya karşın toplumsal niteliğini, kültürünü ve geleneklerini koruyabildi. Yahudiler; eski Arapça lehçesi olan Judeo-Arapça dilini konuşurlardı –Özgün giysileri, Şabat ve bayramlara özgü dini ritüelleri, özel mutfakları vardı. Dindardılar.


Sosyal ve dinsel yaşamları, Talmudik ve Tora ile ilgili geleneklere dayanıyordu.

Irak’ın devlet halini almasından sonra yaşadıkları altın çağa kadar Irak Yahudileri ülkeye siyasal, sosyal ve ekonomik olarak çok iyi entegre olmuşlardı; dilde, sosyal geleneklerde ve yaşam tarzında Araplardan ayırt edilemeyecek ölçüde Araplaşmışlardı.


1910'a kadar Yahudiler, Bağdat nüfusunun kabaca dörtte birini oluşturuyordu. Ancak 1941'de Farhud olarak bilinen Nazi esinli ayaklanmalar 180 kadar Yahudi'nin ölümüne neden oldu ve nüfusun sürülmesine neden oldu. 1950'lerin başında vatandaşlıktan çıkmaya zorlanan ve mal varlıkları elinden alınan yaklaşık 120.000 Yahudi kaçtı.


1950'lerde İsrael'e göç eden birçok Iraklı Yahudi, öncelikle Arap topraklarından gelen Yahudilerin barındığı ma'abarot adı verilen ülkeye geçiş kamplarında büyük zorluklar çekerek yaşadı.

Ailem Bağdat'in Dar-El Yahud semtinde yaşardı. Saygın sevilen tanınmış bir aileydik. Annem Nora, Shoshana kod ismiyle 20'lerindeyken Siyonist fikirleri savunan bir yeraltı örgütünun üyesiydi.. Kızkardeşi yani teyzem Helen'in kod ismi Hadassah'ydı.

Henüz 10 yıl öncesine kadar mutlu mesut bir hayatımız 1930 lardan sonra hızlı bir düşüşe geçti. Biz Irak Yahudileri olarak sıkıntısız bir geçmişten kaos dolu günlerin içinde bulmuştuk kendimizi .


Almanya'dan ithal yeni fikirler türemeye, antisemitizm telaffuz edilmeye başlanmıştı.

1941'de Pogrom uygulandı halkımıza, ölenler arasında tanıdıklarımız da vardı.

Vatandaşlık haklarımız elimizden alındı. Mal ve mülkümüze el konuldu.

51'de İsrael'e zorunlu göç etti ailem ve geride tüm eşyalarıyla büyük üç katlı bir konak bıraktı. Annem kaçarken, altın kolyesini de yanına almak istedi ama ülkeden değerli bir şey çıkarmak imkansızdı ve sadece küçük bir bavula izin vardı.


Annem çok ağlamış .. Babam kunduracıydı. Altın zinciri ayakkabının tabanına açtığı bir bölüme yerleştirmiş maharetle. O kolye şimdi bende hatıra..."


diye sözlerine devam etti dünürüm Dalia... Gelinimin annesi...




Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page