Ne hoş gelir kulağa bir çocuğun “bu ne” diye soru sorması. 2_3 yaş aralığında ki çocuğun kelime dağarcığı genişledikçe “neden, ne zaman” gibi bir çok soruyu sorması sevindiricidir. Meraklı çocuk mantıklı ve doğru cevaplar ile karşılaştıkça daha çok soracak bazen de ebeveynleri hayrete düşürecektir. Çocukların “ayıp” “gereksiz” “mahrem” gibi kavramları henüz gelişmediği için bazı soruların sorulmaması konusunda henüz farkındalıkları da yoktur. Bazen ebeveynler çocukların sordukları sorular karşısında şaşırır bazen yüzlerinin rengi bile atar. Çocuk doğru cevabı buluncaya kadar sorar ve ebeveynlerin verdiği cevaplar doğrultusunda hayatına yön verir. Tatminkar cevaplar aldığı kişiler ile daha direkt ve sağlam ilişkiler kurar.
Çocuğunuzun sorduğu sorulara kaçamak cevap verirseniz bilin ki o da bir gün size kaçamak cevaplar verecektir.
Ancak yaş kemâle erince artık” her şey sorulmaz “kavramını tamamen benimsemiş olsalar dahi “meraklı” gözler o sorulmaması gereken soruları soruverirler. “Ne zaman?” “Ne kadar?” “Nereye?” Fısıldanır gibi sorulur... Cevap beklenir dürüstçe. Halbuki çoğu zaman kalp kırılmış veya bir yaraya tuz basılmış, ok yerinden fırlamış karşınızdakinin kalbine saplanmıştır çoktan. Meraklı teyzeler sadece soru sormakla kalmaz kendilerine göre cevap bile üretebilirler.
Küçük çocuk ile meraklı teyze taban tabana zıttır. Çocuk sordukça öğrenecek, öğrendikçe gelişecektir. Meraklı teyze sordukça soracak cevap almadıkça kızacak kızdıkça senaryolar ve varsayımlar ile devam edecektir.
Doğru soru düşünmeyi başlatır, anlama yetimizi güçlendirir, gözümüzden kaçan ayrıntıların ortaya çıkmasını sağlar. Bu sayede bir bireyin iç dünyasına girmek ve onun bakış açısını anlamak mümkün olabilir. Dolayısıyla soru sormak kişinin gerçekliğine dokunmak anlamına gelir. Kişisel hayat, kültür ve etnik köken, din hassasiyeti zorlayıcı sorulara örnektir. Özellikle özel hayat dendiği zaman herkesin önceliği farklı olabilir. Dolayısıyla herkesin hayat döngüsü içinde eylem sıralaması da farklı olacaktır. Bazı durumlarda ise kişi önceliğini ortaya koymuş ama birçok faktör bu sıralamayı değiştirmiştir. Bu durumda kişi kendi eylem planından memnun değilken bir de sorulacak sorulara cevap vermekten hiç de hoşnut olmıyacaktır.
Hepimiz cevap arıyoruz ama bizi farklı kılacak olan doğru soruyu sorabilme yeteneğimizdir. Bu konuda en iyi örnek Newton’dur. Newton tesadüfen kafasına düşen elmanın sebebi sordu ve bir fizik kanununa ortaya koydu. Aynı elma başka bir kişinin başına düşse idi, elmayı bir güzel yiyecek fizik bilimi de bu teoriden yoksun kalacaktı.
Soru sormak için kişilerin birbirine empati duyması ve saygı ile birleşen bir duygu yakınlığı hissetmesi gerekir. Burada soruları ben sorarım tavrı herkesi rahatsız eder. Soru sormayı bir zincirin halkasına benzetebiliriz. Zincirin her halkası ayrı ayrı sağlam olduğu zaman sorular ve cevaplar anlam kazanır.
Size sorulduğu zaman sizi zorlayacak soruları sormaktan çekinmeliyiz. Ve sorduğumuz sorunun cevabının konuşmanın derinleşmesinde yardımcı olup olmıyacağını da hesaba katmalıyız. Cevabın bana faydası yok ise, toplumu ilgilendirmiyor ise, bu cevaplar olsa olsa merak giderir.
Sordunuz cevap alamadınız. Tutumunuz ne olmalı? Şıklar açıkça birkaç probleme işaret ediyor. Ya karşınızdakinin size güveni yoktur, ya da kafası karışıktır ve gerçek cevabı kendi de bilmiyordur. Problemin size ait olduğunu hiç düşündünüz mü? Belki de sorulmaması gerekeni sordunuz, Belki ses tonunuzu ayarlayamadınız, belki de bakışlarınız ile cevabı bildiğiniz izlenimini yarattınız. Hepsi mümkün.
Sorularınızın ve cevaplarının hep olumlu olması dileği ile….
Comments