Photo IS:RAEL – Voices- Sesler-
- Stella Namet ABULAFYA

- 1 gün önce
- 2 dakikada okunur

Yeniden bir sergi dönemi ve yeniden en etkili sanatla karşı karşıyayız Gan Haİr’de. Sergi, bağırmanın sessizlikle rekabet ettiği ve manipülasyonun güç kisvesi altında olduğu bu çalkantılı zamanlarda, dinlemenin anlayışın başlangıcı olduğunu düşünmemize fotoğraf sanatıyla ışık tutmayı hedefliyor.
Gürültüyle dolu bir çağda, karşı karşıya olduğumuz en büyük tehdidin, duyacak çok fazla şey olması olabilir mi? Kesinlikle katılıyorum ve ekliyorum tehlikenin boyutunun bollukta değil, çarpıtmada olduğunu. Yaşamlarımıza eşit ağırlıkta baskı yapan iki güç; susturma ve kafa karışıklığı. İkisi birlikte, konuşmanın zorlaştığı, dinlemenin ise puslandığı bir manzara yaratıyorlar.

Böyle bir ortamda yine de bazı sesler varlığını sürdürüyor: Onlar sessiz olanlar, muhalif olanlar, rahatsız edici olanlar. Evlerden, mutfaklardan, sokak köşelerinden ve savaş sahnelerinden yükseliyor, silinmeyi reddeden hikâyeler taşıyorlar. Bu sesler, onaydan çok, anlaşılmayı talep ediyor. Bizden tanıklık etmemizi, bir başkasının deneyiminin kendi deneyimimizmiş gibi algılamamızı istiyor. Anlayıp bir şeyleri değiştirebileceğimize işaret ediyor.

Bazı sesler algıları çarpıtır ve komşular yabancı, yabancılar tehdit haline gelir. Fikir ayrılıklarını şüpheye, farklılıkları ise tehlikeye dönüştüren seslerdir. Güçleri iddia ettiklerini ne kadar çabuk gerçek olarak kabul ettiğimizde yatar. Ancak bu manipülasyonu fark etmek, direnişin ilk adımıdır. "Bizi" "ötekilere" dönüştürmekten kimin yararlandığını sorguladığımızda, net bir şekilde görme ve toplulukları yeniden bir araya getirecek şekilde konuşma yeteneğimizi yeniden kazandırır bizlere.




Ama biz ne kadar istekliyiz dinlemeye? Gerçekten dinlemek, bir cesaret eylemidir. Netliğin her zaman anında gerçekleşmediğini, gerçeğin genellikle sabit bir anıt yerine değişken bir silüet gibi geldiğini kabul etmeyi gerektirir. Ve bu silikliğin içinde bir güç vardır. Yaşananlara dair bir soru. Anlamaya dair bir çaba.

Photo Is:rael – Voices- Sesler- başlığını seçerken buna işaret etmek istiyor. Sergilen eserler, sömürgeciliğin prangalarından sesleri kurtarmayı amaçlıyor: benzersiz geleneklerin, halkların ve toplulukların, coğrafi ve psişik manzaraların sesleri; kadınların, beyaz olmayanların, toplumun kenarlarında yaşayanların sesleri ve aynı zamanda en mahrem sesler - bedenin, kalbin, hafızanın ve ruhun sesleri. Birçok yönden, sesleri özgürleştirmek, kendimizi duyurma ve duyulma yeteneğimizi yeniden kazanmak için nefes almak, bağırmak, savaşmak, şarkı söylemek, konuşmak ve mırıldanmak anlamına gelir. Bir ses her zaman farklı, özel ve eşsizdir. Ancak duyulduğunda gerçek anlamda özgürleşir.
Sık sık başkalarına ses "vermekten" bahsederiz, ancak gerçek daha basit ve daha talepkârdır: çoğu insanın zaten sesi vardır. İhtiyaç duydukları şey, istekli dinleyicilerdir. Bir topluluk, nasıl konuştuğu kadar nasıl duyduğuyla da inşa edilir. Fotoğraflara baktıktan sonra kendimize şunu sorarak çıktık binadan; Duyuluyor muyum? Görülüyor muyum? Anlaşılıyor muyum?
Keyifli bakışlarla sergi 29 Kasım’a kadar gezilebilir.
Stella Namet ABULAFYA
Bir önceki yazımı okudunuz mu?


















Yorumlar